Evliliğin sonuçları ve kadının hakkı olan Mehir, gün geçtikçe unutulmaya başlandı. Ancak İslam dini Mehir hakkını zorunlu kılıyor. Yakutiye Müftüsü Osman Yazıcı, Mehir hakkının ne olduğunu ve nasıl uygulandığını anlattı.
MEHİR NEDİR?
Mehir’in ne olduğunu ve önemini anlatan Yakutiye Müftüsü Osman Yazıcı, “Erkeğin evlenirken karısına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya sair bir mala Mehir denmektedir. Kur’an-ı Kerîm’de evlenen erkeğin karısına vermek zorunda olduğu Mehir ile ilgili olarak müteaddit ayetler vardır. Birçok toplumda evlenme esnasında eşlerden birinin diğerine veya diğerinin ailesine para ya da sair bir mal verme geleneği vardır. Hıristiyanlardaki drahomada olduğu gibi zaman zaman aksi örnekleri görülmekte ise de umumiyetle kadın değil, erkek tarafı evleneceği kızın ailesine bazı hediyeler vermekte ve ödemelerde bulunmaktadır. Eski Türker’de de bu an-lamda olmak üzere kalın uygulaması vardır. Kalın evlenecek erkeğin müstakbel karısının ailesine yaptığı ödemeler anlamında kullanılmaktadır. Bu ödemeler mutlaka evlilikten önce yapılırdı. Benzer uygulamaya muhtelif adlarda mesela Mehir, dowry gibi diğer toplumlarda da rastlanmaktadır. Bu yönüne bakarak evlenme akdinin eski dönemlerde bir satım akdi, erkeğin yaptığı edimin de bir satış bedeli olarak kabul edilip edilmediği tartışılmıştır.” dedi.
AMAÇ KADINI KORUMAK VE EVLİLİĞE ISINDIRMAK
Mehir’in neden zorunlu kılındığını açıklayan Yazıcı, “İslam hukukundaki Mehir evlenecek kızın ailesine değil, doğrudan kendisine verilmekte veya doğrudan ona borçlu olunmaktadır. Dolayısıyla İslâm hukukunda uygulandığı şekliyle Mehir’in satış bedeline, evlenmenin de satım akdine benzetilmesi mümkün değildir. Çünkü nikâh akdini satım akdine benzettiğimizde satım bedeli bizzat satımın konusu olan kimseye verilmiş olmaktadır. Öte yandan evlenecek kızın evlenme sözleşmesinin tarafı olduğunda hiç tereddüt yoktur. Bir kimsenin bir akdin hem konusu hem de tarafı olması ve satım bedelini de bizzat alması hukuken mümkün değildir. Üstelik kadın almış olduğu bu Mehir karşılığında Hanefilere göre herhangi bir çeyiz hazırlamak mecburiyetinde de değildir. Diğer mallarında nasıl tasarruf edebiliyorsa bunda da aynı şekilde tasarruf etme hak ve yetkisine sahiptir. Ayrıca Mehir nikâhın şartlarından değil sonuçlarından biridir; nikâh esnasında belirtilmemiş bile olsa, hatta verilmeyeceği şart edilmiş bile bulunsa yine evlenen kadın Mehir’e hak kazanır. Mehir’in belirlenmemiş bulunması evlenmenin geçerliliğine halel getirmez. Bu yönüyle de Mehir satım bedelinden ayrılmaktadır. İslâm dünyasının önemli bir kısmında uygulanma imkânı bulan Hanefî görüşünü dikkate alırsak İslâm hukukunda Mehir’in kadını hem evliliğe ısındırmak hem de ona belli bir malî güç kazandırmak düşüncesiyle getirilmiş olduğunu söylememiz gerekir. Özellikle kocanın sahip olduğu tek taraflı irade beyanıyla boşama yetkisini kötüye kullanması durumunda kadın böyle bir malî imkâna fazlasıyla ihtiyaç duyacaktır.” diye konuştu.
MEHİR NE VE NASIL OLMALIDIR?
Mehir uygulamasının şartlarını belirten Yazıcı, “Mehir’in mahiyeti ve çeyiz konusunda Malikiler Hanefilerden farklı düşünmekte ve Mehir’i âdeta evliliğin kuruluş harcamalarına kocanın önceden yapmış olduğu bir ödeme olarak kabul etmektedirler. Çünkü onlara göre kadın almış olduğu Mehir karşılığında ve onunla orantılı bir çeyiz hazırlamak mecburiyetindedir. Mehir olarak her türlü mal veya parasal değeri olan her türlü menfaat tespit edilebilir. Mehir’in en az miktarı Hanefilere göre 10 (ilk asırda 10 dirhem yaklaşık iki koyun bedeli idi), Malikilere göre ise 3 dirhem gümüştür. Şafii ve Hanbelî hukukçulara göre ise Mehir’in bir alt sınırı yoktur, tıpkı bir üst sınırı olmadığı gibi. Mehir’in üst sınırının olmadığı konusunda Hanefî ve Malikiler de diğer iki mezhep gibi düşünmektedir. Hz. Ömer kendi halifeliği döneminde evlilikleri kolaylaştırmak için Mehir’e üst sınır getirmek istemiş, fakat bir kadının “Onlara kantarla vermiş olsanız da hiçbir şeyi geri almayın” ayetini delil getirmesi karşısında bu düşüncesinden vazgeçmiştir.” şeklinde konuştu.
MEHİR’İN ÖDENMESİNİN ZORUNLU OLMASI İÇİN BU ŞARTLARA DİKKAT!
Mehir hakkının söz verildikten sonra vaz geçilmesi ve geçilemeyeceği durumlara anlatan Yazıcı, “Sahih bir evliliğin ardından Mehir’in ödenmesinin gerekli olması, bir başka ifadeyle Mehir borcunun doğması için ya evlenen kadın zifaf için hazır olmalı ve aralarında sahih halvet vuku bulmalı veya taraflardan birisi nikâhtan sonra ve zifaf veya sahih halvetten önce ölmüş bulunmalıdır. Sahih halvet eşlerin izni olmadan kimsenin giremeyeceği, erkek ve kadının, kimsenin göremeyeceği, uğrayıp rahatsız edemeyeceği bir mekânda baş başa olmaları anlamına gelmekte ve bazı bakımdan zifafla aynı hukukî sonuçları doğurmaktadır. Nikâh akdi yapıldıktan sonra, fakat zifaf veya sahih halvetten önce bir ayrılık vuku bulursa ayrılığa kimin sebep olduğuna bakılır. Eğer ayrılığa erkek sebep olmuşsa Mehir’in yarısını karısına ödemelidir. Ayrılığa kadın sebep olmuşsa veya erkek velisinin kendisi adına yapmış olduğu evliliği bulûğ muhayyerliği denilen seçim hakkını kullanarak bozmuşsa eski karısına Mehir adına herhangi bir ödeme yapması gerekmez.” ifadelerini kullandı.