Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün çok önemli bir rekora ulaştıklarını belirterek, “Çok partili dönemde merhum Adnan Menderes Başbakanlığında Demokrat Parti (DP) 10 yıl 5 gün kesintisiz iktidarda kalmıştır. İşte bugün biz bu rekoru aşıyor 10 yıl 5 günlük süreyle çok partili dönemde en uzun süre ardı arkası kesilmeden iktidarda kalma rekorunu aşmış oluyoruz” dedi.
Partisinin TBMM’deki toplantısında konuşan ve soğuk algınlığı nedeniyle geçen hafta grup toplantısını gerçekleştiremediğini anımsatan Erdoğan, “Geçmiş olsun dileklerini ileten bütün kardeşlerime yürekten şükranlarını iletiyorum” dedi. Bugün çok önemli bir rekora ulaştıklarını belirten Erdoğan, “10 yıllık iktidarımız döneminde Türkiye’de hamdolsun hemen her alanda tarihi rekorların sahibi olduk. Bugün de demokrasimiz adına, AK Parti adına, hükümetimiz adına önemli bir rekoru egale ediyoruz. Çok partili dönemde merhum Adnan Menderes Başbakanlığında Demokrat Parti (DP) 10 yıl 5 gün kesintisiz iktidarda kalmıştır. 22 Mayıs 1950’de başlayan DP iktidarı 27 Mayıs 1960 ile bir müdahale neticesinde maalesef sona ermiştir. İşte bugün biz bu rekoru aşıyor. 10 yıl 5 günlük süreyle o hükümet sürecini aşmak suretiyle çok partili dönemde en uzun süre ardı arkası kesilmeden iktidarda kalma rekorunu aşmış oluyoruz. Merhum Menderes ve arkadaşlarını bu vesile ile rahmetle yad ediyorum. Vatanımıza, ülkemize hizmette nice yıllara ulaşmayı Yüce Rabbimden temenni ediyorum” diye konuştu.
ÇANAKKALE ZAFERİ
Konuşmasında Çanakkale Zaferi’ne değinen Erdoğan, “1915 yılında bir milletin yok sayıldığı dönemde, azmi ve karalığı dünyanın en donanımlı en modern ordularını Çanakkale önünde kesin yenilgiye uğrattı. Zaman 1915; mekan Çanakkale. Bir yanda yedi düvel, bir yanda Mehmetçikler… Düşman saldırıyor gülle gülle, Mehmetçik saldırıyor Allah Allah , vatan vatan diye.Onların o tüm orantısız güçlerine rağmen Mehmet’in imkanları beliydi. Ama bir şey vardı ki o aşılmazdı. O da imanıydı. Çanakkale zaferi zafer olmaktan , şehit kanı ile yazılmış muhteşem destandan daha öte Kurtuluş Savaşının adete bir girizgahı olmuştur.Çanakkale destanı okumasını bilenler için, görmesini bilenler için bizim millet vasfını perçinlediğimiz adeta şehitlerin kutsal kanı ile millet tarifi yaptığımız yer olmuştur. Millet nedir? Biz bu soruyu soranlara millet Çanakkale ruhudur diye cevap verdik. Bundan sonrada biz milleti böyle tanımlayacağız. Çanakkale Destanı tek bir ırkın, tek bir kavimin, tek bir kabilenin yazdığı destan değildir: Eğer o şehitlik ziyaret edilirse orada kimler Çanakkale için buraya gelmiş bunu görürüz. Orada Makedonya’yı. Saray Bosna’yı, Kosova’yı, Halep’i görürsünüz… Ta oradan çıktılar Mehmetle, Mehmetçikle yedi düvele karşı mücadele verdiler. Çanakkale bizim yol haritamızı çizen vizyonumuzu belirleyen bir zaferdir. Ak Parti olarak Çanakkale ruhuna sahip çıkmaya o destanı 81 vilayete tekrar tekrar anlatmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
İktidara geldiklerinde Çanakkale Şehitliği’nin harabe durumda olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, yapılan çalışmalarla şehitliğin harabe olmaktan çıkarıldığını ifade etti. Erdoğan, “Biz iktidar geldiğimizde yıllık ziyaretçi sayısı 2 bin 250 kişi iken bugün bu rakam 2.5 milyona ulaştı. Biz o şehitler istismar olmadık hamaset olmadık onların hatırasını yaşatmanın onların izinden gitmenin çıktığı onların aydınlattığı yollardan ilerlemenin gayreti içinde olduk ve olacağız” dedi.
"SULTAN ALPARSLAN'IN MEZARI TESPİT EDİLİNCE ONA YARAŞIR BİR TÜRBE İNŞA EDECEĞİZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP heyetlerinin hep dünyanın en büyük diktatörleriyle aynı karede yer aldığını, Atatürk'ün kurduğu partiyi Türkiye düşmanı devletlerle işbirliği noktasına getirdiklerini söyleyerek, "CHP içinde öyleleri var ki, yarın Allah korusun bir düşman gözünü topraklarımıza dikse, 'sizi AK Parti'den kurtaracağız' dese, giderler onun boynuna sarılırlar" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çanakkale Zaferi ve Çanakkale Şehitleri ile ilgili uzun bir konuşma yapan Erdoğan, nerede şehit varsa kendilerinin sahip çıktığını söyledi. Kürsüden çok önemli bir müjdeyi de paylaşmak istediğini söyleyen Erdoğan, Türkmenistan'ın Belh şehrinde bulunan Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın mezarının tespit edileceğini söyledi. Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov'un bu konudaki çalışmaları başlatacağını kaydeden Erdoğan, Alparslan'ın mezarının tespit edilmesinin ardından Türkiye'nin TİKA aracılığıyla harekete geçeceğini söyledi ve "Sultan Alparslan'a yaraşır bir türbeyi orada inşa edeceğiz" dedi.
AK PARTİ GRUBU İSTİKLAL MARŞI'NI AYAKTA ALKIŞLADI
Başbakan Erdoğan konuşmasının bir bölümünde ise 92 yıl önce, 1921 yılında İstiklal Marşı'nın TBMM'de kabul edilmesine de değindi. İstiklal Marşı'nın daha ilk mısrasının Meclis'te okunmasının ardından genel kurulda şiddetli bir alkış koptuğunu anlatan Başbakan Erdoğan, "İstiklal Marşı'nın her kıtası alkışlarla kesilmiş. Bazı mısraların ardından inşallah nidaları yükselmiş, son mısra okununca dakikalarca meclis şiiri ayakta alkışlamıştı" dedi. Başbakan Erdoğan bu sözleri söylerken AK Parti Grubu'nda bulunan bütün milletvekilleri ve ziyaretçiler ayağa kalkarak bir süre ilk Meclis'te olduğu gibi uzun süre İstiklal Marşı'nı alkışladı. Başbakan Erdoğan da alkışa eşlik ettikten sonra, İstiklal Marşı'nın son 4 kıtasını okumak istediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, İstiklal Marşı'nın son 4 kıtasını okumadan önce ise şunları söyledi:
"Bu son 4 kıtayı birilerinin özellikle bilmesini, özellikle anlamasını istiyorum. Geçtiğimiz günler içinde terörle mücadele eden şehitlerimiz için 'Türk askeri boşuna öldü' diyen bazı kendini bilmezlerin, bazı densizlerin bu milletin manifestosu olan 76 milyonun ortak hissiyatını yansıtan 4 kıtayı özellikle dinlemelerini arzu ediyorum. Zira vatanı için toprağı için namusu ve şerefi için, dini için toprağa düşen her müslüman asker bizim inancımızda şehittir. Onlar, peygamberlikten sonra en büyük mertebeye ulaşmış, Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle ölü olmayan dirilerdir. Kalbinde millet sevgisi, ülke sevgisi, insan sevgisi olmayanlar milletimizin kutsal değerlerinden nasibini alamayanlar onların boşuna öldüğü iddiasıyla ancak kendilerini küçültürler, kendilerini alçaltırlar. Bu ülkeye şehitler sayesinde alçaklar uğramadı, inşallah hiçbir zaman da alçaklar uğrayamayacaklar."
Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından ise İstiklal Marşı'nın son kıtasını okudu. Başbakan Erdoğan bitirmek üzereyken salondaki milletekilleri ve ziyaretçiler de tekrar ayağa kalkarak, İstiklal Marşı'nın "Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal" kısmını hep birlikte söyledi ve uzun süre tekrar alkış tuttu.
"DÜNYANIN EN BÜYÜK DİKTATÖRLERİYLE CHP HEYETLERİNİ HEP AYNI KAREDE GÖRÜRSÜNÜZ"
Başbakan Erdoğan, Suriye'deki gelişmelerle ilgili de değerlendirmelerde bulurak CHP'ye yüklendi. Ortadoğu'nun Kerbela olayından bu yana sık sık katliamların yaşandığı bir coğrafya olduğunu anlatan Erdoğan, Kerbela'dan ders çıkarılması gerekirken, yüzyıllar boyunca aynı acının tekrar tekrar yaşandığını ifade etti. Suriye'de çıkan olayların 2. yılını doldurduğunu, Esad'ın 70 binden fazla insanı katlettiğini anlatan Erdoğan, "Türkiye, Suriye'de yaşanan olaylarda en küçük bir dahili olmayan tam tersine bu olayların çıkmaması için çıktıktan sonra da bu olayların durması için samimi şekilde çaba sarf eden bir ülke olmuştur" diye konuştu.
CHP milletvekillerinin kısa süre önce Suriye'ye giderek Esad'la fotoğraf çektirmelerini de eleştiren Başbakan Erdoğan, "İşte CHP, tarihin bu en kanlı diktatörlerinden biriyle sürekli fotoğraf çektiriyor. Ama bir taraftan da kalkıp, Akçakale'deki o şehitlerimizin evine gidip orayı ziyaret ediyor. Bun ne perhiz bu ne lahana turşusu" şeklinde konuştu.
CHP'nin hep diktatörlerle aynı karede yer aldığını söyleyen Başbakan Erdoğan, CHP'ye yönelik eleştirilerinde şunları söyledi:
"Geçmişe dönüp bakın. Dünyanın büyük diktatörleriyle CHP heyetlerini hep aynı karede görürsünüz. Onların genlerinde var. Bugün de tarihi ıskalamıyorlar, bugünde dünyanın en zalim diktatörüyle aynı kareye girmekten hiç çekinmiyorlar. Türkiye'de biz kanı durdurmak için, anaların gözyaşını dindirmek için adeta çırpınırken; bu CHP bizim karşımıza bir duvar gibi dikiliyor. Ama gidip Suriye halkını katliamdan geçiren bir diktatörün sırtını sıvazlamaktan hiç utanmıyor, hiç sıkılmıyor.
Diyarbakır'a gidemeyecek haldeler ama Şam'dan hiç değilse çıkamıyorlar. Yarın o diktatör oradan gittiğinde CHP Suriye halkının yüzüne nasıl bakacak? Bırakın Suriye halkını, yarın o diktatörün Türkiye üzerine kirli planları, terörle kirli ilişkisi ortaya çıktığında bu CHP Türkiye'nin yüzüne nasıl bakacak?
Bakınız İçişleri Bakanlığımız, 11 Şubat'ta Cilvegözü gümrük kapımıza yapılan ve 4'ü Türkiye, 10'u Suriye vatandaşı 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıyı geçen hafta aydınlattı. Bu alçakça saldırının altından Suriye istihbaratı ve Suriye Devleti çıktı. Biz er yada geç bu saldırının hesabını sorarız ve soracağız. Ama CHP bunun hesabını nasıl verecek? Şam'a giden o CHP heyetleri bu milletin yüzüne nasıl bakacak? CHP bunu Türkiye'ye nasıl izah edecek? Her fırsatta 'biz Atatürk'ün kurduğu partiyiz' diyorlar. Atatürk'ün kurduğu partiyi Türkiye düşmanı devletlerle işbirliği noktasına getirmek bu CHP'nin içine siniyor mu? CHP şuanda 'düşmanımın düşmanı dostumdur' şeklinde ucuz bir politikaya başvuruyor. Ama onlara hatırlatıyorum, Suriye'nin şuandaki zalim rejimi AK Parti'nin değil, Recep Tayyip Erdoğan'ın değil, hem kendi halkının hem Türkiye'nin düşmanıdır bunu bilin.
Şunu da hiç tereddüt etmeden söyleyeceğim. CHP içinde öyleleri var ki, yarın Allah korusun bir düşman gözünü topraklarımıza dikse, 'sizi AK Parti'den kurtaracağız' dese, giderler onun boynuna sarılırlar. İnanın sarılırlar."
"NE İÇTİKLERİNİ MERAK EDİYORUM"
Başbakan Erdoğan, CHP'ye yönelik eleştirilerini şöyle sürdürdü:
"Yaptıkları politika böylesine ucuz bir politikadır. Ne dediklerini, ne yaptıklarını, kiminle hangi karede yer aldıklarını bilmeyecek kadar kendilerinden geçmiş durumdalar: Bunların ne içitkilerini gerçekten merak ediyorum. CHP Genel Başkanı bir röportajında ne içtiklerini
söylemiş. Meğer rakıyı sulu içiyorlarmış. Ben Rizeliyim, İstanbulda doğdum büyüdüm. Diyorum ki, siz böye işçmeye devam ederseniz, elbette Rize'nin tulumuna da çıkar gayda dersiniz.
Beni Mardin'de söylediğimi Rize'de söyleyememekle itham ediyor. Ben Mardin'de söylediğimi Rize'de de söylerim Sayın Kılıçdaroğlu. Ama sen 'Rize'ye gidiyorum' deyip İskoçya'ya giderken ne ben şaşırırm, ne de bu millet şaşırır. Bunlar elifi görse mertek, tulumu görse gayda, zurnayı görse trampet zannediyor. Model bu."
ASLA BİR PAZARLIK İÇİNDE DEĞİLİZ, OLMADIK, OLMAYIZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinde bir pazarlık yapılmadığını, milletten bir şey gizlenmediğini ve zamanı geldiğinde bunları açıklayabileceklerini söyledi. Nevruz mesajı da veren Başbakan Erdoğan, "Biz diyoruz ki bu Nevruz umut olsun, bu Nevruz çözüm sürecine adeta bir tohumlama olsun. Bu Nevruz gülen yüzlerin arttığı, adeta zirve yaptığı bir Nevruz olsun" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu. Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, gittikleri her yerde coşkuyla karşılandıklarını ve milletin çözümü istediğini anlattı. Çözüm sürecini desteklemeyen MHP'nin tavrını sert bir şekilde eleştiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"MHP'ye bütün bu sorunlarda, hiçbir şey ama hiçbir şey terör noktasında fayda getirmez. Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşlarımızla gönül bağı kuramayan parti için, bu sorunun çözümü hiçbir şey ifade etmez. Aynı şey CHP için geçerli, aynı şey sorundan beslenen BDP için geçerli.
Allah aşkına soruyorum, şu ülkenin gündeminden terör meselesini, siyasi Kürtçülük meselesini çekip alsanız, MHP'den geriye ne kalır? Ekonomi politikası derseniz yok, dış politika derseniz yok, demokratikleşme derseniz o da yok. Ellerinde tek istismar araçları var; o da terör meselesi, siyasi Kürtçülük. Onu çekip alıp MHP'den geriye hiç bir şey kalmaz. Bunu biz ne kadar iyi biliyorsak, millet ne kadar iyi biliyorsa, MHP de işte o kadar iyi biliyor ve terör meselesinin bitmemesi için elinden ne geliyorsa yapıyor.
Gerçek ve ülkesini seven bir milliyetçi, bu ülkenin tarihini, ecdadını bilen bir milliyetçi, her an korkularla yaşamaz. Bunlar her an korkuyla yaşıyor ve çevrelerine de sürekli korku pompalıyor. Sürekli bölünmekten, parçalanmaktan, yok olup gitmekten bahsediyorlar. 10 yıllardır hep aynı nakaratı tekrarlıyorlar. Bugüne kadar yaptığımız her reforma 'Türkiye bölünecek' diye karşı çıktılar. Onlar böyle dedikçe Türkiye bütünleşiyor, güçleniyor. Nereye gidersek gidelim, herkes dualarla şu çıkışımızın, çözüm sürecimizin arkasında olduğunu söylüyor. Onların iddialarının tersine Türkiye büyüyor. Türkiye, CHP ve MHP'nin zihnindeki ve tasavvurundaki kadar küçük bir ülke değil, Türkiye onların zannettiği gibi pamuk ipliği ile örülmüş bir ülke değil. Türkiye aslına rücu ediyor. 'Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz'. Biz şimdi bu hale dönüyoruz."
"UTANÇ VERİCİ BELGE GÖRMEK İSTİYORSAN, DERSİM'İN BELGELERİNİ GÖSTERDİM"
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun İmralı görüşmelerine ilişkin basına sızan tutanaklarla ilgili açıklamalarına da tepki gösterdi. Erdoğan, "CHP Genel Başkanı çıkıyor, İmralı'nın gazetelerde yayımlanan ifadelerinin Cumhuriyet tarihinin en utanç verici belgesi olduğunu iddia ediyor" diyerek, "Sayın Kılıçdaroğlu bir kere o yayınlanan ifadeler belge değil. Hiçbir belge niteliği de taşımıyor. Önce bunu öğrenmen, bilmen lazım. Belgeyle, bilgiyi veya iddiayı hala öğrenemedin" diye konuştu. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Eğer Cumhuriyet tarihinin utanç verici belgelerini görmek istiyorsan, ben sana Dersim'in belgelerini gösterdim. Ey Kılıçdaroğlu, ben sana Dersim'de katledilen çocukları gösterdim, evinden yurdundan koparılan insanları gösterdim, yıktığınız ahıra çevirdiğiniz camilerin belgelerini gösterdim. Sen bunlara bak, 27 Mayıs'a bak, asılmalarına göz yumduğun Adnan Menderes ve arkadaşlarına bak. 12 Eylül'e bak, asılan gençlere dağılan yuvalara bak. 28 Şubat'a bak. Cumhuriyet tarihinin en utanç verici belgesi, senin milletvekillerinin Türkiye düşmanı diktatörlerle çektiği o fotoğraf kareleridir."
"ASLA BİR PAZARLIK İÇİNDE OLMADIK, OLMAYIZ"
Erdoğan, çözüm sürecine yönelik de açıklamalarda bulundu. Son derece hassas bir süreçten geçildiğini kaydeden Başbakan Erdoğan, "Biz CHP, MHP, BDP gibi sorumsuz değiliz. Biz sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz. Son derece hassas bir meselesi adeta bir cerrah dikkatiyle kırmadan dömkeden, inşallah kimseyi incitmeden çözmenin mücadelesi içindeyiz" diye konuştu.
"Adeta sırattan geçiyoruz, adeta keskin bir bıçağın üzerinde yürüyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, ortada ise bir pazarlığın söz konusu olmadığına vurgu yaptı. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Milletimin bu hassa süreci, bu hassasiyeti anlamasını rica ediyorum. Defalarca söyledim, yine söylüyorum; asla bir pazarlık içinde değiliz. Olmadık, olmayız. Bir taviz verme, bir geri adım asla söz konusu değildir. Şehitlerimizi incitecek hiçbir girişimin içinde olmadık, asla olmayız. Sayın Bahçeli, şehitlerimizin konumunu, konusunu onların bulunduğu makamı bizim anlayabileceğimiz kadar senin anlama kıratın yoktur bunu da bilmeni isterim.
Ve öyle ağır hakaretlerle de hiçbir zaman burada kendine haklılık çıkartmaya çalışma. Bu millet seni de bilir, bizi de bilir. Geçmişimizde her şekilde 3 buçuk yıllık iktidarınızda bu ülkeye ne kattığınızı gayet iyi biliyor, bu ülkeyi her yönüyle nasıl çökerttiğinizi, nasıl hortumladığınızı, nasıl yolsuzluklara prim verdiğinizi bu millet çok iyi biliyor. Ve bizi delikli bir kuruşa muhtaç ettiğinizi çok iyi biliyor. Ve devletin milli bankaları, başta Merkez Bankası olmak üzere, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıf Bank bütün bunları nasıl çökerttiğinizi benim milletim çok iyi biliyor."
"MİLLETİM ŞUNU BİLSİN Kİ; GİZLEDİĞİMİZ HİÇBİR ŞEY YOK VE OLAMAZ"
Başbakan Erdoğan, çözüm sürecinde milletten gizledikleri bir şey olmadığını, pazarlık yapılmadığını anlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Terörden beslenen, terörden ekmek yiyen, gençlerin kanıyla sevinenlere karşı biz mücadele veriyoruz, kalkıp da burada ikili görüşmelerde 'şu yaptığınızı takdir ediyoruz' derken, kapalı kapılar ardında farklı, meydana veyahut da mikrofona çıktığınızda farklı konuşmak da size bir şey kazandırmaz. Bir yandan çözüm istiyormuş gibi yapıp bir yandan bizim şehit askerlerimize dil uzatan cahillere, kan tutkunlarına, kan bağımlılarına karşı biz mücadele veriyoruz.
Çözüm yanlısı gibi görünüp sabotaj peşinde, nifak peşinde, fitne peşinde koşan kan tacirlerine karşı biz mücadele veriyoruz. Biz bu yolda milletimizle birlikte yürüyoruz. Biz bu yolda milletimizin hayır dualarıyla yürüyoruz. Siyasetini terörün varlığı üzerine kurmuş CHP, MHP, BDP ve diğer savaş baronlarına rağmen inşallah milletimizle birlikte biz bu meseleyi çözeceğiz, ben buna inanıyorum.
Milletim şunu bilsin ki, onlardan gizlediğimiz hiçbir şey yok ve olamaz. Biz 10 yılı aşkın süredir milletimizden hiçbir şey gizlemedik. Asla ve asla gizlemeyiz. Açıklanacak bir konu olduğunda biz onu açıklarız, milletimizin takdirine sunarız. Sürecin hassasiyeti nedeniyle az konuşuyor, az açıklama yapıyor olabiliriz. Biz bir şeyleri gizlediğimiz anlamına bunu getirmeye çalışanlar kusura bakmasınlar. Yeri geldiğinde bunlar açıklanır. Ne yapıyorsak, hangi adımı atıyorsak sadece millet için, sadece büyük Türkiye için bu adımları atıyor ve yapılması gerekenleri yapıyoruz."
"BU NEVRUZ ÇÖZÜM SÜRECİNE ADETA BİR TOHUMLAMA OLSUN"
Erdoğan grup toplantısında Nevruz'la ilgili de mesajlar verdi. "Bu Nevruz gülen yüzlerin arttığı, adeta zirve yaptığı bir Nevruz olsun" diyen Başbakan Erdoğan şunları söyledi:
"Bakın Mart ayı sadece acı, adeta onun yıl dönümleriyle anılan bir ay değil. Tarihteki bir çok acı olaya rağmen hafızamızdaki nice elim hadiseye rağmen Mart baharın müjdecisi olan bir aydır. Mart ayı düşün cemrelerle, ısınan havayla yeniden dirilen tabiatla baharın, dirilişin, uyanışın evet umudun da ayıdır. 21 Mart'ın yani Nevruz'un bu coşkuyla, bu heyecanla bu umutla kutlanmasını canı gönülden arzu ediyoruz. Biz diyoruz ki bu Nevruz umut olsun, bu Nevruz çözüm sürecine adeta bir tohumlama olsun. Bu Nevruz gülen yüzlerin arttığı, adeta zirve yaptığı bir Nevruz olsun. Bütün bu coğrafyada her yönüyle baharın müjdecisi olan Nevruz'un tahriklere ve çatışmalara değil, dayanışmaya, coşkuya, umuda ve kardeşliğe kapı aralayan bir gün olarak kutlanmasını diliyoruz."
Başbakan Erdoğan konuşmasının bir bölümünde ise Siirt'e yaptığı ziyaretten bir duygu dolu anı paylaştı. 2011 yılında Siirt'te terör örgütü PKK'nın taradığı araçta ağır yaralanan ve sakat kalan Nuran Emin'in göz yaşları içinde kendilerinden terör sorunun çözmelerini istediğini söyleyen Erdoğan, yine aynı araçta yaralanan Gülcan Olgaç'ın da aynı temennide bulunduklarını anlattı.
"Biz rabbimin yardımıyla inşallah bu meseleyi çözeceğiz" diyen Erdoğan, "Çanakkale şehitlerine sözümüz var, Allah'ın izniyle bu sözü tutacağız" dedi.
(TAM GÜN YASASI) YAPACAĞIMIZ YASAL BİR DÜZENLEMEYLE ÜNİVERSİTE HOCALARIMIZ MESAİLERİNİN BİTİMİNDE MAKUL BİR BEDELLE VATANDAŞLARIMIZA HİZMET VEREBİLECEKLER"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tam Gün Yasası'nı kararlılıkla sürdürdüklerini ve vatandaşın da bu uygulamayı büyük oranda benimsediğini söyleyerek, "Yapacağımız yasal bir düzenlemeyle üniversite hocalarımız mesailerinin bitiminde makul bir bedelle vatandaşlarımıza hizmet verebilecekler" dedi.
AK Parti Grup Toplantısı'nda konuşan Başbakan Erdoğan, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla tüm doktorların bayramını kutlayarak açıklamalarda bulundu. Üniversite hocalarının mesailerinin bitiminde hizmet verebileceklerini söyleyen Erdoğan, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
"Son iki yılda tam gün mesai uygulamasını kararlılıkla sürdürüyoruz. Gerek halkımız gerek sağlık çalışanlarımız bu uygulamayı büyük oranda benimsemiş, uyum sağlamış durumdadır. Süreç içinde ortaya çıkan ihtiyaçları, aksamaları tespit ettik. Bu ihtiyaçları karşılamak, bu aksaklıkları gidermek için de bazı adımları attık, atıyoruz. Yine bazı aksamalar olabilir bunları da şüphesiz ki süreç içinde gidereceğiz.Yapacağımız yasal bir düzenlemeyle üniversite hocalarımız mesailerinin bitiminde makul bir bedelle vatandaşlarımıza hizmet verebilecekler. Hocalarımıza muayene olmaları durumunda vatandaşlarımız, Sağlık Uygulama Tebliği'ndeki bedel kadar bir ücret ödeyecekler. Örneğin üniversitede muayene fiyatı 55 lira, mesai sonrası öğretim üyesine muayene olan vatandaşımız üniversite hesabına 55 lira ödeyecek. Bu ücretin bir kısmı hastayı tedavi eden öğretim üyesinin, bir kısmı da kurumun hesabına aktarılabilecek. Bu düzenlemenin de öğretim üyelerimize, vatandaşlarımıza, üniversitelerimize hayırlı olmasını diliyorum."
YUNUS EMRE HALK ÇARIŞISI'NDAKİ YANGIN
Başbakan Erdoğan, konuşmasının bir bölümünde ise Almanya'da 8 Türk vatandaşının hayatını kaybettiği yangına da değindi. Başbakan Yardımcısı ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun incelemelerde bulunmak üzere yangının hemen ardından Almanya'ya gittiğini hatırlatan Erdoğan, cenazelerin ise tahsis edilen özel bir uçakla Türkiye'ye getirildiğini söyledi.
Erdoğan, Ankara'nın Altındağ ilçesindeki Yunus Emre Halk Çarşısı'nda çıkan yangınla ilgili de açıklamalarda bulundu. 700 yakın dükkanın bulunduğu çarşının kullanılamaz hale geldiğini kaydeden Erdoğan, "Can kaybının olmaması tesellimiz. Yunus Emre Halk Çarşısı esnafına da gerek Altındağ, gerek Büyükşehir, valimizin koordinesinde yaptığı çalışmalarla süratle adımlar atıldı. Ve yeni süreçte yapılması gereken neyse bunu da hükümetimiz yerine getirecek ve atılması gereken adımlar atılacaktır" diye konuştu.
Halepçe Katliamı'nın 25. yıl dönümünü de unutmayan Başbakan Erdoğan, "25. yıl dönümünde Halepçe katliamında şehit edilen binlerce kardeşimizi de rahmetle anıyorum, insanlığa yönelik bu saldırıyı asla unutmayacağımızı, buna benzer insanlık dışı saldırıların yaşanmaması için her zaman mücadele edeceğimizi de hatırlatmak istiyorum" şeklinde konuştu.
ERDOĞAN, PARTİSİNE KATILAN BELEDİYE BAŞKANLARINA ROZET TAKTI
Başbakan Erdoğan konuşmasının sonunda ise AK Parti'ye katılan siyasetçilere rozetlerini taktı. Ahlat Belediye Başkanı Mümtaz Çoban ve Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan'a Erdoğan rozetlerini takarken, ayrıca AK Parti'ye geçiş yapan belde belediye başkanlarına da yine toplantı sonunda rozetleri takıldı.