Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ll. Kocatepe Gençlik Fuarı’nın açılışına katıldı…
ll. Kocatepe Gençlik Fuarı, Ankara Kocatepe Camii fuar alanında bu senenin ana teması olan ‘Kalem, Kitap ve Hikmet’ başlığı altında, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in katılımıyla kapılarını açtı.
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yanında 40 gençlik teşekkülünün katıldığı Gençlik Fuarının açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, sözlerine ‘Sevgililer sevgilisi Efendimizin Hira’da ‘Oku’ emrini aldığı günden itibaren bütün asırların idrakine hikmet öğretmiş bir medeniyetin çocukları olarak sevgili gençleri sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum’ diye başladı.
‘Kalem, Kitap ve Hikmet…’ başlığını seçen herkesi tebrik ettiğini belirten Başkan Görmez, “Öyle bir başlık seçmişsiniz ki, bu üç kavram gerçekten bizim medeniyetimizi ifade eden en önemli üç kavramdır. Biz daha ilk beş ayetinde kalemden söz etmiş bir medeniyetin çocuklarıyız” dedi.
Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği fuarın açılışında gençlere de bir hediyesi olduğunu söyleyen Başkan Görmez’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;
“RABBİMİZİN İNSANLIĞA EN BÜYÜK İKRAMI, BİLMEDİKLERİMİZİ ÖĞRETMEK VE KALEMLE YAZMAYI ÖĞRETMEK OLMUŞTUR…”
Yüce Rabbimiz Cebrail ile Sevgili Peygamberimizin o ilk buluşmasında ‘Oku’ emrine karşılık ‘Ben nasıl okuyayım’ sorusuna cevap olarak, Rabbimizin kalem ile yazmayı öğretmesi yeryüzüne ve bütün insanlığa ikramı olarak ifade ettiğine şahit oluruz. ‘Oku çünkü senin rabbin en kerim olandır’ ‘En büyük kerem sahibi olan rabbindir’ dedikten sonra o keremin, ikramın insanlığa en büyük ikramının bilmediklerimizi öğretmek olduğunu ve kalemle yazmayı öğretmenin rabbimizin insanlığa en büyük ikramı olduğunu biz ilk ayetlerden öğreniyoruz.
“KALEM SIRADAN BİR ALET DEĞİL, YERYÜZÜNE İLMİ, İRFANI VE MEDENİYETLERİ İNŞA KONUSUNDA SON DERECE ÖNEMLİ BİR ŞEYDİR…”
Nüzul sırasına göre beşinci nazil olan sure, ‘Kalem’ adını almıştır. O kalem suresinin ilk ayetlerinde rabbimiz kaleme ve kalemin yazdıklarına and içerek onun ne kadar mübarek bir şey olduğunu, yeryüzüne ilmi, irfanı ve medeniyetleri inşa konusunda ne kadar önemli bir şey olduğunu bize ifade etmek için, cebimizde her zaman taşıdığımız kalemin sıradan bir alet olmadığını bize öğretiyor. Müfessirlere göre o kalem iki tane kalemdir. Birisi, gerçekten bütün insanlığın mukadderatını yazan ilahi kalem, biri de, hikmeti yazarak medeniyetleri inşa edecek olan hepimizin çantasında taşıdığı kalemdir.
“ÇAĞIN GEREĞİ OLAN KLAVYEYİ KALEM MEDENİYETİNİN GETİRDİĞİ HAKİKATİN EMRİNE VERİRSENİZ O ZAMAN KALEME İHANET ETMİŞ OLMAZSINIZ…”
Çağ değişti ve kalemin yerini klavye aldı. Ama hiçbir zaman bu medeniyetimizi bir kalem medeniyeti olmaktan çıkarmaz. Elbette gençlere ‘klavyeyi terk edin, elinize sadece kalem alın’ diyemem. Ama eğer seçtiğiniz bu başlığı dikkate alacak olursak kitap ve hikmeti göz önünde bulundurarak bir şey söylemem gerekiyorsa size sadece şunu söylerim, klavyeyi kalem medeniyetinin getirdiği hakikatin emrine verirseniz o zaman kaleme ihanet etmiş olmazsınız. Eğer biz klavyeyle yazdıklarımıza başkalarının beynimizi ve kalbimizi işgal etmesine fırsat vermeden aktif hikmetimizi klavyeyle bütün dünyayla paylaşma imkanına sahip olursak, oradaki sanal alemi hakikat aleminin emrine verirseniz o zaman kalem medeniyetine ihanet etmeden bu çağında gereklerini yerine getirmiş olursunuz. Ama eğer hikmetten uzak sadece heva ve heveslere kalbimizi ve zihnimizi sanal ortamlarda teslim edersek o takdirde başında bulunduğumuz klavyelerle o sanal ortamlar ile hakikat alemine sırt çevirmiş oluruz, kalem medeniyetine de ihanet etmiş oluruz.
“BUGÜN BURADAKİ BÜTÜN GENÇLERE ÖZEL BİR HEDİYE GETİRDİM…”
Sevgili gençler, bugün her birinize bir hediye getirdim. Her birinize bir tane kurşun kalem getirdim. Kendim bizzat size hediye edeceğim. Bu kurşun kalemin insana üç tane nasihati vardır. Lisanı hal ile bütün genç dostlarıma üç tane nasihati var. Birincisi şu, benim dışıma ve ahşabıma bakmayın, benim kalıbıma bakmayın. Asıl işi gören içimdeki özümdür, kurşundur. Siz de sadece kalıbınıza bakmayın, kalbinizi, özünüzü ihmal etmeyin.
“HAYATIN ZORLUKLARIYLA KARŞILAŞTIKTAN SONRA BU ACILARI AŞTIĞINIZDA DAHA GÜÇLÜ OLURSUNUZ, DAHA GÜÇLÜ DÜŞÜNÜR VE YAZARSINIZ…”
İkinci nasihati, zaman zaman canımı acıtarak beni açarlar. Canım acır. Fakat daha güçlü yazmaya başlarım. Canım yandıktan sonra daha güçlü yazmaya başlarım. Siz de hayatın zorluklarıyla karşılaştıktan sonra bu acılara tahammül ederek bunları aştığınızda daha güçlü olursunuz, daha güçlü düşünür ve yazarsınız.
“EĞER YAPTIĞINIZ BİR KÖTÜLÜK OLURSA ONU DAİMA SİLME İMKANINIZ VARDIR…”
Üçüncü nasihati ve çok önemli vasiyeti ise, ben dolma kalem ve mürekkepli kaleme benzemem. Benim yazdıklarım silinir. Siz de bilin ki, eğer yaptığınız bir kötülük olursa onu daima silme imkanınız vardır. Onu yok edebilirsiniz. Daha güzel bir dünyaya, hayata atılabilirsiniz. İşte bu üç nasihatinden dolayı biraz sonra her birinize bir kurşun kalem hediye edeceğim.
“ŞAHIS MERKEZLİ OKUMALARDAN, EVREN VE DÜŞÜNCE MERKEZLİ, MEDENİYET MERKEZLİ OKUMALARA DAİMA TERFİ EDİNİZ…”
Şahıs merkezli okumalardan, evren ve düşünce merkezli, medeniyet merkezli okumalara daima terfi ediniz. Şahısların dünyasını asla hakikatin yerine ikame etmeyiniz. Biraz sonra üzerinde duracağımız hikmet bunu gerektirir. Hikmet odur ki, şahısların dünyasını kanunların yerine ikame etmemek, şahısların dünyasından evren ve medeniyet dünyasına düşünce dünyasına daime irtifa ederek okumak… ‘Gassalın elinde meyyit olmak’ diye bir söz vardır. Ben o söze katılmıyorum. Gassalın elinde meyyit olmayı hikmet bilenleri, hiçbir gassalın temizlemeye gücü yetmez. Bunu bilmenizi isterim. Bilakis gassalın elinde meyyit olmak yerine dünyayı temizleyen diri olmak ve asla şahıslar dünyasına kendimizi mahkum etmemek az sonra üzerinde duracağımız hikmetin gereğidir.
“BAKİ HAKİKATLER FANİ ŞAHSİYETLER ÜZERİNE BİNA EDİLMEZ…”
Hz. Ali efendimiz “Adamı Hakka göre tarif ediniz, hakkı adam göre tarif etmeyin” der. Bedüzzaman Said-i Nursi hazretleri “Baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine bina edilmez” der. Onun için okumalarımızda dikkat edeceğimiz en önemli hususlardan bir tanesidir. Kalem zaman zaman feryat eder ağlarmış. Ne diye feryat edermiş şair öyle diyor. “Kalem feryat eder, ağlar beni nadan eline verme Ya Rab” diye dua eder. Kalem, beni cahillerin eline verme, hikmeti kaybetmiş insanın eline beni verme diye dua edermiş, Rabbine.
“BİZİM MEDENİYETİMİZ BİR KİTAP MEDENİYETİDİR…”
Sevgili gençler başlık olarak seçtiğiniz ikinci kelime ‘kitap’ kelimesi… Kitap kelimesi bizim medeniyetimizi tarif eden en önemli kavramlardan bir tanesi. Elbette bizim medeniyetimiz bir kitap medeniyetidir. Biz ötekimizi bile lütfederek kitapla tanımlamışız. İslam dini İslam müntesipleri kendi dışındaki, daha önceki ilahi dinlere mensup olanları lütfederek ‘Ehl-i Kitap’ olarak adlandırmış. Onun için hem kendimiz bir kitap medeniyetinin çocuklarıyız, hem de biz Hıristiyan ve Yahudileri de Kur’an’ın ifadesiyle ehli kitap diye tarif etmişiz.
“ÜÇ KİTABI BİRLİKTE OKUMADAN BÜYÜK KİTABI ANLAYAMAYIZ…”
Üç şeyi birlikte okumamız gerekir. Üç kitabı birlikte okumadan büyük kitabı anlayamayız. Birisi küçük kitap insandır, birisi büyük kitap kainattır, birisi en büyük kitap Kur’an’dır. Biz hem küçük kitabı insanı okumalıyız, hem büyük kitabı kainatı okumalıyız ki her biri ayetlerden oluşur, hem de bütün bunların tercümeyi ezeliyesi olan Kitab-ı Kerim’i okumalıyız. En büyük kitabı okumalıyız ki o da Kur’an-ı Kerimdir.
“HÜKÜM HİKMETİNİ KAYBETTİĞİ ZAMAN, BİR KABUĞA DÖNÜŞÜR…”
Üzerinde durduğunuz üçüncü kelime de ‘hikmet’ kelimesi… Hikmet, kitabın yeryüzünde inşa ettiği hakikattir. O hakikate giden yoldur. Bir medeniyet hikmetini kaybettiği zaman, tatbik edilmeyen hükümler manzumesine dönüşür. Bunu hiçbir zaman unutmayın. Bugün Şam’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Yemen’de Müslümanlar neden hikmeti kaybetti? Ve ya hikmeti kaybettikleri için, sahip oldukları değerler, inanç manzumesi, tatbik edilmeyen hükümler manzumesine dönüştü. Hüküm hikmetini kaybettiği zaman, bir kabuğa dönüşür. İbadet hikmetini kaybettiği zaman, bedensel bir harekete dönüşür. Rabbimizin rızasını kazanması mümkün olmaz. Hikmet Hz. Peygambere kitapla öğretilendir. Hikmet sünnettir. Peygamberimizin kitabı hayatla buluşmasının adıdır. Hikmet aynı zamanda O’nun ifadesiyle, “hikmet müminin yitik malıdır.”
Biz başka dünyaların düşüncelerini, ürettiklerini kaybedilmiş değerlerimiz olarak kabul etmişiz ama o felsefeyi felsefe olarak almamışız. Hikmet olarak almışız. Ona hikmet damgasını vurarak, medeniyetimizi inşa eden bir bilgi kaynağına dönüştürmüşüz, aynı zamanda. Onun için elbette hem sünneti öğreneceksiniz hikmet olarak, hem de Müminin kaybolmuş yitik malı olduğu için dünyanın her tarafında hangi dilde üretilirse üretilsin, doğru olan, isabetli olan, faydalı olan her şeyi alıp ama sadece nakletmekle yetinmeyeceğiz. Ona kendi hikmetimizin damgasını vurarak kendi medeniyetimizi onunla inşa etme yoluna girebiliriz. Eğer sadece nakledersek, sadece nakilcilik yaparsak son iki asırda içine düştüğümüz acıklı durumun sebeplerinden bir tanesi ile karşı karşıya kalırız. Çünkü biz başka dünyalara ait bilgileri kendi damgamızı vurmadan, hikmetimize dönüştürmeden alınca bir doku uyuşmazlığı meydana geldi. O doku uyuşmazlığını ortadan kaldırmak için, Nebevi hikmeti çok iyi öğrenmeliyiz ve elbette sahip olduğumuz öğrendiğimiz her bilginin hikmetini de öğrenmeliyiz.
“BİZİM BİLGİ TASAVVURUMUZU ÜÇ KAVRAM İFADE EDER, İLİM, HİKMET VE MARİFET…”
Bizim bilgi tasavvurumuzu üç kavram ifade eder. Tek kavramla biz bilgi tasavvurumuzu ifade edemeyiz. İlim, hikmet ve marifet. Kalbin semasına doğan ilk yıldız, hikmet yıldızıdır. Sonra ilim ayıdır. Sonra marifet güneşidir. Hikmet yıldızının ışığında eşyanın hakikati müşahede edilir. İlim ayının ışığında, mana alemi müşahede edilir. Marifet güneşinin ışığında, Hz. Mevla müşahede edilir. İlmin sahibine alim diyoruz, hikmetin sahibine hakim diyoruz, marifetin sahibine de arif diyoruz. Bugün İslam dünyasının içine düştüğü zorlukların en büyük sebebi medeniyeti sadece ilme, sadece malumata indirgedi. Hikmeti ve marifeti unuttu ve ya öteledi.
“SEVGİLİ GENÇLER, SON İKİ ASIRDA HİKMET BOYUTU ZAYIFLAMIŞ, MARİFET BOYUTU YOK OLMUŞ BU MEDENİYETİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİNİZE İNANIYORUM…”
Sevgili Gençler, tarih boyunca bütün asırların idrakine hikmeti öğretmiş bir medeniyetin çocukları olarak, sizi son iki asırda hikmet boyutu zayıflamış, marifet boyutu yok olmuş bu medeniyeti yeniden inşa edeceğinize olan inancımı ifade etmek istiyorum. Ve her birinizi hem ilim sahibi hem hikmet sahibi hem de marifet sahibi alim, hakim ve arif olmanızı Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Fuara katılan kırk gençlik teşkilatına, onların değerli yöneticilerine ve sizin şahsınızda ülkemizin ve gönül coğrafyamızın Alem- i İslam’ın bütün gençliğine en kalbi sevgilerimi saygılarımız muhabbetlerimi arz ediyorum.
Dört gün sürecek fuarın açılış programına Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in yanı sıra, edebiyat duayeni Nuri Pakdil, Türkiye Diyanet Vakfı ve Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (KAGEM) yöneticileri, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. A. Murat Tuncer, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan ve çok sayıda genç katıldı.
Programın ardından Başkan Görmez, katılımcılara kurşun kalem hediye etti.