Çağlayan, Ankara Sanayi Odasının (ASO) Temmuz ayı Meclis Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, toplantıda bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
İş dünyası ve sivil toplum kuruluşlarına "empati ile değil sempati ile yaklaştığını" ifade eden Çağlayan, "ASO çok kutsal bir mekandır. Yenilenmiş yönetim kurulu ve meclis üyelerinin ASO'nun geçmişinde olduğu gibi ülke meselelerinde, ekonomi meselelerinde sadece üretimin tarafında olarak katkılar vereceğinden endişem yok" diye konuştu.
"Kriz dünyanın aklını başına getirdi"
Dünya ve Türkiye'nin önemli bir dönemden geçtiğini belirten Çağlayan, 2008 küresel krizinin dünyanın aklını başına getirdiğini söyledi.
2008 yılı öncesinde dünyanın ekonomik düzeninin hizmetler sektörü üzerinde ve hizmetler sektörü içinde de finans kesimi yoğunluklu bir yapı içerisinde olduğunu dile getiren Çağlayan, "Bir cennet varmış gibi gözüküyordu ama sonra görüldü ki bu bir sahte cennet. Dünyayı adeta cehenneme çevirecek olan bu yapı sürdürülebilir değildi ve bununla dünyanın ekonomik ortamının gelişmesi mümkün değildi" dedi.
"Sanayici hücumu benimsemeli"
Krizden sonra dünya ekonomisinin yolunun üretmekten, sanayileşmekten geçtiğinin fark edildiğini anlatanÇağlayan, bu anlamda ASO'ya daha fazla görev düştüğüne işaret etti.
Artık şirketlerin faaliyet dışı gelirlerden ziyade kendi üretimlerine yöneldiğini belirten Çağlayan, enflasyonun üzerinde kar etmenin yolunun fiyat kırmaktan değil üretimi daha kaliteli, inovatif ve yüksek katma değerli yapmaktan geçtiğini söyledi.
Türk sanayisinin artık önemli bir dönüşüm yapmak zorunda olduğunu belirten Çağlayan, "Rekabetin şiddeti ve şartları değişti. Böylesi bir ortamda pazar kızışıyor. Burada sanayici ya defans yapacak ya da hücum yapacak. Bundan sonra sanayicinin hücumu benimsemesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye Ticaret Merkezleri" yolda
İhracatla ilgili yeni bir destek mekanizması üzerinde çalıştıklarını belirten Çağlayan, "Türkiye Ticaret Merkezleri" adıyla merkezler kuracaklarını bildirdi.
Özel sektör üst kuruluşlarının da işin içinde olacağını ve merkezlerin iş dünyasına hizmet vereceğini belirtenÇağlayan, özellikle ABD ve Asya-Pasifik gibi uzak bölgelere ihracat yapanlar açısından önemli bir destek mekanizması görevini göreceğini dile getirdi.
Danışmanlığın merkezlerin önemli hizmetleri arasında olduğunu anlatan Çağlayan, "Bununla ilgili düzenleme ilgili kurumlar onayladıktan sonra Türkiye'nin gündemine gelecek" dedi.
"Bürokratik engeller azaltılacak"
Hükümet olarak çok önemli çalışmaların arefesinde olduklarını anlatan Çağlayan, son Bakanlar Kurulu toplantısında 2 saate yakın yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda sunum yaptığını anımsattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sanayi ve sanayicinin rakabet gücünün artırılması, engellerin kaldırılması, bürokratik engeller konusunda gerekli çalışmaların hızlandırılması ve girdi maliyetleri konusunda düzenlemeler yapılmasına ilişkin talimat verdiğini ifade etti.
Başbakanlığın bürokratik engellerin getirdiği maliyetler konusunda analiz yaptıracağını bildiren Çağlayan, bu anlamda çok önemli düzenlemeler yapılacağını söyledi.
Gezi Parkı olayları ve çözüm süreci
Gezi Parkı olaylarına da değinen Çağlayan, olayları gündemde tutmanın bir anlamı olmadığını dile getirdi.
İki ay önce, mayıs ayında, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş başarıların altına imza atıldığına dikkati çekenÇağlayan, aynı dönemde 4 kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye'nin notunu yükselttiğini anımsattı.
Söz konusu dönemde hiçbir siyasinin cesaret edemediği çözüm sürecini başlattıklarını belirten Çağlayan, şöyle devam etti:
"Çözüm sürecine başlarken önümüze engeller çıkarılacağını biliyorduk. Türkiye'nin Türkü kadar, Kürdü, Alevisi, Lazı, Çerkezi, Arabı da bu ülkenin asli unsurları. Hiçkimsenin kimseye karşı bir üstünlüğü yok. Bugün Türkiye'nin bu mozağinin en güzel göstergesi Çanakkale Şehitliği'dir. Bu ülkenin istikrarı ve Cumhuriyetin kurulması için canını seve seve verenler Türktü, Kürttü, Araptı, Çerkezdi, Lazdı, Yörüktü, Aleviydi, Sünniydi. Hiçkimse etnik kökenine bakarak farklı muameleye maruz kalmadı. Keşke 15-20 yıl önce bunlar yapılsaydı da Türkiye binlerce şehit vermeseydi. Ben de bunları yapan başbakanın elini öpseydim."
Dünyada şu anda önemli bir deprem yaşandığını ve Türkiye'nin dünyadaki gelişmelerden etkilenmemesinin mümkün olmadığını dile getiren Çağlayan, para arzının sıkılaştırılması veya gevşetilmesinin tüm dünyayı ilgilendiren bir konu olduğunu belirtti.
İnovasyona "Nokia" örneği
Türkiye'nin ileri teknoloji içeren üretim yapısına mutlaka dönmek zorunda olduğunun altına çizen Çağlayan, Türkiye'nin sanayi üretiminde ileri teknolojinin payı açısından yüzde 3,9'luk bir orana sahip olmasına karşın ihracatın ise sadece yüzde 1,8'nin ileri teknoloji tanımının içine girdiğini ifade etti.
Almanya, Güney Kore, Japonya gibi ülkelerin ihracatının birim fiyatının kilogram başına 3-4 dolar seviyelerinde bulunduğuna dikkati çeken Çağlayan, "2023'te 500 milyar dolar ihracat hedefi için yapmamız gereken mutlak suretle ihracat birim fiyatımızı artırmaktır" dedi. Çağlayan, inovasyon, Ar-Ge, tasarım gibi kavramların bu noktada devreye girdiğini anlattı.
İnovasyon konusunda geri kalmanın etkileri konusunda Nokia firmasını örnek gösteren Çağlayan, 2007'de firmanın 5,4 milyar avro olduğunu anımsattı. Çağlayan, "Firma geçen yıl 2,3 milyar avro zarar etti. Bu firma dünyada teknolojisini yenileyememiş şirketlerin başına ne geleceğinin bir örneği" değerlendirmesinde bulundu.
"Bankacılık kesimi insaflı davranmalı"
Yatırımların desteklenmesi için finansman desteğinin önemine de değinen Çağlayan, bu desteği sağlayacak olan bankaların vatandaşın, sanayicinin canını yakma ve paradan para kazanma arayışı içerisinde olduklarını söyledi.
Bankaların çok ciddi faiz dışı gelirleri bulunduğunun altını çizen Çağlayan, "Sıfır maliyetli işler için işlem maliyeti alıyorlar. Bankacılık kesimi de elini taşın altına koymalı, insaflı davranmalı. Hepimiz aynı gemideyiz" diye konuştu.
Bankacılık sisteminin yeni yatırım yapacaklara ve KOBİ'lere destek vermesi gerektiğini belirten Çağlayan, Türkiye'nin maliyetlerinin azalması ve yatırımcının düşük maliyetli kredilerle yatırım yapması adına faizlerin düşük olmasını istediklerini dile getirdi.
Bankacılık kesiminin yeni enstrumanlar ortaya koymasının önemine dikkati çeken Çağlayan, "Bankacılık sistemi KOBİ'lere özel bir kredi portföyü oluşturabilir. Bankalar vermiş oldukları kredilerin belli bir oranını KOBİ'lere kullandırmakla mükellef olabilir. Bunu yapacak olan BDDK ve ilgili kuruluşlardır. KOBİ'lere düşük faizlerle kredi sağlayacak olan bankaların maliyetlerinde iyileştirmeler yapılabilir" ifadelerini kullandı.
"MB keşke önceki uyarılarımızı dikkate alsaydı"
Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun (PPK) faiz kararına da konuşmasında yer veren Çağlayan, faizler konusundaki görüşlerinin herkes tarafından bilindiğini ifade etti.
Bankanın kendisine kanunla verilmiş görevler çerçevesinde elindeki enstrumanlarla gerekli müdaleyi yapabilecek bir kurum olduğunu anlatan Çağlayan, "Biz ülkemizde faizlerin yüzde 4,64'lere düştüğünü gördük. Keşke Merkez Bankası kendisini ikaz etmiş olduğumuz dönemleri dikkate alsaydı ve faiz düşüşlerine o tarihte başlayabilseydi" değerlendirmesinde bulundu.