Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partilerin kapatılmasını engellemek için AK Parti’nin gündeme getirdiği Anayasa değişikliğine muhalefet partilerinin destek vermesi ile bunun ortadan kalkacağını belirterek, “Artık ondan sonra da hiç kimse, ‘kuşlardan haber aldım, benim partimi kapatacaklar’ diye ortalıkta dolaşmasın” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dördüncü kez muhtarlarla bir araya geldi. Muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletin evine Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na hoş geldiniz” diyerek konuşmasına başladı.
Bugün ‘muhtarlar buluşmasının’ dördüncüsünü gerçekleştirdiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ İlk olarak 27 Ocak’ta 17 ilimizden gelen 409 muhtarımızla bir araya gelmiştik. Ardından 17 Şubat’ta 10 ilimizden 381 muhtar kardeşimizle daha sonra da 24 Şubat’ta yine 10 ilimizden gelen 380 muhtar kardeşimizle birlikte olduk” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünde Ankara’dan, İstanbul’dan, Yalova’dan, Tekirdağ’dan, Edirne’den, Çanakkale’den, Kocaeli’nden, Kırklareli’nden, Bilecik’ten 424 muhtarları misafir ettiklerini söyledi.
Türkiye’deki 50 bin muhtarın tamamiyle hasbihal etmeyi, sofralarını paylaşmayı hedeflediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda muhtarlarımız yanında esnaflarımızla, işadamlarımızla, sanatçılarımızla, bilim adamlarımızla, sporcularımızla velhasıl milletimizin her kesiminden kardeşimizle bir araya geliyoruz” diye konuştu. Yakında şuanda inşaatı devam eden aynı anda 2 bin kişiyi alabilecek büyüklükte bir kongre merkezi inşa ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongre merkezinin bitmesi ile birlikte 2 bin muhtarı biranda oraya davet edeceklerini ifade etti.
“HER GÜN MİLLETİMİZLE İÇ İÇE, BERABER OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Kongre merkezinde aynı anda 2 bin muhtarla aynı anda yemek yiyebileceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “O zaman tabi bu süreç daha da hızlanarak devam edecek. Bu bize bir şey sağlayacak, Türkiye’nin geniş katmanlı bütün sivil toplum kuruluşlarıyla, gruplarıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde artık Saray demeyeceğiz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde inşallah bir araya gelmek suretiyle devlet milletiyle çok daha farklı bir şekilde kaynaşmaya başlayacak. Çünkü burası milletin evi. Biz milletiyle arasına duvarlar örmüş, tel örgüler çekmiş, bariyerler kurmuş bir siyasetçi, bir başbakan olmadığımız gibi, bir belediye başkanı olmadığımız gibi, böyle bir cumhurbaşkanı da asla olmadık, olmayacağız. Her gün milletimizle iç içe, beraber olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“BU BAĞ KOPTUĞU GÜN BİZİMDE BİTTİĞİMİZ GÜNDÜR”
Milletle kesintisiz bir irtibat, kesintisiz muhabbet içinde olduklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim muhabbetimizi, gönül bağımızı, saygımızı artırarak devam ettirsin. Açık söylüyorum bu bağ koptuğu gün bizimde bittiğimiz gündür. İnsan nasıl oksijeninin olmadığı yerde nefes alamaz, yaşayamazsa bizde milletimizle muhabbetimizi kaybettiğimiz de adeta nefesiz kalırız. Çünkü biz milletimizin bağrından doğduk, orada yetiştik, orada ilmi, irfanı, hizmeti öğrendik. Bunun için de başka bir dünyayı ne hayal edebiliriz ne de orada yaşaya biliriz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisini en iyi muhtarların anlayacağını belirterek, muhtarların demokrasi çınarının köklerine en yakın dalları olduğunu ifade etti.
“ONLARIN HİÇBİRİ OTURDUKLARI MAHALLELERİNDE MUHTARLIĞA ADAY OLSALAR KAZANAMAZLAR”
“Bakmayın siz kendi aklınca muhtarları küçümseyenlere, görmezden gelenlere” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şundan eminim, onların hiçbiri oturdukları mahallelerinde muhtarlığa aday olsalar kazanamazlar. Kendi mahalle halkının gönlüne girip orayı fethedip muhtar olamayacakların ülkenin, milletin meseleleri hakkında iri iri laflar etmeleri bizi sadece acı acı gülümsetir. Bugün ülkemizde siyasi parti genel başkanı, yöneticisi sıfatı taşıyanlardan pek çoğunun parti amblemlerini bir kenara koyun mahalle muhtarlığına aday olduklarında hüsrana uğrayacaklarını gayet iyi biliyorum. Hepsini iyi tanırım. Milletle, vatandaşla irtibatları o kadar zayıf ki seçimler onlar için adeta bir yük. Çünkü sahaya çıkmak, vatandaşımızla muhatap olmak zorundalar. Halbuki onların istedikleri, oturdukları yerden ‘cumhurbaşkanı şöyle söyledi. Hükümet şöyle yaptı’ diyerek siyaset yapmak. Gerçi geçtiğimiz günlerde İzmir’de bir vatandaşımız, bir hanımefendi bunlardan birine gayet güzel dersini vermiş. Sürekli iş değil laf üreten bir siyasi parti genel başkanına kendi partisinden olduğunu söyleyen bir hanımefendi ‘bırakın dalaşmayı proje üretin’ diye seslenmiş. Belki sizlerde televizyonlarda izlediniz. Bizde yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Diyoruz ki ‘bırakın yapılanları kötülemeyi. Bırakın unu bunu karalamayı. Siz bu ülke için millet için ne yapacaksınız, ne yaptığınız’ onu söyleyin. Söylüyoruz söylemesine de karşı taraftan proje namına tık yok.”
“‘KUŞLARDAN HABER ALDIM, BENİM PARTİMİ KAPATACAKLAR’ DİYE ORTALIKTA DOLAŞMASIN”
Parti kapatmalarıyla ilgili tartışmalara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neymiş, ‘partilerini kapatacaklarmış.’ Niye senin partini kapatsınlar? Ben genel başkan olduğum parti 2007’de kapatılmak istendi. Bunların hiçbirinin sesi çıkmadı. Hatta o zaman bir partinin genel başkanı şunu söyledi, ‘Ankara’da da hakimler, savcılar varmış’ dedi. Yani kapatılsa zil takıp oynayacaklar. Bunu söyleyenler şimdi nedir ‘partimiz kapatılacak.’ 2010 Anayasa değişikliğinde gene o zaman parlamentodayım biz dedik ki, ‘parti kapatılmasını yasaklayalım. Artık partiler kapatılmasın.’ İnanır mısınız o maddenin görüşülmesinde hepside Meclis’i terk ettiler. Orada kalmadılar. Ne yazık ki partimin içinden de ihanet edenler çıktı. Onlar da o maddenin görüşülmesinde bulunmayınca biz 330’u yakalayamadık. Halbuki 330’u yakalasaydık 2010’daki 26 maddelik Anayasa paketinin çıkışında partilerin kapatılması ortadan kalkacaktı ve şunda bunlar konuşulmayacaktı. Ben geçenlerde sayın Başbakana da söyledim, ‘gelin Meclis’e getirin bu işi ve zaten biz daha önce bunu söyledik buyurun gelin bir hafta içerisinde hemen birlikte yasa teklifini getirelim, fazla bir şey değil 3-5 maddelik iş. Partilerin kapatılmasını ortadan kaldıralım.’ Bakın zorlaştıralım demiyorum, kapatılmayı tamamen ortadan kaldıralım. Bunu yapalım. Bunun adımı atılsın. Milleti aldatmaya gerek yok, dürüst olmak gerek dürüst… Bakın şimdi iktidar partisi adımı attı. Hadi gelin destekleyin tekrar sağa sola kaçmayın. Neyin şikayetini yapıyorsunuz. Üstelik iş işten geçmiş değil. Buyurun şuanda iktidar partisi Anayasa paketi değişikliği teklifini Meclis’e sunuyor. Temenni ederim ki süratle bu iş hallolur. 4 parti bir araya gelsin hatta dört partiye de gerek yok. Anamuhalefetle iktidar partisi bir araya gelsin bu işi bitirir. Ve tamamen artık bu milletin gündeminden düşsün. Artık ondan sonra da hiç kimse, ‘kuşlardan haber aldım, benim partimi kapatacaklar’ diye ortalıkta dolaşmasın” şeklinde konuştu.
“BİZİM MİLLETİMİZİN AKLISELİMİYLE KİMSE DALGA GEÇMESİN, CEVABINI SANDIKTA EN GÜZEL ŞEKİLDE ALIR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şu günlerde üniversitelerden sokaklara kadar bazı yerlerde tezgahlanmaya çalışılan oyunların gerisindeki niyeti de çok iyi biliyoruz. Hala masum gençlerin canı pahasına üniversiteleri kavgaların merkezi haline getirmek, hala gezi olaylarını yeniden alevlendirme rüyası görenler var. Türkiye o karanlık günleri artık geride bıraktı” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dördüncü kez muhtarlarla bir araya geldi. 9 ilden gelen 424 muhtara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye’de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol olduğunu, 12 senede bunun üzerine 17 bin 500 kilometre bölünmüş yol ilave ettiklerini söyledi.
Bu ülkenin artık dünya ile rekabet edeceğini söylediklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmaray’ın ecdadın proje olarak mirası olduğunu ve boğazın altından Marmaray’ı yaptıklarını dile getirdi.
“İCRAAT ÜRETTİK, LAF DEĞİL”
Milyonlarca kişinin Asya’dan Avrupa’ya geçtiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bitmedi, Avrasya Tüneli’nin temelini atmıştım, o da şuanda hızla devam ediyor. Önümüzdeki yıl inşallah o da bitecek ve oradan da otomobiller geçecek. Şimdi iktidar yeni açıklamayı daha yaptı biliyorsunuz birinci köprü ile ikinci köprü arasından yine denizin altından bu defa üç katlı bir tünel yapılıyor. İki katından otomobiller gidip gelecek, bir katından da raylı sistem yani trenler gidip gelecek. Bitmedi yine temelini Cumhurbaşkanımız sayın Gül’le birlikte attığımız Yavuz Sultan Selim Köprüsü hızla devam ediyor. Geçen hafta Bosna-Hersek dönem başkanı buradaydı. Birlikte Boğazda onunla bir gezinti yapalım dedik. Kendisine Yavuz Sultan Selim köprüsünün kulelerini gösterdim. Şuanda hamd olsun 320 metre yüksekliğinde o kuleler bitmiş vaziyete. Şimdi tabliyeleri döşenmeye başladı ve inşallah bu yıl sonuna fevkalade bir durum olmazsa 29 Ekim’e yetiştirilecek ve açılışı inşallah yapılacak. Bu tabi neyle birleşecek aynı zamanda üçüncü dünyanın en büyük havalimanı olan inşallah yılda 150 milyon yolcu kapasiteli havalimanı ile bunlar bütünleşecek. Bunlar nerede yapılıyor. Artık Türkiye’de yapılıyor. Bunlar icraatlar, laf değil. İş ürettik, iş üretmeye devam ediyoruz. Ankara’ya indiğimiz zaman böyle bir modern havalimanı mı vardı. Havalimanından şehir merkezine böyle bir güzel bulvarlar mı vardı. Bunların hepsi oldu. Hala olmaya devam ediyor” diye konuştu.
“BÜYÜK DEVLETLERE BURALAR YAKIŞIR, BUNU BÖYLE BİLECEKSİN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Yok kaçak saraydı, yok şuydu, yok buydu’ gibi kelimeler sarf ettiğini anımsatarak, “Büyük devletlere buralar yakışır. Bunu böyle bileceksin. Büyük hedefleri olmayanlar büyük hayaller gözetmeyenler, görmeyenler işte buraları düşünemezler. Bu millet büyük bir millet, güçlü bir millet. Dolayısıyla ona yakışan ne ise onu yapacaktır ve şuanda onu yapıyor. İşte bakın burada bir taraftan o dediğim kongre merkezi… Ankara’da doğru dürüst bir toplantı salonu yok biliyor musunuz? Sadece ATO’nun bir salonu var. Onun dışında büyük otellerinde salonları azami bin kişilik. Hiç olmazsa biz burada böyle büyük bir merkez yapalım, kamunun büyük toplantılarını inşallah gelip burada yapma imkanları olur. Sivil Topluk Kuruluşları aynı şekilde buradan istifade ederler. İçinde ayrı ayrı toplantı salonları olacak. Hemen onun altında büyükçe bir cami yapalım. Çünkü bölgede büyük cami yok. İnşallah orada 2 bin 500, 3 bin kişiyi alabilecek bir kendi mimarimizle Osmanlı, Selçuklu mimarisi karışımı bir camiyi de hemen onun altında yapıyoruz. Yetmiyor çok amaçlı toplantı ve sergi salonlarının olduğu bir bina daha inşa edelim. Şuanda o proje safhasında. Diğer ikisi inşaat safhasında. Diğeri hemen projesi inşallah bir ayı bulmaz bitecek ondan sonra hemen ihalesi yapılıp o inşaatlarda başlayacak ve orada da aynı 2 bin kişi yemeği yiyebileceği gibi aynı zamanda bir çok sanat eserlerinin sürekli sergilene bileceği orada bir merkez olacak. Ankara’da bu tür yerler yok. Burası başkent, başkentte bu tür yerler olmaz mı? Ankara bu yok. Bunun adımlarını atıyoruz. Bitmedi, Türkiye’de şuanda en büyük kütüphanemizin kitap sayısı Ankara Milli Kütüphanesi 1.5 milyon, bu kadar. Dünyada 150 milyon cilt kitabı olan kütüphaneler var. Bizde böyle bir şey yok. Dedik ki olmaz. Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’ni de burada inşa edeceğiz. Orda da asgari 5 milyon kitap olacak. Aynı zamanda yazma eserler olacak. Ardından inşallah diyoruz ki İstanbul’da çok daha büyüğünü başlayalım. Şimdi buraya başlayalım hayırlısıyla çünkü biz öyle bir medeniyetten geldik. Biz kitap medeniyetinden geliyoruz. Biz ilk emri ‘oku’ olan bir dinin mensuplarıyız. Buradan geliyoruz. Öylesiyle bunun zeminin hazırlayacağız. Buradaki kütüphane göstermelik olmayacak. 24 saat halkına açık bir kütüphane. Batıda, Amerika’da orada gece yarısı öğrenciler gidiyor imtihanlara hazırlığını yapıyor. Bu imkanlar var bizde niye olmasın. Bütün dijital sistemler dahil en modern şekilde biz bu kütüphanemizi inşallah inşa edeceğiz. Hem ulusal hem uluslararası bütün yayınların buluna bileceği inşallah bir kütüphane olacak” diye konuştu.
“BU MİLLET KENDİSİNE SAHİP ÇIKANA SAHİP ÇIKAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin samimiyet işi olduğunu söyledi. Samimi olmayana milletin ona göre değer verdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz samimiyseniz eninde, sonunda verdiğiniz mücadelenin neticesini görürsünüz. Oy vermediği için millete kızarak, serzenişte bulunarak, hakaret ederek siyaset yapılır mı, iktidara talip olunur mu? Buradaki muhtarlarımızdan hangisi mahalli kendisini seçmedi diye onlara kızabilir. Öyle mi?” diye sordu.
Bu sırada bir muhtar “sizi sevmeyenin aklında arıza var Sayın Cumhurbaşkanım” dedi.
Muhtarların köyünde, mahallesinde ev ev dolaştığını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Adeta o evlerin bir aile dostu gibisiniz. Çayını içiyorsunuz, muhtaç olanlara gıdasını götürüyorsunuz, çoğunun künyesini biliyorsunuz. Zaten bu olmadığı zaman ikinci dönem, dördüncü dönem muhtar seçilemezsiniz. Şuanda içinizde ben beşinci dönem muhtarım diyenleri gördüm. İşte millet sevdiği için beşinci dönem muhtar yaptı. Sevmezse yapmaz. Hemen ilk dönemde kapıya koyar. Bu millet kendisine sahip çıkana sahip çıkar.”Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını kesen bir muhtar ise bu sırada, “altıncı, yedinci, sekizinci dönem muhtar seçilenler var ama hiçbir muhtarımız daha milletvekili seçilememiş” demesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi değerli arkadaşlar yani parlamentoya girmek her muhtarımızın kendi yetkisindedir. Dolayısıyla hakikaten kendini sevdiren, kendini kabul ettiren hele hele büyük mahallerdeki muhtarların parlamentoya girme şansının yüksek olduğuna inanıyorum. Onun için zorlayacaksınız. Siz bir defa siyasetçisiniz. Siyasetin en alt demokrasinin en alt damarı, temel taşı muhtarlıktır. Demokrasi sizde başlar ve muhtarlığı olmayan, muhtarı olmayan demokrasi sakattır. Sizinle bu iş yükselir. Onun içinde ben inanıyorum ki muhtar kardeşlerimin vermiş olduğu mücadelede Türkiye’yi güçlendirecek mücadelededir.”
“BU MİLLET ÇOK UYANIK YA SİZ BU MİLLETİ NE ZANNEDİYORSUNUZ”
Millete liderlik etmenin, millete önderlik etmenin milletin değerlerine, milletin kültürüne, milletin taleplerine rağmen onu bir başka yere, bir başka yöne zorlamakla olmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şimdi, ‘diktatörlük’ diyorlar ya işte bunun da adı ‘diktatörlüktür.’ Ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına, seçilmiş hükümetine diktatör yaftası vuranlar aslında kendi gönüllerindeki özlemi ifade ederlerdir. Üstelik bu şekilde iftira ettikleri cumhurbaşkanı son 12 yılda bir değil, iki değil, üç değil tam dokuz defa hemde oylarını sürekli attırmak suretiyle milletin desteğine mazhar olduğunu göstermiş biri… Yani kendilerine güvenmek suretiyle cumhurbaşkanı adayı olamadılar. 13-14 tane parti birleşerek bir tane cumhurbaşkanı adayı çıkardılar. Netice ortada… Yani millet zannediyorlar bu noktalarda değerlendirmesini iyi yapmıyor. Bu millet çok uyanık ya siz bu milleti ne zannediyorsunuz. Bizim milletimizin aklı selimiyle kimse dalga geçmesin. Cevabını sandıkta en güzel şekilde alır. Muhalefetin başındakilerden herhangi biri böyle bir destek elde etse inanın bana hemen anında ‘milli şefliğini’ ilan etmeye kalkar. Bunların geçmişinde iktidarı ele geçirmek ve orada kalmak için her şeyi meşru sayan bir kültür var. Olmayan hadiseleri olmuş gibi gösterip kamuoyunu galeyana getirme konusunda bunlar pek mahirdir. Dökülürler sokağa ondan sonra üniversiteler sokağa dökmek isterler. Biliyorsunuz geçmişte orduyu sokağa dökmek istediler. Her şeyi yaptılar ama bu yaptıkları işlerin hepside ülkemizi ne yaptı hep geriye götürdü, hep kaybettik, kan kaybettik. Bu ülkede çok partili siyasi dönemde 16 ayda bir hükümet değişti. Böyle bir ülkede istikrarın olmadığı, güvenin olmadığı bir ülkede kalkınma olur mu? Son 12 senede bakınız sürekli tek parti iktidarda ve hamd olsun bire üç milli gelirimiz arttı. Daha iyi olacak inşallah. 27 Mayıs öncesinde yayılan yüzlerce öğrencinin öldürüldüğü et ve balık kurumun fabrikalarında kıyma yapılıp Konya asfaltının altını serildiği yalanlarını unutmadık. Bu tür yalanlar uydurdular. Böyle bir şey olmadığı halde. 12 Eylül öncesinde kardeşi kardeşe kırdırmak için kurulan tezgahları, söndürülen ocakları, katledilen evlatlarımızı unutmadık. İşte Gezi olayları sırasında sergilenen, ‘gözümün önünde şu kadar adam öldürüldü, panzer insanları ezip geçti, kurşunlar havada uçuşuyor, annelerin kucaklarından alıyorlar’ ahlaksızlıklarını unutmadık. Bu tür yalanlar söylendi. Dönemimizde 3.5 milyar fidan ve ağaç diktik biz. Bize kalkıp Taksim’de 12 tane ağacın söküldüğünü ve şöyle yapıldı, böyle yapıldı, hepsi yalan. 12 ağaç sökülerek artık biliyorsunuz modern imkanlarla ağaç sökme makineleri ile ağaç söker bir başka yere gider diker. Taksim’den alınıp Hürriyet Tepesi’ne dikilecek bu ağaçlarla ilgili kıyameti kopardılar. Ama Yalova’da maalesef asırlık çınarı kestiler hiç onların sesi çıkmadı. Aynı şekilde Sarıyer’de hiç sesi çıkmadı. Neredesiniz tencere-tavacılar. O canım canım çınarların nasıl kesildiğini gördünüz.”
“GEZİ OLAYLARINI YENİDEN ALEVLENDİRME RÜYASI GÖRENLER VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde üniversitelerde yaşanan olaylara da değinerek, “Şu günlerde üniversitelerden sokaklara kadar bazı yerlerde tezgahlanmaya çalışılan oyunların gerisindeki niyeti de çok iyi biliyoruz. Hala masum gençlerin canı pahasına üniversiteleri kavgaların merkezi haline getirmek, hala gezi olaylarını yeniden alevlendirme rüyası görenler var. Türkiye o karanlık günleri artık geride bıraktı. Artık hiçbir vatandaşın bu oyunlara, bu kirli tezgahlara, bu provokasyonlara rağbet etmiyor. İçinde şiddetin olduğu, baskının, zulmün, tehdidin olduğu hiçbir fikrin, hiçbir hareketin, hiçbir grubun milletimizden güç alması, destek bulması mümkün değildir. Bu çözüm süreci içinde gezi heveslileri içinde böyledir. Milletimizin demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin, hakkın, hukukun, refahının tadını aldı. Artık geri dönmez. Artık bu kazanımlarının hiçbirinden de en küçük bir geri gidişe izin vermez. Buna tevessül eden herkese bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da dersini verir” dedi.
: “DEVLET ÖZGECAN’IN KATİLİNİ AFFETME YETKİSİNE SAHİP DEĞİLDİR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ah ah ben Uşak’ta 2006 yılındaki konuşmamda dedim ki ‘Devletin bireysel suçları yani bir kişinin bir kişiyi öldürmesine karşı affetme yetkisi yoktur. Devlet kendisine karşı işlenen suçları affedebilir. Öbürünün affetme yetkisi mağdurundur, mazlumundur.’ Diyelim ki, Özgecan’ın annesi, babası affederse affedebilir. Devlet Özgecan’ın katilini affetme yetkisine sahip değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda dördüncü kez muhtarlarla bir araya geldi. 9 ilden gelen 424 muhtara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’yle ilgili açıklamalarda bulundu.
Tüm günlerin kadınlar günü olduğunu, 8 Mart’ı sadece kuvvetli bir hatırlatma, meseleyi gündeme getirme vesilesi olarak gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından düzenlenen buluşmaya katıldığını anımsattı.
Bu toplantıda kadına şiddete karşı kamuoyunda duyarlılık oluşturmayı hedefleyen bir spot film gösterildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu filmin internette ve televizyonlarda yayımlandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın yanı sıra birçok ünlü sanatçının da yer aldığı spot film salonda bulunan ekranlara yansıtıldı.
Bu sıra salonda bulunan muhtarlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ayakta alkışlayarak ‘Türkiye seninle gurur duyuyor” diyerek alkışladı.
“GÖREN GÖZÜM, UZANAN ELİM, DUYAN KULAĞIM SİZLER OLUN”
“Biz sizlerle gurur duyuyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne diyoruz bu spot filmde, ‘Kadına şiddet insanlığa ihanettir.’ Kadın dediğiniz, erkek dediğiniz çocuk, yanlış, engelli dediğimiz herkes nihayetinde insandır. Neşet Ertaş, ‘kadın insan erkek insanoğlu’ diyor. O meşhur roman şarkısında nediyorlar, ‘o da Allah kuludur her kim olursa olsun.’ Gerçekten de karşımızdaki kadın diyerek, erkek diyerek şu etnik kökenden, şu mezhepten, şu bölgeden diyerek değil de insan olarak baktığımız pek çok meselenin kendiliğinden çözüm yoluna girdiğini görürüz. Allah hepimizi insan olarak eşrefi mahlukat olarak yaratmıştır yani yaradılmışların en şereflisi olarak yaratmıştır. Diğer tüm farklılıklar bunun gerisindedir. Bunun altındadır. Siz cinsiyet başta olmak üzere alttaki farklılıklardan herhangi birini en üste çıkardığınız da sorun başlıyor. Buna bizim ne inancımız, ne kültürümüz, ne tarihimiz cevaz veriyor. Bir bütünün iki yarısını oluşturan kadın ve erkekten herhangi birini çıkardığınız da diğer taraf yarım kalmaz tümden yok olur. Allah biz insanları işte böyle bir denge içinde yaratmıştır. Benim kadına şiddet başta olmak üzere kadın hakları konusundaki hassasiyetimin gerisinde işte böyle bir anlayış vardır. Cumhurbaşkanının mahallerimizdeki temsilcileri olarak gördüğüm sizlerden aynı hassasiyeti kesinlikle bekliyorum. Diyorum ki gören gözüm, uzanan elim, duyan kulağım sizler olun. Şimdi Cumhurbaşkanlığında bir birim inşallah oluşturuyorum. Bu birimdeki hanım kardeşlerim özellikle Türkiye genelinde kadına şiddetle ilgili gelecek bütün haberleri bizzat buradan takip edeceğiz. Bizzat buradan takip edeceğim ve böylece nerede ne oluyor anında inşallah müdahale etme fırsatını bulacağız” diye konuştu.
“DEVLET ÖZGECAN’IN KATİLİNİ AFFETME YETKİSİNE SAHİP DEĞİLDİR”
Bir muhtarın, “sayın Cumhurbaşkanım idam cezası getirilsin” demesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
“Ah ah ben Uşak’ta 2006 yılındaki konuşmamda dedim ki, ‘Devletin bireysel suçları yani bir kişinin bir kişiyi öldürmesine karşı affetme yetkisi yoktur. Devlet kendisine karşı işlenen suçları affedebilir. Öbürünün affetme yetkisi mağdurundur, mazlumundur.’ Diyelim ki, Özgecan’ın annesi, babası affederse affedebilir. Devlet Özgecan’ın katilini affetme yetkisine sahip değildir. Bütün bunlara karşı biliyorsunuz ağırlaştırılmış müebbet hapis bunun tavanı o getirildi ve ağırlaştırılmış müebbet hapisle bu süreç şuanda işliyor. Bu konuda artık sorun veya bu konuda artık sorumluluk yargınıdır. Yargı bu konuda adaletle karar vermek durumundadır ki o anne o baba ne yapsın hiç olmazsa kısmen biraz huzur bulur. Niye, ağırlaştırılmış müebbet hapistir diye. Mahallesinde şiddete uğrayan mağdur, mazlum durumuna düşen kadınların bulunduğu muhtarımız eğer bu sıkıntı kendi aile fertlerinden birinin başına gelmiş gibi hissedip gerekli mücadeleyi inanıyorum ki verecektir. Vermiyorsa işini iyi yapmıyor demektir. Allah’ın emanetine sahip çıkmayan, milletin emanetine sahip çıkamaz. Kadınlar Allah’ın tüm insanlığa bir emanetidir. Bu eşitliğin çok ötesinde bir değeri ifade ediyorum. Ben bunu söyledim diye bir kadın sivil toplum kuruluşunun başında olan bayan diyor ki, ‘Kadın emanetmiş’ diyor, nasıl bu söyleniyor diyor. Şu hale bak ya… Bu yüceltmedir. Bu kadının önemini ortaya koymadır ve insan emanetinin kıymetini bilmezse insan değildir. Emanet hıyanet ne ise odur. Ben muhtarlarımızdan bu konuda çok daha fazla hassasiyet bekliyorum.”
“ERKEKSEN PANTOLONUNLA DOLAŞ, NİYE ETEKLE?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İç Güvenlik Yasası’nın içerisinde bunların var olduğunu ve engellemelere rağmen bunun çıkacağının altını çizdi.
Muhalefetin bunun için zaman kaybettirdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Niye bize zaman kaybettiriyorsunuz. Biran önce parlamento görevini yapsın. Parlamentoda olanlar niye var bu kanunları çıkarmak için. Bunu yasal yönden engelleye biliyorsan engelle ama buna gücün yetmiyorsa müsaade ette söylediklerini söyledin ondan sonra bu işin oylaması yapılır bunlar çıkar, gelir. Zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramıyor. Ama İç Güvenlik Yasası’nda düşünün, adam elinde Molotof kokteyliyle dolaşıyor. Bunlar bununla ne yaptılar bütün meydanları yaktılar, yıktılar. Esnaflarımızın dükkanlarını yaktılar yıktılar. Otobüslerimizi yaktılar, yıktılar. İstanbul’da bir Serap kızımızı Molotof kokteyliyle yaktılar, yıktılar. Bunları hep yaşadık. Şimdi havai fişekler eskiden eğlence için üretilen bu havai fişekler neye dönüştü artık can almaya dönüştü. Dolayısıyla demir bilye ile sapan… Biz sapanı eskiden biliyorsunuz çocuklukta farklı kullanırdık ama şimdi bunlar sapanı demir bilyeyle maalesef insan canı almada kullanıyor. Bunun suç olmasından rahatsız oluyorlar. Silah ne ise Molotof kokteyli de o, havai fişek, sapanda o. Bunların ceza miktarları arttı. Arttığından dolayı rahatsızlar. Bakınınız çok daha enteresan maske ile dolaşıyorlar. Niye maske ile dolaşıyorsun. Eğer terörist değilsen zaten maske takmana gerek yok. Niye maske, niye etek? Erkeksen pantolonunla dolaş, niye etekle? Yani orada da yine orada hanım kardeşlerimize saygısızlık var. Tanınmayalım diyor. Alttan etek, yüzüne maske ve bir kısmı parlamentoda aynı şekilde maskeyle oturuma katılıyor. Böyle bir şey olabilir mi ya nasıl bir milletvekilisiniz. Neymiş poşu takmış. Poşu öyle takılmaz, poşunun takılma şekli farklıdır. Bütün bunlarla yasal olmayan şeyleri meşrulaştırma gayretleri var, yazıktır. Bir taraftan çözüm diyeceğiz, bir taraftan özgürlükler diyeceğiz ama bu özgürlükleri konuşurken, söylerken başkalarının özgürlük alanına ne yapacağız müdahale edeceğiz, olmaz” dedi.
“BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZİM MİLLETİMİZİN YABANCISI DEĞİL”
Türkiye’nin kritik bir dönemden geçtiğini, yeni vizyonlar, yeni hedefler doğrultusunda büyüyen, güçlenen Türkiye’nin buna uygun bir yenilenmeye, yapılanmaya olan ihtiyacının her geçen gün daha iyi ortaya çıktığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Türkiye’nin alışkanlıklarıyla, kurumlarıyla, kurallarıyla bu dönüşümü tamamlayacağını, hedeflerine ulaşamayacağını kaydetti.
Bunun için köklü bir değişime ihtiyaç olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7 Haziran seçimlerini bunun için bir fırsat olduğuna inanıyorum. Ben Yeni Türkiye için yeni Anayasaya ve başkanlık sistemine ihtiyacımız olduğunu düşünüyor ve bunu her vesileyle ifade ediyorum. Başkanlık sistemi bizim milletimizin yabancısı değil” diye konuştu.
“ARTIK MEVCUT GÖMLEK BU VÜCUDA DAR GELİYOR”
“Artık mevcut gömlek bu vücuda dar geliyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Esasen Cumhuriyet kurulduğundan beri bu tartışma yapıla gelmiştir. Gazi Mustafa Kemal’den beri Özal, Demirel, Erbakan, Türkeş dahil hiç kimsenin bu değişimi gerçekleştirmeye ya zamanı ya gücü yetmemiştir. Biliyorsunuz halkın oyu ile seçilmiş ilk cumhurbaşkanlığı için vazifeye talip olurken yeni Türkiye, yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi ihtiyacını meydanlarda açıkça ifade etmiştim. Milletim yüzde 52’lik desteği bana bu şartlarla verdi. Öyle mi? Bugün benim bu talebimi dile getirmem asla günlük siyasete müdahale etmek, herhangi bir partiye entegre olmam anlamına gelmiyor. Ülkemiz şartlarında böyle bir değişimi ancak 400 civarında milletvekiliyle iktidara gelen bir parti yapabilir. Ben bunu söylüyorum. Başkanlık sistemi benim şahsi bir arzum asla değildir. Nihayetinde bu sistemde seçilen kişinin görev süresi kaç defa seçile bileceği hepsi belli olacak. Benim bu konudaki ısrarım sebebi Türkiye’nin 2023 hedeflerine, 2053-2071 vizyonuna ancak bu şekilde ulaşılabileceğine inanıyor olmamdır. Küresel sistem çok ciddi bir değişim sürecinden geçerken Türkiye’nin mevcut mekanizmaları ile bu değişimi kendisi için fırsata dönüştüre bilmesi çok zor. Demokratik sistem içinde hızlı karar alabilme, hızlı uygulama mekanizmalarına ancak başkanlık sistemiyle sahip olabiliriz. Bunu bu 12 yıllık başbakanlık dönemimde yaşadım, gördüm. Yani damdan düştüm ve damdan düşerekte nerede bir sıkıntı var bunu bizzat yaşadım. Nerede eksik var bunu bizzat yaşadım. Bu konu sıradan bir teori olayı değildir. Teorinin pratikle, uygulamayla bütünleşme olayıdır. Bu konuşulmaz, bu yaşanır. Ben bunu aynı zamanda yaşadığım için anlatıyorum. Bugün G-7 ülkelerinin de G-20 ülkelerini de önemli bölümü başkanlık veya yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bu adamlar akılsız mı? Bunlar en ileri ülkeler. Bunlar niye başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Dünya çapında da başkanlık sistemi diğer tüm yönetim sistemlerinden daha yaygın daha içtenliği olan bir sistemdir. Başkanlık sisteminden diktatörlük anlayanlar, padişahlık, imparatorluk anlayanlar her şeyden önce kendi milletine güvenleri olmayanlardır. O zaman ABD’de şuanda diktatörlük mü var?”
Türkiye’de kimi zaman tankla, topla, kimi zaman postmodern yöntemlerle darbe yapanların olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hangisi orada uzun süre kalabildi?” diye sordu.
Muhtarlardan da başkanlık sistemi konusunda destek beklediğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlardan bunu halka anlatmalarını istedi.