Atatürk Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müdürlüğü’nün düzenlediği,2015 yılı bilimsel ve kültürel etkinlikleri kapsamında “Gelenekten Geleceğe Türk Musikisinin Üretim, Aktarım ve Öğretim Sorunlarının tartışılacağı çalıştayın açılış programı, Atatürk Üniversitesi Kültür ve Gösteri Merkezi’nde yapıldı. Etkinliğe, onur konuğu olarak Devlet Sanatçısı Prof.Dr. Alâeddin Yavaşça ve eşi Ayten Yavaşça yanında Rektör Vekili Prof.Dr. M.Sait Keleş, Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müdürü Doç.Dr. Nesrin Feyzioğlu, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
TÜRK MUSİKİSİNİN TARİHİ VE ÖNEMİ
Programın açılış konuşmasını yapan Doç.Dr. Nesrin Feyzioğlu, Türk Musikisinin tarihi ve önemine vurgu yaptı. Toplumların kültürel kimlikleriyle yaşadığını, kültürümüzün en önemli parçalarından biri olan musikinin kültürel, medenî şahsiyetinin bütün zengin yüzlerini, âdeta yaşamlara dönüştürdüğünü belirten Feyzioğlu, konuşmasına şöyle devam etti; “17. yüzyılın ikinci yarısında millî hayatımızın asıl yaratıcılığı mimarîden musikiye geçmiş, meselâ Sultan Abdülmecid devrinde bütün zevkimizi, musikimiz idare etmiştir. Kültür varlıklarının belgelenmesi korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında eğitim kurumları birinci derecede pay sahibidir. Üniversitemiz, bugüne kadar yürüttüğü eğitim öğretim faaliyetlerinin yanında, kültürel mirasımızı ele alıp işleyen, değerlendiren çok sayıda çalışmayı gerçekleştirmiş, bu konuda pek çok başarılı projeye imza atmıştır.
Bugün yaşadığımız dünyada, küreselleşme ile başa çıkabilmek, bölgemizin, ülkemizin ve dünyamızın geleceğini iyi okumak için kültür kaynaklarımızdan doğru bir biçimde yararlanılması gereğinin farkında olan Üniversitemiz, bu amaçla, Atatürk Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nı açarak hizmete sokmuştur.”
“BİZİM ROMANIMIZ, ŞARKILARIMIZDIR”
Türk dünyası ile coğrafî yakınlığı bir şans olarak kabul ettiklerini dile getiren Doç.Dr Nesrin Feyzioğlu konuşmasına şöyle sürdürdü; “Öncelikle Türk musikisini geleneksel dokusu ile yeni nesillere öğretip aktarmayı, ilimizde yaşayan, hâlâ önemli ölçüde bâkir olan ve musikimizin önemli bir bölümünü oluşturan halk ezgilerini, folklorik malzemeyi derleyerek değerlendirmek sureti ile musiki varlığımıza sunmayı, musikimizi gerçek varlığı, tarihî geçmişine uygun biçimde tanıtmayı, Türk dünyası müzikleri ile mukayeseli çalışmalar yapmayı temel hedefleri arasında saymaktadır. Konservatuvarımız 2011 senesinde kuruldu. Henüz fizikî eksikliklerimiz mevcut. Hizmet binamızın inşa çalışmaları sürmektedir.”
“MUSİKİNİN SÖZLÜ DİLİ SÖZLÜKTEN UZAKLAŞMIŞ BAŞKA BİR DİLDİR.”
Çalıştay’ın önemine de dikkat çeken Feyzioğlu, “Amacımız, konservatuvarımızın ilk bilimsel çalışması olduğu için bize bir yol haritası çizecek fotoğrafı ortaya koymak.
Çalıştayımızla ilgili bir diğer amacımız ülkemizde Türk Musikisi eğitimi veren konservatuvarlarımızın değerli yöneticileri ve akademisyenleri ile tanışmak çok yönlü işbirlikleri tesis etmek, fikir, görüş alışverişlerinde bulunmak ve tabii ki konservatuvarımızın varlığından onları haberdar etmektir.”
Programa katılan Rektör Vekili Prof.Dr. M.Sait Keleş ise, Klasik Türk Musikisinin paha biçilemez bir değer olduğunu belirtti. Keleş, “Klasik Türk Musikisi veya Türk Sanat Müziği bir Türk müzik türüdür. Klasik Türk Musikisi, Klasik Batı Müziği ve Hint Müziği üzerinde sürekliliği olan ve gelenek oluşturan mevcut müzikten biri olarak kabul edilir.
Cumhuriyet Döneminde bu müzik geleneği genellikle göz ardı edilmiştir.2 Kasım 1934, 6 Eylül 1936 tarihleri arasında devlet radyosunda, Klasik Türk Müziği yasaklanmıştır, diyen Prof.Dr. Sait Keleş konuşmasını şöyle sürdürdü. Ancak Mustafa Kemal Atatürk bu dönemde kendi özel programlarında, Klasik Türk Müziğini dinlemiştir. Klasik Türk Müziğini modern yöntemlerle üreten Konservatuarlar, 1970’lerde kurulmuştur. Klasik Türk Müziği adlandırılması konusunda görüş ayrılıkları mevcut. Musiki diyenler olduğu gibi Osmanlı Müziği, Geleneksel Türk Müziği adını verenlerde olmuştur.
Programın onur konuğu Alaeddin yavaşça da kısa bir konuşma ile Türk Musikisine büyük gönül verdiğini, yaşamının en güzel dönemlerinin, musikiyle geçirdiği dönemler olduğunu belirtti. “Bütün ömrümce, bu musikinin cennetten verilme bir musiki olduğuna inandım” diyen Yavaşça, sahip oldukları Türk musikisini Atatürk’e borçlu olduklarını ve ona büyük teşekkür ettiğini dile getirdi. Türk Milleti olarak büyük bir değere sahip olduklarını da söyleyen Yavaşça, ”Hep beraber bu değere sahip çıkalım, sevgi besleyelim. “dedi. Program sonunda, Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça ve eşi Ayten Yavaşça’ya çiçek takdim edildi.