Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iş adamı Ali Koç’un “çocuklarımızın geleceğinden endişe duyuyorum” şeklindeki sözlerine ilişkin isim vermeden, “Rızkın sahibi Allah’tır. Hiç endişe etmeye gerek yok” dedi. Erdoğan, zararlı alışkanlıklarla ilgili de, “Bu konuda ciddi bir mahalle baskısı lazım. Sigara içeni ayıplandığı bir toplumsal ortamı tesis etmeliyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşen “Yeşilay Enleri” 2015 ödül törenine katıldı. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Yeşilay Başkanı Prof. Dr. İhsan Karamanoğlu, sanatçı Mustafa Ceceli, Açelya Akkoyun, eski basketbolcu İbrahim Kutluay başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisine sigarayı bıraktığını söyleyenleri ciddi bir şekilde takip ettiğini belirtti.
“SÖYLEYECEĞİM TEK ŞEY RABBİM ISLAH ETSİN”
“Bir kişi sigarayı bıraktım dediği anda kendisinden paketi alır üzerine adını soyadını tarihi yazar, telefon numarasını da kaydettiğini” hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece koleksiyonu devam ettiriyor arkadaşlar. Ciddi bir sayıya ulaştık. Türkiye’de herhalde böyle bir koleksiyon yoktur. Bana bu noktadan sigarayı bıraktım diyenleri takip ettiğim de oluyor. Bırakır bırakmadığı takdirde söyleyeceğim tek şey rabbim ıslah etsin” dedi.
“YASANIN, YASAĞIN, CEZANIN ETKİSİNİ DE GÖRMEZDEN GELEMEYİZ”
Zararlı alışkanlıklar mücadele dünyanın gündeminde olan bir konu olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İktidarımızdan önce yine gündemde olan, anayasamızın 58. maddesinin gereği olan, oradaki gençlerin korunması başlığında yer alan bir hükümdür bu. Orada açık net bir şey söyleniyor. Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzer alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır. Bu kadar açık ve net. Bu mücadeleyi verdiğiniz zaman birileri bunu farklı yönlere çekmenin gayreti içine girerler. Bu anayasayı da bizden öncekiler yaptılar. En gelişmişinden geri kalmışına kadar tüm ülkelere halklarını bu tehlikeden korumak için yoğun gayret içindeler. Zaman zaman ülkemizde sigara ve uyuşturucu ile mücadeleye yönelik tedbirlerin eleştirildiğini görüyoruz. Halbuki dünyanın pek çok ülkesinde çok daha katı uygulamalar var. Biz kapalı alanlarda ve belirli yerlerdeki açık alanlarda sigara içilmesini yasakladık. Sigara tüketimini azala için bu ürünler bizdekini 3 katı vergi uygulayan ülkeler bulunuyor. Sigara yasağına uyulmaması halinde gerçekten çok ciddi para cezalarının hatta başka yaptırımları söz konusu olduğu yerler var. Bizim bu konudaki uygulamalarımız geçmişe göre iyi olabilir ama pek çok ülkenin gerisinde. Elbette bu sadece yasakla, yasa ile yürütülebilecek bir mücadele değil. Ama yasanın, yasağın, cezanın etkisini de görmezden gelemeyiz. Zararlı alışkanlıklara karşı sosyal bir reaksiyon oluşturmak mecburiyetindeyiz. Hani mahalle basıksın diyorlar ya işte bu konuda ciddi bir mahalle baskısı lazım. Sigara içeni ayıplandığı bir toplumsal ortamı tesis etmeliyiz. 1989 yılına kadar bırakın kapalı alanlar otobüste, trende, uçakta bile sigara içilebiliyordu. Hatta uçaklarda alkollü içkiler de veriliyordu. Uzun otobüs yolculukları, tren, uçak yolculukları içmeyenler için adeta bir eziyetti. Biz 2008 yılında kapalı alanlarda sigara içmeyi yasaklayan kadar kahvehanelerde, düğün salonlarında benzer bir durum söz konusu idi. Birileri bu yasaktan şikayetçi olabilir ama milletimizin kahir ekseriyeti aynı sebepten dua ediyor. Burada insanlığın menfaati var. Sigara içenlerin de aslında büyük bir kısmını bu sınırlamaları desteklediğini biliyorum. Bu konunun demokrasi ile insan hakları ile bir ilgisi kesinlikle yok. Bu tür alışkanlıkları bireyin kendine kaşı olan sorumluluklarının ihmali olarak değerlendirmek gerekir. İnsan haklarına sigara içilmesine göz yumarak değil, engel olarak riayet edilir. Hak burada var. Düşünün bir evde beyefendi sigara içiyor ama hanımefendi içmiyor. Burada içen içmeyen meselesinde bakıyorsunuz ki hanımefendi bir zulme uğruyor. Bunlara karşı ortak bir tedbiri geliştirmemiz gerekiyor” dedi.
“ZARARLI ALIŞKANLIKLAR VE BAĞIMLILIK İLE MÜCADELE BENİM VAZİFEMİN DE GEREĞİDİR”
“Zararlı alışkanlıklar ve bağımlılık ile mücadele benim vazifemin de gereğidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu benim bir baba, bir eş, bir dede olarak ailemden başlayarak kademe kademe tüm milletime karşı sorumluluğumdur. Sigara ile mücadele konusunda ne kadar hassas isem, uyuşturucu ile mücadelede de daha fazla hasım. Alkol tüketiminin yaygınlaşması konusunda endişem var. Tüm bunların biri diğerini doğuran bir felaketler zincirinin halkaları gibidir. Hepsi ile topyekün mücadele gerçekleştirmeden sağlıklı nesiller yetiştiremeyiz. Bugün batı toplumlarının en büyük sorunu zararlı alışkanlıklar ve bağımlılığın pençesinde yitip giden nesillerdir. Öyle ki bu sorun toplumların varlığını tehdit eden duruma gelmiştir” şeklinde konuştu.
“3 ÇOCUK İÇİN ENDİŞEYE GEREK YOK”
Üç çocuk çağrısını yineleyen Erdoğan isim vermeden Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç’un, “Baba olarak çocuklarımızın geleceğinden endişe duyuyorum” sözlerine yanıt verdi. “Nasıl bakacağız eleştirileri” için Erdoğan, “Rızkın sahibi Allah’tır. Hiç endişe etmeye gerek yok. Anadolu’da bakıyorsunuz 7 kardeş 7’si yüksek tahsilini yapmış. Zengin falan değil. Bizde milyarderlere bakıyoruz. Bir tane iki tane çocukları var. Bu işin parayla pulla alakası yok. Onun için de buna önem vermemiz lazım” dedi.
“SADECE MADDİ İHTİYAÇLARI KARŞILANARAK BÜYÜTÜLEN ÇOCUK ENİNDE SONUNDA YOLUNU ŞAŞIRACAKTIR”
“İnsanlar Kötü alışkınlara esir olursa sonu felaket olur” diyen Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Manevi ve ahlaki terbiyeyi çocuğa kazandırmalıyız. Sadece maddi ve fiziki ihtiyaçları karşılanarak büyütülen çocuk eninde sonunda yolunu şaşıracaktır. İlkokul çağındaki çocuğun ağzında sigara var maalesef. Ortaokul çağındaki çocuk alkolle tanışmış. Lise çağındaki genç uyuşturucu ile hemhal.
Üniversiteyi söylemiyorum bile. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu çocuklara doğru ile yanlışın, haram ile helalin faydalı ile zararın ölçüsü kriteri verilmemiş demektir. Ölçünün olmadığı yerde savrulma kaçınılmazdır. Önce çocuklarımıza doğruyu yanlışı en doğru şekilde öğreteceğiz sonra da en sıkı şekilde takip edeceğiz. Her şeyden önce de bu konuda onlara örnek olacağız.”