Cibuti Cumhurbaşkanı Guelleh ile ortak basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye AB’nin kapısına gelip dilenecek bir ülke değildir” dedi.
ORTAK BASIN TOPLANTISI
Konuşmasında, Cibuti’deki birçok eserin restorasyonu için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Erdoğan, “Ziyaretimizde gerçekten Doğu Afrika’nın en seçkin ülkeleri bizim için önemli derinliği olan Cibuti’de bulunmak, bizlere gösterdikleri ev sahipliğini anmadan geçemeyeceğim. Biraz sonra Başbakan Yardımcımız Numan bey buradan bir heyetle Tajura’ya gidecekler. Oranın da özellikle bölgede çok farklı bir tarihi önemi var. Osmanlı’nın oradaki mirasları var. Ve bu tarihi eserleri yerinde görüp, bugün de imzalayacağımız özellikle çok çok önem atfettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti hükümetiyle Cibuti Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki TİKA program koordinasyonu anlaşması buradaki bu eserleri yeniden restorasyonla ayağa kaldırmak inanıyorum ki Türkiye Cibuti arasında bu eserlerin varlığı gidiş gelişlerimizi daha da arttıracaktır. Zaten şu anda Türk Hava Yolları’yla Cibuti arasında haftada 7 gün olan Türkiye Cibuti Türk Hava Yolları seyahatleri bugün kendilerine 7’yi 14’e çıkarabiliriz dedik. Bu teklifimizi yaptık. Temenni ediyorum ki bu teklifimizin de kabulüyle birlikte bu sürekli 14 gidiş gelişin inanıyorum ki Türkiye Cibuti arasında çok daha farklı bir hareketliliği getirecektir. Tabi az önce 8 tane anlaşma imzaladık. Bunların arasında Türkiye Radyo Televizyon Kurumu ile Cibuti Radyo Televizyon Kurumu arasında yaptığımız anlaşma bir diğeri Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Hükümeti arasında kurulacak özel ekonomik bölge ki 5 bin dönümlük bir arazi üzerinde böyle bir yapılanma olacak. Bu tabi Cibuti’ye ciddi bir istihdam sağlayacağı gibi aynı zamanda bölgede ciddi bir ekonomik hareketliliğe de vesile olacaktır” dedi.
İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARI
Cibuti ile birçok alanda imzalar attıklarını kaydeden Erdoğan, “Bir diğer nokta Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’yle Cibuti Hükümeti arasındaki gençlik ve spor alanındaki işbirliği anlaşmasıdır. Bir diğeri yine ülkelerimiz arasındaki denizcilik anlaşmasıdır. Bir diğer anlaşma yine hükümetlerimiz arasında polis eğitim işbirliği anlaşmasıdır. Bir diğer anlaşma yine güvenlik işbirliği anlaşmasıdır. Bir diğer anlaşmaysa askeri alanda eğitim ve teknik bilimsel işbirliği anlaşmasıdır. Az önce de ifade ettiğim gibi TİKA. Bütün bunlarla beraber bu ziyaretimizin ne kadar önemli olduğunu bunu ne kadar önemsediğimizi açıkça ortaya koymuş bulunuyoruz. Aramızdaki ekonomik, ticari işbirliğine baktığımız zaman 65 milyon dolarlık bir rakam söz konusu. Tabi bu rakam şu anda istenilen bir oran değil. Ama bunu arttırmak mümkün. İşte bu üst düzey ziyaretlerle birlikte inanıyorum ki bu süreç hızlanacaktır ve bu gidiş gelişlerle birlikte inanıyorum ki bugün yapacağımız Türk iş Forumu iş adamlarımızın buraya yönelmesini arttıracaktır. Tabi burada eğitimde bazı adımlar atıyoruz. Sağlıkta bazı adımlar atıyoruz, atılacak. Ve bütün bu adımlarla birlikte inanıyorum ki Cibuti halkının buradaki refah düzeyinin artışına da vesile teşkil edecektir. Şu anda toplamda 65 kadar öğrencinin Türkiye’de olduğunu düşünürsek bunun 100’e kadar arttırılmasını bizler memnuniyetle karşılarız. Cibuti’li öğrencilerin Türkiye’de eğitim öğretim alması bizler için bir memnuniyet vesiledir bunu ifade etmek istiyorum. Bu arada aynı şekilde sağlıkta burada butik hastane kurma projemiz var. Sağlık bakanlığımız bu konuda adımlarını atacak. Burada 3-5 kadar ambulans desteğini tam donanımlı olarak vermek suretiyle bazı otomatik çöp araçları buraya göndermek suretiyle çevrecilikte desteklerimizi Cibuti’nin yanında hissettirmek için bu adımları da atacağız. Aynı şekilde eğitimde yapabileceklerimiz var. Verilmiş önemli bir sözümüzde burada güzel bir caminin inşasıdır. Onun yanında da külliyenin yapılmasıdır. Bu adımları süratle atacağız. Ben de bu vesileyle dostuma teşekkür ediyorum” dedi.
“İSLAM DÜNYASININ ÜZERİNDE ÇOK CİDDİ BİR OYUN OYNANIYOR”
Erdoğan açıklamasında İslamafobia’ya tepki göstererek, “İslam dünyasının üzerinde oynanan bir oyunu açıklama bakımından bu soruyu önemsiyorum. İslam dünyasının üzerinde çok ciddi bir oyun oynanıyor. Bu oyunun da önemli başlığı İslamafobiadır. Bu Müslümanlara karşı düşmanlıktır. Aslında bu medeniyetler çatışmasının da bir önemli başlığıdır. Biliyorsunuz bizler başbakanlığım döneminde İspanya Başbakanı sayın Zapatero’yla bir adım attık ve dedik ki biz dünyada medeniyetler ittifakını kuralım ki medeniyetler çatışmasına fırsat vermeyelim. Biz dünya barışına katkıda bulunalım. Ve BM koordinatörlüğünde adım attık şu ana kadar 145 ülke ve uluslar arası kuruluş buraya üye. Ama neticeye gelince maalesef netice beklediğimiz gibi değil. Yaklaşık 12 yıl önce Irak’ta olan hadiseleri biliyorsunuz. Irak’taki gelişmeler, Irak’ın işgali ve Irak’ta her gün binlerce insanın ölümüyle bir süreç başladı. Bu süreç bizim sınırımız olan ülke olması nedeniyle bizi ciddi anlamda rahatsız etti. Bu arada Afganistan’da ciddi sıkıntılar başladı. Afganistan’da ölümler her gün oldu. Pakistan’da aynı şekilde özellikle Pakistan Afganistan sınırında bu tür Müslümanların ölümü söz konusuydu. Ardından Suriye başladı. Ve Arap Baharı denen olayla birlikte Suriye’ye bu işin sıçrayacağını görüyorduk. O zaman Esed’e biz bunları hep söyledik. Münasebetlerimiz de o zaman iyiydi. Fakat bu söylediklerimizden netice alamadık. Ve bunun neticesinde Mısır’da biliyorsunuz bir darbe girişimi yapıldı. Bu darbeciler Mısır’da bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü dönemi yaşadık. Şu andaki darbeci yönetim iş başında. Onlarla birlikte de ne yazık ki Mısır’da siyasi tutuklular 5 bine yakın onlar da cezaevlerinde. Halkının yüzde 52 oyunu alarak sayın Mursi şu anda cezaevinde. Ortaya koyulan herhangi bir suç yok ama darbeciler sizlere suç lahiyası rahatlıkla hazırlarlar. Onlar için suç lahiyası hazırlamak zor bir iş değil. Bunu yaptılar ve şu anda Mursi içeride” dedi.
Suriye’de yaşanan sıkıntılardan da söz eden Erdoğan “Türkiye’de şu anda 1 milyon 700 bin Suriyeli var. Biz onlara ev sahipliği yapıyoruz. Onları ülkemizde şu anda barındırıyoruz. Kamplarda evlerde şu anda eğitimleri, giyinmesi bakımı her şeyi bize ait. Şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcamamız oldu. Peki size dünyadan gelen bir destek var mı? Toplamda 250 milyon dolar bize gelen destek var. Diğerleri tamamen bize ait, biz bu harcamaları yaptık. Peki Avrupa’da ne kadar Suriyeli var diye sorarsanız sayı 130 bin. Bizde 1 milyon 700 bin Avrupa’da 130 bin. Lübnan’a gidiyorsunuz. Bizim kadarda Lübnan’da var. Ürdün’de 1 milyona yakın sığınmacı var. Dünya bütün bu olanlara ne yazık ki seyirci olarak bakıyor. AB’nin sesi çıkmıyor. Peki vurdukları, bombaladıkları yer neresi? Müslümanlar” dedi.
“TÜRKİYE AB’NİN KAPISINA GELİP DİLENECEK BİR ÜLKE DEĞİLDİR”
Erdoğan konuşmasında Türkiye’nin AB’yi test ettiğini ifade ederek, “Bütün bu olaylara rağmen Türkiye olarak biz açık kapı politikasıyla gerek Suriye’ye karşı, gerek Irak’a karşı şu ana kadar takındığımız tavrı takınacağız. Onların toprak bütünlüğüne saygı duyacağız, saygı duymaya devam edeceğiz. Ama teröristlere hiçbir zaman sıcak bakmayacağız. Çünkü terör hangi inançtan olursa olsun terörist katildir, canidir, barbardır. Müslümanların içerisinden çıkıyorsa yine katildir. Hıristiyanların içinden çıkıyorsa, Musevilerin içinden çıkıyorsa yine katildir canidir. Değişen bir şey yok. AB süreci bizim için şu anda devam eden bir süreçtir. AB’ye bizi alırlar veya almazlar önemli değil. Ama şu anda bizler planladığımız şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Aslında biz Avrupa’yı test ediyoruz. Yani Avrupa acaba halkı Müslüman olan Türkiye’yi kendine hazmedebilecek mi arasına alabilecek mi? Hani İslamafobia’ya karşı mısınız, değil misiniz? Eğer karşı değilseniz Türkiye’yi AB’ye almak durumundasınız. Aksi takdirde bu yaklaşım tarzı tamamıyla AB’yi geçmişten bu yana AB Hıristiyan birliği tezi vardır, bu anlama gelir. Ama Türkiye’yi oraya katmaları halinde bu tez bir kenara alınmış olur. Türkiye NATO’da var, OECD’de var. Diğer birçok oluşumlarda var. Niye AB’ye almıyorsunuz? Demek ki sorun başka. Bir Türkiye artık güçlü bir Türkiye’dir. Eğer Türkiye’yi kapınıza gelip de dilenecek bir ülke olarak görüyorsanız Türkiye kapınıza gelip dilenecek bir ülke değildir. Türkiye ayakları üzerinde duran bir ülkedir. Her gün sanayisiyle, tarımıyla, enerjisiyle her şeyiyle gelişen bir ülkedir ve bu kararlılığıyla AB’ye eğer kabul ederlerse girer, kabul etmedikleri takdirde kendi yolunu kendisi çizer” dedi.
Erdoğan Somali’de Türk heyetine düzenlenen saldırı üzerine yaptığı açıklamada, “Doğrusu ben bu saldırıyı Türkiye’ye veya bize bir saldırı olarak düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum. Bu olsa olsa belki bugüne kadar Somali’de Somali yönetimlerine karşı yapılmış olan saldırılardan bir türüdür diye düşünüyorum. Biz tabi gerek Somali yönetimi, gerekse kendimize yönelik bütün tedbirlerimizi güvenlik noktasında almış durumdayız. Ancak bir şeyi tabi söylemek istiyorum. Eğer bu terör eylemlerini yapanlar gerçekten Somaliliyse veya Müslüman’sa Somali’ye yardımdan başka, destekten başka herhangi bir derdi olmayan Türkiye’nin veya heyetimizin oradaki yapmış olduğu eserleri açmaya geliyoruz. Bunlar tüm Somali halkına hizmet verecek olan eserlerdir. Biz bunları şu anda açacağız. Bizde güzel bir söz var. O sözde şu ‘At denize balık bilmezse Halik bilir’ diye. Yani yapacağın bir hayır varsa at denize eğer oradaki gelecek olan nimeti balık anlamazsa onu yaradan bilir. Şimdi biz Somali’ye bu destekleri verdik. Hastanesinden yollarına varıncaya kadar eğitim merkezlerine varıncaya kadar bütün bunlar yapıldı. Şimdi de biz bu görevleri yerine getirmenin mutluluğu içerisinde bunları açmaya gidiyoruz” dedi.
“BAKAN ARKADAŞLARIMIZLA, AİLELERİMİZLE BİRLİKTE SOMALİ’DEKİ KARDEŞLERİMİZLE KUCAKLAŞACAĞIZ”
Erdoğan, konuşmasında, “2011’de heyetlerimizle geniş bir şekilde geldik. Şimdi yine bakan arkadaşlarımızla, ailelerimizle birlikte Somali’ye gidiyoruz. Somali’deki kardeşlerimizle kucaklaşacağız. Herhalde bunlar kardeşleri mutlu eder, memnun eder. Eğer birilerini rahatsız ediyor derseniz onlar Somali’ye ve Somali halkına düşman olanları rahatsız eder. Bunu da özellikle söylemek istiyorum. 2013’e kadar süren Afrika yılı anlayışımız vardı. Şimdi ise Afrika’yla ortaklık dönemine girmiş bulunuyoruz ve Afrika ile ortaklık dönemi inanıyorum ki çok daha farklı bir şekilde gelişecek bu üst düzey ziyaretlerle. Şahsım olarak halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olarak Afrika’da öncelikle ziyaret edemediğimiz, etmediğimiz tüm ülkelere gitme arzusu içerisindeyim. Bu gelişte 3 tane ülkeyi inşallah ziyaret etmiş olacağız. Bundan sonra diğerlerine devam edeceğiz. 10-11 yıl önce bizim Afrika’da 12 tane büyükelçiliğimiz vardı. Şu anda 39 büyükelçiliğimiz var. Afrika’nın da bizim ülkemizde yok denecek kadar az sayıda büyükelçiliği vardı. Şimdi ise 31 büyükelçiliği var. Tabii büyükelçilerimize karşılıklı olarak çok önemli görevler düşüyor. Büyükelçiler bizim o ülkelerdeki misyon şeflerimizdir. Ve onlar oralarda bütün bu atılacak adımların bir defa planlamasını hükümetlerden önce yapacaklar. Hatta adeta bizim iş adamlarımız gibi çalışacaklar. İş adamlarımızı orada ön hazırlıklarını yapacaklar ve iş adamlarımızda oralarda bir çok girişimlerin içerisinde olacaklar. Dolayısıyla biz Cibuti’yi bu noktada önemli bir kardeş ülkemiz olarak görüyoruz ve tarihten gelen o sorumluluğumuzun bilinciyle de burada çok daha farklı bir konumda olacağız. Onun için de bugün buraya zaten çok büyük bir ekiple geldik. Ekibimizin içerisinde buradaki bakan arkadaşlarım, bunun yanında milletvekillerimiz, bunun yanında DEİK adını verdiğimiz Dış Ekonomi İşbirliğimiz ki bu Türkiye’deki iş adamlarının çatı kuruluşudur. Onlarla beraber geldik. Bütün biraz sonra yapacağımız iş forumuyla birlikte burada ne gibi adımlar atılacağını onlar muhataplarıyla görüşerek inşallah adım atacaklar” dedi.