Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın isminin değişeceğini belirterek, “Şu içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sarayı, şuanda saray ama kısa bir süre sonra burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Bütün peyzajı ve her şeyiyle bitip ondan sonra dev bir açılışla burası Cumhurbaşkanlı Külliyesi olacak. Saray kavramından rahatsız olanlar temenni ederim ki külliyeden rahatsız olmazlar” dedi.
CUMHURBAŞKANI GENÇ İŞADAMLARINA SESLENDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Genel Başkanı Erkan Güral ve Konfederasyon üyelerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul etti. Kabulde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyüyen bir Türkiye, güçlenen bir Türkiye’yi hazmedemeyenlerin çoğaldığına dikkat çekti. Güçlü bir Türkiye’nin istenmediğini ve bunu herkesin bilmesi gerektiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sadece şu içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sarayı, şuanda saray ama kısa bir süre sonra burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Niye külliye olacak? Çünkü hemen yanımızda bir kongre merkezi şuanda inşa ediliyor. Kongre merkezinin hemen arka tarafında bölgede şöyle büyük bir cuma camisi yok, böyle bir cami inşa ediyoruz. Niye, aynı şekilde kongre merkezinin bana göre sağ tarafında çok amaçlı 2 bin kişinin katılacağı bir toplantıyı aynı anda yapabileceğimiz, yemekli toplantıyı kast ediyorum, bir salonda orada olacak ve hedefimiz bazı büyük çaplı yemekli toplantıları orada yapmak. Muhtarlarımızın buraya rahatlıkla gelip gideceği bir yeri burada hazırlayalım istiyoruz” diye konuştu.
“SARAY KAVRAMINDAN RAHATSIZ OLANLAR TEMENNİ EDERİM Kİ KÜLLİYEDEN RAHATSIZ OLMAZLAR”
Erdoğan, Türkiye’de muhtarın ulaşabilirse sadece belediye başkanlarına ulaşabildiğine dikkat çekerek, “O da ilçe belediye başkanı veya sadece ulaşabilirse kaymakama ulaşabilir. O da köye hizmet götürme birliklerinde üye olduğu için ona ulaşır. Böyle bir kopukluk var. Bu kopukluğu ortadan inşallah biz orayla gidereceğiz. 50 bine yakın muhtarımız var. İstiyorum ki 50 bine yakın muhtarımızla biz orada inşallah iki yıl içinde orasını bitireceğiz, orada bu işi başaralım. Hemen onun arkasında da çok çok önemli bir projeyi gerçekleştireceğiz. Şuanda Türkiye’de bizim en büyük kütüphanemiz yaklaşık 2 milyon cilt kitaba sahip olan bir kütüphanedir. Dünya çok farklı yerde. Orada asgari 4 milyon cilt kitap alabilecek şekilde hem dijital ortamda hem de yaprak kitapla inşallah diyoruz ki orada bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi kuralım ve orada ayrı bir hedefimiz olacak. O hedefte 24 saat öğrenciye halka açık bir kütüphane haline getireceğiz. İlk etapta saat 24’e kadar, sistem oturduktan sonra 24 saat öğrenciler gelip orada çalışabilecekler. Bunun hazırlıklarını yapıyoruz. Şu anda projeler hazırlanıyor, öyle zannediyorum ki proje dahil 2 yılda bunları bitireceğiz. Bütün peyzajı ve her şeyiyle bitip, ondan sonra dev bir açılışla burası Cumhurbaşkanlı Külliyesi olacak. Saray kavramından rahatsız olanlar temenni ederim ki külliyeden rahatsız olmazlar” şeklinde konuştu.
“MECLİS VE ANITKABİR PROJELERİ İNŞA EDİLDİKLERİ DÖNEMDE ÜLKEMİZİN BÜTÇESİNİ SARSMIŞTIR”
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın Türkiye’nin ekonomide geldiği yeri göstermeye tek başına yeterli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Böyle anlattıkları gibi değil. Hani söylüyorlar ya, dün baktım bir tanesi sağolsun ana muhalefetten diyor ki ‘5-6 milyar dolara mal oldu’ diyor. Ya parayı harcayan, takip eden biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamları anlamak mümkün değil. Herhalde İngiltere’de Westminister Sarayı’nın şuanda restorasyonu yapılacak, o restorasyon ile ilgili rakamlar açıklandı, 5 milyar dolara restorasyon mal olacakmış, belki oraya bir takıntı yapmış olabilir. Bundan dolayı burayla ilgili böyle bir rakam açıklamış olabilir. Ama bunu bilmesi lazım, her şey bunların kayıttadır ve biz burayı proje hariç 18 ayda bitirdik. 18 ayda. Böyle bir hızlı süreç Türk mimar, Türk müteahhitlerle biz burayı bitirdik. Mevcut TBMM binamızın inşaatına 1939 yılında başlandı ve 1961 yılında tamamlanabildi. Ankara’nın en önemli yapılarından biri olan Anıtkabir için hazırlıklara 1941 yılında başlandı, yapı ancak o da eksik olarak 1953 yılında tamamlanabildi. Yani 12 yıl. Cumhurbaşkanlığı Sarayı ise projeyle birlikte 2 yılı bulmadı. Meclis ve Anıtkabir projeleri inşa edildikleri dönemde ülkemizin bütçesini sarsmıştır. Onu da bilmenizi isterim. Diğer yatırımları ciddi manada etkilemiştir. Oysa bugün Türkiye bunun gibi onlarca, yüzlerce aynı anda projeyi bitirip inşa edip, halkın hizmetine sunabilecek güce sahiptir. İşte biz şu iktidarımız döneminde nice bakanlık binaları yaptık. Anayasa Mahkemesi’nin binası aynı şekilde. Bakanlık binaları bunun yanında, diğer yatırımları konuşmuyorum. Bakın sadece derslik noktasında baktığımız 235 bin derslik bitirildi. 26 havalimanımız vardı, buna 26-27 tane daha havalimanı ilave ettik. Bunlar bu dönemde oldu. Aynı şekilde 17 bin kilometre bölünmüş yol inşa ettim. Köprüler, Marmaray bunlar bu dönem içinde yapıldı. Ama mesele finansı idare edebilmek, finansı yönetebilmektir. Eğer sizin finansı yönetme kabiliyetiniz yoksa bunların hiçbirini yapamazsınız. Bilgiyi yönetmek, insanı yönetmek, bunları aynı yaptığınızda başarılı olabilirsiniz.”
“BÜYÜK DÜŞÜNMEK CÜCELERİN İŞİ DEĞİLDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’ın maliyeti üzerinden polemik yapanların eğer art niyet taşımıyorlarsa Türkiye’nin ulaştığı seviyenin farkında olmadıklarını vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile ilgili bir konuşmasını aktararak, “Sayın Putin buradan çıkarken bir şey söyledi, ‘Bu eser büyük devlet olmanın alametidir’ dedi. Bakın çok ilginç, vaka budur. Kremlin’e gittiğiniz zaman oraya gelen turistleri görürsünüz. Binlerce, on binlerce turistin oraya gelip gezdiğini görürsünüz. İstanbul’da da nereyi gelip, geziyorlar, Dolmabahçe Sarayı, Topkapı Sarayı’nı geziyorlar. Büyük düşünmek cücelerin işi değildir. Bunu da bilmeniz lazım. Tabi bu cücelere hakaret olmasın, onlar benim canım ciğerimdir. Asla ama maalesef bunların durumu budur. Bölgesel ve küresel tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin gücü, itibarı ve etkisi artmaya devam ediyor. Bunların hepsi iyi güzel ama yetmez. Daha çok çalışacağız, daha çok ihracat yapacağız. Ekonomik yıkıma uğramamızı, tökezlememizi, yere kapaklanmamızı bekleyenlere bunun için uğraşanlara inat başımız dik şekilde kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”
“BU DARBE TEŞEBBÜSÜ DOĞRUDAN DEMOKRASİYE, DOĞRUDAN MİLLİ İRADEYİ, DOĞRUDAN TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNE YAPILMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapının başlattığı kampanyayı sert bir dille eleştirerek, “Bu ülkenin vatandaşı olacaksın, bu ülkenin pasaportunu taşıyacaksın, bu ülkede bir STK oluşturacaksın, ondan sonrada gideceksin Avrupa’da, ABD’de, şurada burada Türkiye’nin aleyhinde kampanyalar sürdüreceksin. Bu kampanyalar tamamen yalan yanlış, çünkü bunlar da yalan meşrudur. A’dan Z’ye yalan. Tam aksine medya özgürlüğü bunlarda yok ve bunlar birçok yazarı, çizeri, hepsini eğer onlarla örtüşmüyorsa zaten defetmişlerdir” dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevine gelirken farklı bir cumhurbaşkanı olacağını ifade ettiğini anımsattı. Alışılmış bir Cumhurbaşkanlığı görevine talip olmadığını söylediğini kaydeden Erdoğan, “Bu sözümüzde duracak, diğer alanlarla birlikte takip edecek, tüm taraflarla istişarelerimizi yapacak, tespitlerimizi, tekliflerimizi ilgili kurumlarımızla, sorumlu arkadaşlarımızla paylaşacağız demiştik” dedi.
İstişarenin, uyumunun, koordineli şekilde çalışmanın önemini bilen, faydasını görmüş bir geçmişe sahip olduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de 12 yıldır hakim olan güven ve istikrarın özellikle bu istikrar ortamının gerisinde kalmalarının mümkün olamayacağını sürekli ifade ettiklerini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki sihirli kelime ifade ettiklerini, birisinin güven, ikincisinin istikrar olduğunu kaydetti.
“YATIRIMCI GELECEĞİNİ GÖREMİYORSA GELİP O ÜLKEDE YATIRIM YAPMAZ”
Güven ve istikrarı gerçekleştirdiklerini ve iki sihirli kelimenin Türkiye’yi buralara taşıdığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güvenin olmadığı yerde istikrar olmaz. İstikrarın olmadığı yerde de güçlü bir ekonomi olmaz. Çünkü yatırımcı geleceğini görecek. Eğer yatırımcı geleceğini göremiyorsa gelip o ülkede yatırım yapmaz. Bu bizim içerideki yatırımcımız için de geçerlidir, dışarıdan gelecek yatırımcı için de geçerlidir. Uluslararası iş camiasında bize gittiğimiz zaman ilk sordukları soru şu olmuştur; ‘seçim ne zaman’, şu zaman. Peki koalisyon mu yoksa tek başına iktidar mı gelir?’ Eğer tek başına iktidar durumu yok gibi bir izlenim alırlarsa, ki onlar zaten seçim öncesi kamuoyu araştırmalarını yapıyorlar ve bu kamuoyu araştırmalarını yaptıktan sonra da Türkiye’de ne olur, tek başına bir iktidar mı gelir, yoksa koalisyon mu olur, bunu görüyor. Ona göre Türkiye’deki yatırımı peşinen satın alıyor. Eğer burada hakikaten tek başına iktidar sinyali varsa, ha ben seçimler yapılmadan önce gidip ben o ülkede yatırımını yaparım diyor. 9 seçimde de bunu ben bizzat uluslararası camiada yaşadım. Gittiğim birçok ülkede ABD’den Avrupa ülkelerine hepsi bu sorularla kendileri ile yaptığımız kahvaltılarda, çeşitli karşılıklı görüşmelerde hep bu sorunlarla karşı karşıya kaldık. Çünkü geçmişte siyasi istikrarsızlığı, sosyal sorunların, ekonomideki kırılganlığın milletimize, ülkemize ödettiği bedellerin hep birlikte yaşadık, gördük. Gerçekten de demokrasi ile ekonomi arasında hassas bir ilişki var. Biz bu ilişkiyi kurduk. Daha önce böyle bir ilişki söz konusu değildi. Biri güçlendiğinde, diğeri de güçleniyor. Biri zayıfladığında diğeri de irtifa kaydediyor. Onun için birisi çıksın diğeri çıkmasın diyemezsiniz. Eğer böyle bir iddia içerisindeyseniz aynı geçmişte yaşadıklarımızı yaşarsınız” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıl içerisinde güven ve istikrarı başardıklarının altını çizerek, ekonomiyle demokrasiyi birlikte yükseltmenin, birlikte ileriye taşımanın hep çabası içinde olduklarını belirtti. Erdoğan, bugün de aynı hassasiyete sahip olduklarını ifade etti.
“AMAÇLARI UĞRUNDA HER ŞEY MEŞRUDUR”
Türkiye’ye yönelik saldırılara bakıldığında bir yandan demokrasinin, onunla birlikte ekonominin hedef alındığını gördüklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu açık gerçeğe rağmen içerideki bazı kesimlerin kendi siyasi veya ekonomik çıkarları uğruna ülkemiz ve milletimiz aleyhindeki kampanyalara destek verdiklerini üzüntüyle müşahede ediyoruz. 17-25 Aralık demokrasiye ve sivil siyasete darbe girişiminden beri paralel yapının ülke içinde ve dışında bu konuda başı çektiğini biliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, bu ülkenin vatandaşı olacaksın, bu ülkenin pasaportunu taşıyacaksın, bu ülkede bir STK oluşturacaksın, ondan sonrada gideceksin Avrupa’da, ABD’de, şurada burada Türkiye’nin aleyhinde kampanyalar sürdüreceksin. Bu kampanyalar tamamen yalan yanlış, çünkü bunlarda yalan meşrudur. Bunlarda takiye, gizlenme çok başarılıdır. İleri derecededir, kendilerini çok iyi gizlerler, saklarlar ve yeri geldiği zamanda hangi grubun veya kurumun içerisine gireceklerse orada o kurumun değer verdiği neler varsa bu kendilerine terste düşse onu yaparlar. Çünkü bunların ana ilkesi şudur; amaçları uğrunda her şey meşrudur. Böyle bir anlayışla her şeyi yaparlar. Benim burada anlatmaktan edep edeceğim her şeyi yaparlar. 17-25 Aralık darbe girişimini sadece şahsımla, o dönem başında bulunduğum hükümetle ve partiyle ilişkili hale getirenler yanlış düşünüyorlar, hadiseyi yanlış değerlendiriyorlar. Bu darbe teşebbüsü doğrudan demokrasiye, doğrudan milli iradeye, doğrudan Türkiye’nin geleceğine yapılmıştır. Hedef Türkiye’nin birliğiydi, milletimizin bütünlüğüydü, huzuruydu, istikrarıydı. Beni değil sizleri, sizlerin varlığını hedef almışlardı. Düşünebiliyor musunuz her türlü tehditle haraçlar toplanabiliyordu. Her yerde maliyesinde, yargısında, emniyetinde. Her türlü. Eğer yargıya bir işiniz düşmüşse bu hallin için bunların avukatlar zinciri her türlü işi çevirebiliyordu. Çünkü avukatlık o dönemde hukuk değildi. Neydi? İkili ilişkilerdi. O da nereden geçiyordu, parasal ilişkilerden geçiyordu. Bunu geçmişte başkaları yapıyordu, bu defa da ne yazık ki bu örgüt yapmaya başladı. Bu teşebbüs ortaya koyduğumuz kararlı duruş ve milletimin desteği sayesinde hamdolsun akamete uğradı” şeklinde konuştu.
“TAM AKSİNE MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ BUNLARDA YOK”
Demokrasiye, milli iradeye kast edenlere karşı verilecek mücadelenin diğer tüm çabaların ve diğer tüm hedeflerin önünü açacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bakınız, hani geçenlerde bir operasyon oldu ve bu operasyonu ‘basın özgürlüğüne yönelik’ yapılmış bir operasyon gibi göstermeye gayret ettiler. Halbuki tam aksine bunlar o günlerde adını sıkça duyduğunuz ‘Tahşiye’ adı verilen bir kitapevine ve bu kitapevinin onların ellerindeki belli imkanları alacağını görerek, onların aleyhine köşelerinde yazdıkları yazılar sebebiyle, onların ihbarı üzerine, yani o kitapevi sahiplerinin, onların yazarlarının ki onlarda yazar, köşe yazarı aynı zamanda birçoğunun yazılmış kitabı var ve bu insanlar 17 ay içeride yattılar. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan ne diyorlar, ‘bunlar fikir özgürlüğüne, bunlar düşünce özgürlüğüne, medyaya karşı yapılmış bir operasyondur.’ A’dan Z’ye yalan. Tam aksine medya özgürlüğü bunlarda yok ve bunlar birçok yazarı, çizeri hepsini eğer onlarla örtüşmüyorsa zaten defetmişlerdir. Nitekim onların yanından ayrılıp da, ondan sonra yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkan birçok yazarı gördünüz. Şuanda yanlarında olanların birçoğunun da ben biliyorum ki belli imkanlar sağlandığı için oradadırlar veya kendilerine ait bir piyasa olmadığı için orada duruyorlar. Sizlerden içeride ve dışarıda bu konuda çok dikkatli olmanızı, ülkemizin ve milletimizin aleyhindeki bu çalışları karşısında bir güç oluşturmanızı özellikle bekliyorum.”