Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz kendi yanımızda olacak değil hakkın, hakikatin, ilmin safında, hikmetin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz, bunun için çalışıyoruz. Üniversitelerde elinde taş olan, molotof olan, sopa olan değil kitap olan, bilgisayar olan, ‘T’ cetveli olan öğrenciler görmek istiyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nı (YÖK)ziyaret ederek, brifing aldı. Toplantının ardından rektörlerle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, “Bu ziyaret bir ilktir. 12 yıllık başbakanlık döneminde maalesef böyle bir ziyaret olmadı. Şuanda böyle bir ziyaret ilk defa gerçekleşiyor. Bundan dolayı ayrıca heyecanım var. Ayrıca bir tabi duygusallığım da var. Bundan dolayı sizlerle birlikte olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek isterim” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın bilinen en eski üniversitelerine ev sahipliği yapan topraklarında yaşadıklarını ifade etti.
“EĞİTİM MERKEZİ OLAN NİCE ŞEHİRLERİMİZ VARDIR”
Bu toprakların daima ilmin, bilginin, araştırmanın, eğitimin merkezi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bizim medeniyetimiz, kültürümüzde, tarihimizde her düzeydeki eğitim kurumlarına büyük bir önem verilmiştir. Buhara’dan, Horasan’dan Semerkant’a, Endülüs’ten Kurtuba’ya kadar dönemlerin dünyadaki en önemli bilim, sanat, eğitim merkezi olan nice şehirlerimiz vardır. Selçuklular’da Konya, Osmanlılar’da İstanbul aynı şekilde dönemlerinin parlayan yıldızları olmuştur. Kayseri’den Bursa’ya, Erzurum’dan Manisa’ya kadar pek çok şehrimiz yine önemli eğitim ve bilim merkezleri olarak ön plana çıkmışlardır. Maalesef son 200 yılda yaşadığımız bunalım döneminin etkilerini yüksek öğretim alanında da hissettik. Geleneksel eğitim sistemimiz çökerken yerine bu ülkenin ve milletin şartlarına uygun modern kurumlar ikame etmekte zorlandık. Batı’dan örnek alınarak açılan kurumlardan ise sınırlı faydalar elde edilebildi. Ülkemizde bugünkü sisteme göre biliyorsunuz ilk üniversite 1933 yılında kuruldu” diye konuştu.
“BUGÜN 176 ÜNİVERSİTEMİZ, 5.5 MİLYON ÖĞRENCİMİZ VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1981 yılına geldiğinde Türkiye’de sadece 19 üniversite bulunduğunu belirterek, “Aynı yıl yüksek okullar, akademiler, enstitüler dahil ülkemizdeki yüksek öğretim kurumlarının sayısı ancak 107’yi buluyordu. Tüm bu kurumlarda eğitim gören öğrenci sayısı ise 237 bindi. Üniversite sayımız 1992 yılında 53’e, 2002 yılında ise 76. Bugün 176 üniversitemiz, 5.5 milyon öğrencimizle bu alanda bambaşka bir yerde bulunuyoruz. Aynı şeklide açtığımız yurtlarla, verdiğimiz burs ve kredilerle, akademisyenlere sağladığımız destekle üniversite eğitimi konusunda hiçbir engel bırakmamaya çalışıyoruz. Peki biz bu kadar kısa süre içinde niçin bu kadar üniversite kurduk. Öğrenci sayısını bu kadar arttırdık. Hatırlansanız göreve gelmeden önce talep eden öğrencilerle üniversiteye yerleştirilen öğrenciler oranına baktığımız zaman yüzde 9 idi. Ama şimdi hamdolsun 45 dakika brifing aldık, o brifingde de gördüğümüz kadarıyla yüzde 46 böyle bir konuma gelmiş bulunuyoruz” ifadelerini kullandı.
“BUNU SÜRATLE GİDERMEK ZORUNDAYIZ”
Üniversitelerin sayısının şuanda 176’ya ulaşması sebebiyle yapılan eleştirilerin hepsini bildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ama bizim politikamızın gerisinde çok önemli bir sebep var. Bilindiği gibi Türkiye’de uzun yıllar eğitim-öğretim sisteminin en önemli problemi ortaöğretimden yüksek öğretime geçişteki tıkanıklık olmuştur. Dershaneler başta olmak üzere eğitim sistemimizin sancılı pek çok uygulaması bu tıkanıklığın ürünü olarak ortaya çıkmış ve kök salmıştır. Biz üniversite sayısını arttırarak taleple arz arasındaki dengeyi kurarak işte bu tıkanıklığı büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Aşağıdan yukarıya doğru artarak devam eden yüksek öğretime geçiş baskısı sürdüğü müddetçe üniversitelerdeki diğer sorunların üzerine kararlılıkla gitme imkanı bulunmayacağımızı biliyorduk. Bugün artık yüzde aşan okullaşma oranıyla üniversite eğitimi ülkenin en büyük şehirlerinden en ücra köşesindeki köylerinde yaşanlara kadar hiçbir gencimiz için ulaşılmaz bir imkan değildir. Türkiye’de üniversite eğitiminde nicelik sorununu, kapasite sorunu inşallah tamamıyla geride bıraktığımıza inanıyorum. Tüm üniversitelerimizin fiziki ihtiyaçlarını karşılama, bina, araç gereç, öğretim elemanı, idari personel sorunlarını çözme konusundaki çalışmalarımızı hep birlikte devam ettirmek zorundayız. Burada açığımız var. Bunu süratle gidermek zorundayız. Ama bu konudaki kritik eşiği aştığımıza, esas meseleyi çözdüğümüze inanıyorum. Artık bir taban oluştu, bir zemin oluştu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üniversitelerin adının uzun yıllar bilimle, araştırmayla değil yani burada bir öz eleştiriyi birlikte yapalım istiyorum ve bunu bir aile içi toplantı olarak böyle bir özeleştirinin olmasını da gerekli olduğuna inandığım için çok açık sözlü olarak bunu sizlerle paylaşıyorum” dedi.
“DARBECİLERE MEŞRUİYET SAĞLAMA ÇABASI İÇİNE GİREN ÜNİVERSİTE HOCALARI GÖRDÜ”
Uzun yıllar bilimle, araştırmayla, eğitimle değil kavgayla, kamplaşmasıyla, yasaklarla anılmasının da bir başka önemli sıkıntı olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öğrencilik yıllarımda üniversite çünkü bunları bende yaşadım. Üniversiteyi gidemediğim yılları unutmam mümkün değil, bunları hep yaşadık. Türkiye 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta darbecileri teşvik eden, darbecilere, onlara meşruiyet sağlama çabası içine giren üniversite hocaları gördü. 27 Mayıs’ta kamyonla taşınan öğrenci cesetlerinden bahsederek kamuoyunu galeyana getiren üniversite rektörleri olduğunu biliyoruz. Bunlar hep belgelerde kayıtlı, var. 28 Şubat’ta brifinglerde boy göstererek, gösterilerde pankart taşıyarak, unvanlarına adeta ihanet eden hocaları ibretle izledik, bunlarda var. Düşüne biliyor musunuz; bu ülkede başörtülü öğrencileri okula sokmamak için üniversite, fakülte kapılarında nöbet bekleyen hocaların varlığına şahit olduk. Çünkü benim çocuklarım aynı akıbete uğradı. Öğrencilerin bu yüzden yaka paça dışarı atıldığı ikna odalarında psikolojik baskıya maruz bırakıldığı dönemleri yaşadık. Milletimizin üniversitelerden beklentileriyle üniversitelerin işleyişleri arasındaki makasın çok açıldığı o kötü günler hala acı bir hatıra olarak hafızalarımızdaki yerini koruyor. Biz demokrasi, insan hakları ve özgürlük temelindeki reformlarımızla üniversiteleri bu tür tartışmaların da dışına çıkarmanın çabası içinde olduk. Üniversitelerdeki hocalarımızı kimlikleriyle, şahsiyetleriyle, birikimleriyle, milletimizin gözündeki yerleriyle çelişecek işlerin içinde olmaktan kurtardığımıza inanıyorum ve bu konuda üzerimize ne düşüyorsa bundan sonrada onu yapmanın gayreti içerisinde olacağımızı özellikle ifade etmek isterim” diye konuştu.
“BİZ KENDİ YANIMIZDA OLACAK DEĞİL HAKKIN, HİKMETİN SAFINDA YER ALACAK HOCALAR İSTİYORUZ”
“Biz kendi yanımızda olacak değil hakkın, hakikatin, ilmin safında, hikmetin safında yer alacak profesörler, doçentler, araştırma görevlileri istiyoruz, bunun için çalışıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin kargaşanın, kavganın, terörün hakim olduğu üniversite kampüslerine değil araştırmanın, öğrenmenin, hikmetin hakim olduğu eğitim ocaklarına çok ihtiyacının olduğunu vurguladı.
“UFAK TEFEK MESELELERDE KISA SÜREDE ORTADAN KALKACAK”
Üniversitelerde elinde taş olan, molotof olan, sopa olan değil kitap olan, bilgisayar olan, ‘T’ cetveli olan öğrenciler görmek istediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu yakalamamız lazım. Yol yaptırmamak, baraj yaptırmamak, tünel yaptırmamak için değil bunları kendisi tasarlamak, inşasına katkıda bulunmak için yöneticilerin karşısına dikilen öğrenciler görmek istiyoruz. İstiyorum ki, bizim öğrencilerimiz icabında bir eserin mimarı, estetik anlayışına katkı versin, bunun için kafa yorsun. O kendi ruh dünyasında ki, gönül dünyasındaki estetik anlayışını oraya yansıtsın. Bu ülkenin başbakanlığına, bakanlıklarına orayı tahrip etmek için değil orada Türkiye’nin geleceğini müzakere etmek, görüşlerini, tekliflerini ifade etmek için yürüyen öğrenciler görmek istiyoruz. Bu konuda geçmişe göre çok önemli mesafe kat ettiğimiz kanaatindeyim. İnşallah zaman zaman şahit olduğumuz bir takım ufak tefek meselelerde kısa sürede ortadan kalkacak ve arzu ettiğimiz üniversite ortamına kavuşacağız” ifadelerini kullandı.
“HER ÜNİVERSİTEMİZ EN AZINDAN BİR ALANDA DÜNYANIN EN İYİLERİNDEN HALİNE GELMELİDİR”
Rektörlere ve akademisyenlere seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi benim üniversitelerimizden, hocalarımızdan çok önemli bir beklentim var. Her üniversitemiz en azından bir alanda sadece ülkemizin değil, tüm bölgenin, hatta dünyanın en iyilerinden biri haline gelmelidir. Bu konuda Yüksek Öğretim Kurumumuz burada üniversiteler kurulla beraber oturarak, rektörlerimizle beraber hangi üniversitemiz bu noktada acaba hangi alanda başı çekebilir veya hangi alanda uluslararası platformda bir temsil noktasına ulaşabilir. Mesela tarım denildiğinde dünyada tarımın ilk kez yapıldığı, ilk üniversitenin kurulduğu Şanlıurfa akla gelmeli. Harran Üniversitesi akla gelmeli ve Harran Üniversitesi bu alanda şöyle sıyrılmalı ve örnek olmalı. Bu konuda gerek YÖK, gerekse bizler devlet olarak bu tür destekleri vermeliyiz. Petrolde Batman ülkemizde biliyorsunuz sıyrılmış, sivrilmiş olan şehrimizdir. Aynı şekilde denizcilikte Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ), demirçelik denildiğinde akla gelen neresi Karabük. Savunma sanayinde Kırıkkale, gıda deyince Kırklareli, Trakya’yı kast ediyorum, tekstilde Denizli, bunlar birer örnek illa buralar olacak değil. Farklı üniversitelerimiz de bu konuda değerlendirilebilir. Biz Orta Doğu’yu Batı’daki oryantalistlerden değil mesela Diyarbakır’daki, Gaziantep’teki, Hatay’daki üniversitelerimizin çalışmalarından takip etmeliyiz. Kafkasya denilince Kars’taki, Erzurum’daki üniversitelerimizin uzmanlıkları ön plana çıkmalı. Akdeniz uygarlıkları, turizm Antalya’dan, kadim Anadolu uygarlıkları Çorum’dan, Osmanlı tarihi Bursa’dan, Selçuklu tarihi Konya’dan sorulmalı” dedi.