Bin 128 akademisyenin Güneydoğu’da süren terörle mücadele operasyonlarına karşı yayınladığı bildirinin ardından 2 bin 577 akademisyen ve bin 178 STK temsilcisi, “Vatansever Türk Aydınları Bildirisini” yayınladı. Konuya ilişkin basın açıklaması yapan Türk Ocakları Genel Başkanı Mehmet Öz, “Bizler, fikir ve ifade hürriyetine, demokratik hukuk devletine sonuna kadar inanıyoruz ve bu değerlerin savunucusuyuz. Ancak, şunu sormak isteriz; bu 'akademisyenlik' zırhına bürünenler ülke sorunları ile ilgili fikir mi yürütüyor, yoksa PKK’ nın propaganda aygıtının gönüllü sözcülüğünü mü yapıyor? Toplumun güvenliğini, ülkenin birliğini, can ve mal emniyetini sağlamakla yükümlü devlet güvenlik güçlerinin hendek ve barikatlarla ülke topraklarının bir bölümünü savaş alanına çeviren terör örgütüne karşı operasyonlarını planlı katliam ve kıyım olarak ifade etmek fikir hürriyeti mi yoksa terör yandaşlığı mıdır? Bildiride, 'Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu Uluslar arası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir' denilmektedir. Bu bir fikir mi? Devlet niçin kendi egemenlik alanındaki yerleşim yerlerinde silah kullanmak zorunda kalmış? Oralarda hendekler kazıp cephaneliğe çeviren devlet mi? Bu akademisyenler hangi bilimsel araştırma sonucunda yukarıdaki suçlamaları yapabilmektedir?” ifadelerini kullandı.
Yayınlanan bildirinin PKK ve uzantılarının propaganda makinesine cephane sağlamak ve psikolojik harekatlarına destek vermekten başka bir şey olmadığını söyleyen Öz, şöyle devam etti:
“Türk Ocaklı aydınlar ve akademisyenler olarak Türk milletinin birliği ve Türk devletinin bekasını esas alan bir yaklaşımla devletimize ve milli birliğimize yönelen terör ve şiddete karşı devletin tavizsiz bir politikayı sürdürmesi, buna mukabil temel insan hakları ve demokratik hukuk devleti esasları, üniter-millî devlet ilkesi çerçevesinde bütün yurttaşlarımızın refahı ve mutluluğu için çalışması gerektiğini savunuyoruz. Bu hususta adalet ve hukuk kuralları çerçevesinde ilgili kurumlar üzerine düşeni yapmalıdır. Bunun dışında kamuoyuna yansıyan ve insan hakları ve demokrasiye aykırı, devlet otoritesini zaafa uğratan beyanları kesinlikle tasvip etmiyoruz.”
2 bin 577 akademisyen ve bin 178 STK temsilcisinin yayınladığı “Vatansever Türk Aydınları Bildirisi” şöyle:
"Türk milleti ve devleti, tarihimizdeki en ağır saldırılardan biriyle yüz yüze. Türk milletinin birliğini ve Türk devletinin bekasını yürekten savunanların, çözülmeye yol açacağını ikaz ve ihtar ettiği "Çözüm Süreci" boyunca şımartılan PKK terör örgütü, şehir ve mahallelerimizi işgale teşebbüs cüretini göstererek milli varlık ve birliğimize açıkça meydan okuyor. Gün geçmiyor ki, Anadolu'daki sıvasız evlere şehadet haberlerinin ateşi düşmesin. Milletçe her gün kurşunlanıyor, her gün katlediliyoruz. Ancak saldırılar yalnızca güvenlik güçlerimizin, masum vatandaşlarımızın tertemiz sinelerini hedef almıyor. Eli kanlı canileri daha da coşturmak için seferber edilen propaganda çarkı, yalanlarını pervasızca kusuyor. Akademik unvanlarını Türk milleti ve devletine duydukları ideolojik kinin paravanı haline getiren kesimlerin yayınladığı örgüt bildirisi, bu taarruzun daha da hız kazanarak devam edeceğini gösteriyor. İçinde tek doğru cümle bulunmayan iftira manifestosu, üniversite tarihimize sürülmüş kapkaranlık bir lekedir. Bu zevat arasında yer alan bazı kişilerin daha düne kadar 'çözüm süreci'nde devleti yönetenlerin aklına danıştıkları kişiler oluşu da bir ibret vesikası olarak tarihe geçecektir. 'Barış' gibi ilkeleri, terörü mazur ve meşru göstermek arzusuyla kirli namlulara sürenler, öncelikle insanlığın ulvi değerlerini katlediyorlar. Türk aydınları olarak terör örgütü ve işbirlikçilerinin hain saldırılarını lanetliyor, bölge halkının refah ve huzurunu temin ile Türkiyemizin birlik-beraberliğini korumak için hukukun çizdiği çerçevede azami hassasiyetle yürütülen mücadeleyi desteklediğimizi ilan ediyoruz. Biliyor ve inanıyoruz ki teröre karşı milletçe yürek yüreğe sergileyeceğimiz güçlü dayanışma, ufkumuzda biriken kara bulutları dağıtmaya yetecektir. Cenab-ı Allah'ın izniyle bu ateş çemberinin de parçalandığını göreceğiz. Yeter ki devletimizi yönetenler ihanet pusularında mücadele azimlerini yitirmesin, bir daha asla terör örgütü ve uzantılarıyla bir çözüm arayışına girmesinler."