ÖĞDER Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, “Televizyonlarda yayınlanan birçok dizi de şiddet, çarpık ilişkiler, kötü örnekler ve ahlâkdışı, gayri meşrû yaşantılar, dinimize, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozmaktadır” dedi.
Bir dizide, bir eserde, bir yapıtta olması gereken en önemli unsurlardan; sanat, felsefe ve estetiğin bugün adı geçen dizilerde olmadığını, hazırlanan senaryoların içerikten yoksun, seviyesiz ve kuralsız olduğunu anlatan İkinci, “Yapılan dizilerde toplumun kültürel dinamiklerine dinamit konulduğu gibi geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yanlış yönlendirilmekte, düne kadar kutsal gördüğümüz değerler bu gün ayaklar altına alınmaktadır. Bir kere televizyon dizileri yapılırken toplumun değer yargıları göz önünde bulundurulmalıdır. Onların dinî ve ahlâkî değerlerine saygıda kusur edilmemelidir. Sosyal yapıyı tahrip edici, bozucu ve moral değerlerini ayaklar altına alıcı dizilerden kaçınılması gerekir. Hem dizilerdeki şiddet görüntüleri özellikle gençlere meselelerinin çözümü için adeta örnek verilmek istenmektedir ki, o zaman geleceğimiz olan gençlerimiz ciddî zihinsel kırılma ve travmayla karşı karşıya bırakılmaktadır.Televizyon dizilerinin birçoğunda işlenen ortak tema toplum değerleriyle taban tabana zıt konulardır. Bu dizilerde aile mefhumu ihmal ve inkâr ediliyor. Nikâhsız hayat, zina, çarpık ilişkiler, aldatma, lüks hayat, emeksiz kazanç, kötü alışkanlıklar, şiddet, saldırganlık gibi mefhumlar teşvik ediliyor. Sigara ekranda karatılarak gösterilmezken içki çeşitleri aleni bir şekilde içilmesi özendirilmektedir.Dizilerdeki bir başka maksatta tüketimi teşvik etmektir. Bu arada gençlerimizi markaya yönlendirmek ve yüksek maliyetli markaları daha fazla zengin yapmaktır. Marka hastalığı toplumsal bir yara haline gelmiştir. Bugün gençlerimizin bazıları markayı bir idol olarak görmektedir ki, bu geleceğimiz açısından son derece tehlikeli bir gidişattır.” diye konuştu.
MEDYA DİKKATLİ OLMAK DURUMUNDA
“Medya kuruluşları, nesillerin doğru ve düzgün eğitilmesi ve muhafazası için azamî gayret göstermek zorundadır” diyen İkinci daha sonra şunları kaydetti; “Çünkü medyanın bir görevi de; toplumun güzele ve iyiye yönlendirilmesinde özen göstermesi gerekir. Kamu hizmeti yapan kuruluşların kamunun zararına değil yararına iş yapma zorunluluğu vardır. Televizyon dizilerinde her türlü çarpıklık vardır. Bu çarpıklıkların önüne geçemezsek geleceğimizden emin olamayız. Çünkü çocuk bugün taklit eder, yarın tatbik eder. Yani çocuk gördüğünü yapar. Bu diziler ve medyanın yanlış yönlendirmesiyle Milletimizin kültürel kodlarıyla oynanmakta, adeta genlerimiz değiştirilmeye çalışılmaktadır. En önemli kurumumuz olan aile yapımız bozulmaya çalışılmaktadır. Televizyon ve dizi bağımlılığı endişe verici boyutta gençliğimizi adeta zehirliyor. Programların çekiciliği arttırılarak insanlar televizyon bağımlısı durumuna getirilmek isteniyor. Bu nedenle televizyon ve dizi bağımlılığı endişe vericidir.
Dizilere bir taraftan sınırlandırma ve belli standartlar getirirken bunlara alternatif diziler çekilmelidir. Genel ahlâk değerlerimize, tarihi gerçeklere uygun, toplumu doğru yönlendiren, gençliğimizi geleceği düzgün hazırlayan diziler ve sinema filmleri çekilmelidir. Toplumda üretimi başarıyı, ahlakı, erdemi özendiren filimler çekilmelidir. Bunlara ciddî kaynaklar ayrılarak tarihî şahsiyetler dâhil, dinî, millî ve ahlâkî değerlerimiz düzgün, doğru ve gerçek kaynağından diziler ve filmler çekilerek örnek rol-modeller gösterilmelidir. Değilse biz başkalarının çektiklerini sadece eleştirmekle kalırız.
Dizilerde Yeğen yengesine, komşu adam komşusuna, evli kadın bir başka erkeğe özendirilmekte, ar, ahlâk ve namus gibi kutsal mefhumlarımızla adeta alay edilmektedir.Bir değil birçok dizide Tarihi şahsiyetler isim verilerek tahkir edilmekte, tarihi gerçeklere aykırı görüntüler ‘hayal ürünü’ veya ‘sanat eseri’ adı altına sığınılarak sergilenmektedir.” Böyle giderse hem kültürümüz hem ahlâkımız ve bizi biz yapan değerlerimiz bir bir elimizden çıkacak, özellikle gençler boşluğa itilecektir. Bu durum toplumsal barışı ve dokuyu zedeleyecektir. Sosyal dengeyi koruyup kollayan devlet bunu yasalarla, yönetmeliklerle engellemelidir. Gençlere kötü örnek olan dizilere kıstas ve standart getirilmelidir.
Bu konuda en başta sayın Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı, Aile Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve RTÜK ’e önemli görevler düşmektedir. Kötülükleri düzeltmede en önemli görev devletimizindir. Ve onları yönetenlerindir. Salih bir toplum, sağlıklı nesiller için gerekenler en kısa sürede yapılmalıdır. Dün başka ülkedeki bir ahlaksızlığa kendi ülkesine de sıçrar düşüncesiyle yasak koyan milletin evlatları olarak kendi ülkemizdeki ahlaksızlık ve yanlışlıklara hiç göz yummamalıyız. Eleştirmek STK’ların işidir. Devletimiz sorunu eliyle çözmelidir.”