“Arkadaşım iki bira içmekten bir şey olmaz dedi. 19 yaşında alkole alıştım. Alkol etkisini yitirdikçe hap kullandım. Sonra esrar aldım. En son kokaine başlayınca kontrolümü yitirdim. Adam yaralamaktan hapse girdim. Hırsızlık yaptım. İçimde hep bir vicdan azabı vardı. Ama gittiğim ortamlar bana kendimi unutturdu. Şimdi o günleri hatırlamak bile istemiyorum. Normal çalışsan bir ayda alacağın en fazla 2 milyar. Bir senede 200 milyar para kazanırım ama milleti zehirleyeceğim.
Bazen son bir iş yap hayatın kurtulsun diye şeytan vesvese veriyor. O zaman o gün kahvede duyduğum helal rızık sohbetini hatırlıyorum. Umran hoca ‘Rızkınız için acele etmeyin, sabredin helalinden kazanın.’ demişti. Ahiret var diyorum durduruyorum kendimi.” Bu sözler, 15 ay önce alkol ve madde kullanmayı bırakıp tövbe eden 36 yaşındaki A.C.’ye ait. Bir kahvehane sohbetiyle değişen hayatını anlatırken kötü arkadaş kurbanı olduğunu söylüyor. Bir süre hırsızlık yapan A.C., parasız kaldığı bir gün, cesaret artırıcı ilaç kullanarak bir kahvehaneye girer. Niyeti bir cep telefonu çarparak geçimini sağlamaktır. O sırada kahvedekiler bir konuşmacıyı dinliyordur. Bir masadaki telefonlardan en pahalısını gözüne kestirir ve harekete geçer. Tam telefonu alıp dışarı çıkacağı sırada gayri ihtiyari konuşmacının sözlerine kulak kesilir: “Rızıklarınız yolunda eğer acele ederseniz haramdan alırsınız. Eğer sabrederseniz bu rızık yine gelir ama helalinden gelir. Bu dünyadaki her şeyden sorumluyuz.” O an içinde bir şeyler kopar. Vicdanı sızlar ve telefonu usulca yerine bırakır.
Sohbet bittiğinde soluğu konuşmayı yapan Fatih Müftülüğü Aile İrşat Rehberlik Başkanı Umran Kılıçer’in yanında alır. Kılıçer ile uzun uzun konuşan A.C., ertesi gün ilk iş olarak sabah namazına camiye gider ve tövbe edip Allah’tan af diler. A.C., tövbe ettikten sonra da daha önce yaraladığı kişiden helallik ister. Şimdi helal yollardan para kazanarak ailesini geçindiren A.C., en büyük korkusunun 4,5 yaşındaki oğlunun yanlış bir yola sapması olduğunu söylüyor.
‘Oğlumu kötülüklerden uzak tutmak için gerekirse evimi taşıyacağım’
Eski arkadaş çevresiyle artık görüşmediğini aktaran A.C., “Allah beni o günlere dönmekten korusun. İşim 6’da bitiyorsa ben 9’a kadar çalışıyorum ki beni eskiye döndürecek başka yerlere gitmeyeyim.” diyor. “Oğlumu büyüdüğünde nasıl koruyacağım diye bazen endişeleniyorum. Onun çevresine dikkat edeceğim, aralıklı zamanlarda gidip kontrol edeceğim. Çevresinin kötü olduğunu anladığım anda hemen başka bir okula yazdıracağım, olmadı evimi değiştireceğim.” şeklinde konuşan A.C., 1994’te terör sebebiyle Siirt’ten İstanbul’a ailece göç etmek zorunda kalmış. İstanbul’da iki olumsuz arkadaş grubu arasında kalan A.C., “İstanbul’daki arkadaşım beni gece âlemlerine götürmeye başladı. ‘İki biradan bir şey olmaz’ sözüyle başladığım bira, 3 oldu, 6 oldu. Rakı içtik. Sonra beni hapa alıştırdı. Esrar kullandım. Gün geçtikçe hep daha kötüye gidiyordum. Ailemin haberi yoktu. Dağa çıkarmak isteyen 3 arkadaşım ise ‘Hadi gel, örgüt bize ev ve araba verecek, bir amaç uğruna ölelim’ diyor ve bana bunları aşılamaya çalışıyordu. Sonra onlar dağa çıktılar, çok geçmeden ölüm haberleri geldi.” ifadelerini kullanıyor. ZAMAN