Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Besim Yıldırım, "Mezun öğrencilerin başka alanlara yönelmesinin ilk baştaki nedeni Türkiye de eğitim kurumları açılırken de Yüksek Öğretimde, Üniversitelerde fakülteler falan kurulurken, Türkiye gerçeğine uygun bir istihdam politikalarını geliştirmemesi dolayısıyla sektördeki iş gücü ihtiyacından daha fazla bir mezun verildiği için öğrenciler medya sektörü yerine başka sektöre yönelebiliyorlar. Tabi bu birinci neden. Ama benim asıl üzerinde durduğum ikinci neden ise öğrencinin bu fakültelerden sektörde çalışabilecek donanımda mezun olmaması. Bu tabi ki iki boyutu gündeme getiriyor. Birincisi fakültelerin eğitim politikalarındaki eksiklik, ikincisi ise öğrencinin kendisini bu anlamda gazetecilik alanında yetiştirecek donanıma sahip olabilecek motivasyona ve çalışmaya bir türlü sahip olamaması. En önemli şey bu. Öğrencinin mezun olurken donanımsız mezun olması, benim üzerinde durduğum asıl nokta bu" diye konuştu.
"ÖĞRENCİLERİN BİLİNÇLİ OLMASI GEREKİYOR"
Gazetecilik öğrencilerinin mezun olduktan sonra kendi alanlarında iş sıkıntısı çekmesi hakkında konuşan Yrd.Doç.Dr. Besim Yıldırım, "Devletin istihdam politikaları gözden geçirilebilir. Ama bir taraftan da öğrencilerin daha bilinçli olması gerekiyor. Elbette dört dörtlük bir eğitim kurumu gerekiyor, eğitim kadrosu gerekli eğitim ve teknik altyapı açısından. Her yerde kolay kolay bulunmaz ama öğrenci bu eksiklikleri bu boşlukları doldurabilecek düzeyde bilinçli ve motivasyonlu olursa bence her işin üstesinden gelebilir" değerlendirmesinde bulundu.
"SEKTÖR'DEKİ ÇALIŞMA KOŞULLARI ÖĞRENCİLERİ OLUMSUZ ETKİLİYOR"
Sektördeki kötü çalışma koşulları da biraz öğrencileri sektöre gitmekten vazgeçiren bir unsur. Çünkü çalışma düzeni, ücret politikaları ve çalışma zamanı açısından çok düzensiz bir meslek gazetecilik. Her mezun öğrencide bunu göze alamıyor. Yani bizde bir de şöyle bir şey var; Devlet'e sırtını dayamak, devlet işi olsun rahat olsun diye. Öğrencilerde biraz bu arayış içerisinde. Tabi bu karar öğrencinin sadece kendisine kalmıyor. Özellikle aile baskısı da var; gazetecilik yapmayacaksın diye. Öğrenciler şöyle diyor; iyi bir gazeteci olabilmem için büyük şehirlerde Ankara veya İstanbul'da olmam gerekli. Şimdi İstanbul'a veya Ankara'ya gidince de eğer orada yaşayan bir ailesi yoksa barınmak için bir yer yoksa sektöre zaten 10- 0 yenik başlıyor. Çünkü bir konaklama, barınma için bir yer. İkincisi işte aldığı ücret zaten az kendisi nasıl geçinecek. Yabancı bir ortam. Sektördeki iş yapma biçimleri ve orda ki meslektaş ilişkileri biraz vahşi kapitalizm orda çok işliyor. Dolayısıyla bunların hepsi bir yıldırıcı, vazgeçirici ve caydırıcı etken olarak öğrencinin karşısına çıkıyor. Mezunlarda zaten çok fazla istekli değilse çok donanımlı değilse hemen vazgeçebiliyor. Vazgeçebilmesi için o ortamda bulunmasına gerek yok. Birisinin orası zor bir ortam sen orda yapamazsın demesi bile donanımsız mezunların hemen sektöre girmekten vazgeçmesine neden olabiliyor.
ÖĞRENCİLER YETKİLİLERDEN YARDIM İSTİYOR
Atatürk Üniversitesi Gazetecilik bölümü öğrencileri gelecekten umutsuz. Kendi alanlarında iş bulamama sıkıntılarından yakınan öğrenciler yetkililerden yardım istiyor. Gazetecilik 4. sınıf öğrencisi Harun Yıldız, "Okul bittikten sonra gazetecilik için diplomanın hiçbir faydası yok. İş olanaklarının son derece yetersiz olması gazetecilik bölümünden mezun olan gazeteci adaylarını alternatif mesleklere yönlendiriyor. Özel sektörün ağırlıklı olması , gazeteci adaylarının asgari ücretle çalıştırılmaya tabii tutulması ve özel sektörde iş güvencelerinin olmaması öğrencilerin farklı meslekleri tercih etmesine neden oluyor. Ayrıca kamuoyun da veya insanların gözünde gazetecilik diğer meslekler gibi saygı görmemesi ve aynı zamanda gazeteciliğin ülke bazında zor bir meslek olması gazeteci adaylarının kendi bölümlerinde iş bulmalarını zorlaştırıyor. Bu sorunun çözümlenebilmesi için devletimizin gazetecilere kendi alanıyla ilgili iş olanakları olanaklarını sağlaması gerekiyor" dedi.
BÖLÜMLERİYLE ALAKASI OLMAYAN MESLEKLERE YÖNELİYORLAR
Atatürk Üniversitesi Gazetecilik son sınıf öğrencilerinden olan Burhan Konak, İş kaygısının sadece gazetecilik bölümünden mezun olan öğrencilerde olmadığını ifade ederek şöyle konuştu; "Sorun sadece iletişim fakültesi ya da gazetecilik bölümü öğrencilerinin değil genel anlamda bir çok öğrencinin sorunu. Bugün beden eğitimi, tarih, coğrafya, gibi birçok bölümde okuyan öğrenciler iş kaygısı nedeniyle kendi alanlarına yönelmiyor. Tam aksine bölümleriyle hiç ilgisi olmayan polislik, sözleşmeli erlik ya da güvenlik gibi mesleklere yöneliyor. Bu birazda mesleki manada kronik bir sorun gibi. Ben bunu birazda okulun sektörü değil de, sektörün okulu belirlemesine bağlıyorum. Çünkü biz okuldan çıkıp sektöre gittiğimizde orada öğrendiklerimizin tam tersine uygulamalar yapıyoruz. Bize ilk söylenen; "okulda öğrendiklerini unut" oluyor. Çoğu zaman da o yönde uygulamalar yapıyoruz. Dolayısıyla ilk hayal kırıklığını orada yaşıyoruz ve bizde şu düşünce oluşuyor; madem ideallerimi gerçekleştiremeyeceğim, madem sektör bu hale gelmiş o zaman bende farklı bir alana yöneleyim en azından kendimle çelişmem. Farklı alanlara yönelmemizin bir diğer nedeni ise hem ekonomik hem de mesleki saygınlık. Maalesef bu gün basın sektöründe bir basın çalışanı mağdur durumda ve deyim yerindeyse hak ettiği değeri görmüyor. Hal böyle olunca da biz de profesyonel bir gazeteci olma uğruna çıktığımız bu yolda zamanla farklı alanlara yuvarlanıyoruz"
İLETİŞİM FAKÜLTELERİ PRATİĞİ ARKA PLANA İTİYOR
Üniversitelerdeki iletişim fakültelerinin pratiği arka plana itip öğrencileri teoriye boğmalarından yakınan Gazetecilik öğrencisi Mutlu Han Çamur, "Üniversitelerdeki İletişim Fakülteleri pratiği arka plana itip öğrencileri Teoriye boğmakta. Hal böyle olunca kendini bireysel olarak yetiştirmeyen veya mecburen gazeteciliği tercih eden öğrenci donamsız bir şekilde mezun olmaktalar ve gazetecilik yerine alternatif alanlara yönelmekteler. Bunun yanında bir diğer sıkıntı ise fakülte mezunu olmayanların piyasada çoğunlukta olması. Ancak bunu dillendirdiğiniz zaman pek rahatsız oluyorlar; sorsan onlardan iyi haber yazan yok. Unutulmamalıdır ki gazetecilik sadece tırnağı kapattıktan sonra, "dedi, söyledi, diye konuştu" ifadelerini yazmak demek değildir. Bunları sadece kitaptan okuduklarımla ya da hocalarımızın bize anlattıklarıyla değil bizzat yaşayarak söylüyorum" şeklinde konuştu.