Ehl-i Sünnet Alimleri Birliği'nce (ESAB) düzenlenen "Halihazırdaki Gelişmeler Işığında Şer'i Siyasetin Görüşleri" başlıklı ilmi kongre sona erdi.
Ehl-i Sünnet Alimleri Birliği'nin 31 farklı ülkede bulunan 31 üyesinin katılımıyla gerçekleştirilen ve 2 gün süren kongreyle ilgili deklarasyon, Wyndham Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla duyuruldu. Arap dünyasındaki son gelişmelerin ve bu konuya karşı Türkiye'nin duruşunun görüşüldüğü toplantının çıktılarının bir araya getirildiği bir deklarasyon hazırlandı.
Toplantıda konuların, "Halkın yöneticiyi tayin ve azletme hakkı", "Barışçıl boykotlar ve İslam hukukundaki hükümleri", "Galebe hükümleri ve çağdaş uygulamaları", "Arap Baharı yürüyüşünde alimlerin duruşu ve etkileri" şeklindeki dört ana başlıkta görüşüldüğünü dile getiren Ömer, bu konular üzerinde alimler arasındaki müzakerelerden sonra, açıklama yapmayı uygun bulduklarını söyledi.
ESAB'ın, Moulay Bin Ömer tarafından okunan deklarasyonu şöyle;
"Ümmetin Şer'i olarak bilakis kendi görevi olarak, insanlar arasında adalet eden, güvenliği sağlayan, ümmeti savunan, diniyle dünyalarını ıslah ederek yönetecek kendi yöneticisini seçmek hakkıdır.
Ümmetin, Şer'i bilakis kendi görevi olarak, Şer'i maksadın koruması, mahlukatın maslahatını gerçekleştirme hususunda yöneticisini denetleme, ona nasihat etme, onu yönlendirme, isabet ederse destekleme, yanlış yaptığında düzeltme hakkının bulunmasıdır.
Halk tarafından seçilmiş meşru bir idareciye karşı gelmek, Şer'i anlamda ümmet onu fitneci ve baği konumunda görme hakkına sahiptir. Onun iradesine karşı geldiğinden Şer'i anlamda ona karşı gelmek farzdır. Bağiliğinden vazgeçmesi için meşru bütün yöntemlerle kendisine karşı savaşılır.
Alimlere düşen hakkı açıklamak, onu haykırmak ve ona yardımcı olmaktır. Batıl ve ehlini sahtekarlığını ortaya çıkarmak, yalandan mensubu bulundukları ilmi kisvesini açığa çıkarmaktır. Çünkü onlar insanları haksız yere kafirlikle suçluyorlar, dinlerini kendilerine bulanıklaştırıyorlar, şeriat hakkında bilgisizce konuşuyorlar.
Halklara düşen zalimlere, bağilere, mücrimlere karşı gelmek, Allah'ın Şer'ine ve metoduna göre kendi iradesini korumak, şerefini ve özgürlüğünü istemektir.
ESAB'a göre Mısır'da gerçekleşen bir darbedir. Meşru bir başkana bu şekilde karşı gelen darbecilere karşı direnmek ve bütün meşru yolları kullanarak onları engellemek gerekir.
Gücü elinde bulundurma anlayışına göre "askeri darbeyi kabul edin" iddiası kanunen ve dinen batıl bir görüştür. Dini açıdan değerlendirmesi bile caiz değildir. Ne de haklara ve özgürlüklere saygısı vardır. Bunu söyleyen, zulmün, cinayetlerin, toplu katliamların yapılmasına müsaade eden çirkin ve aşağılık bir söylemi demiştir.
ESAB alimleri, Türkiye toprakları üzerinde gerçekleşen olayları titizlikle takip ediyorlar. Geçen kısa bir dönem içerisinde Türkiye halkının gerçekleştirdiği uygarlık başarılarını değerli buluyorlar. Müslüman halkların sorunları ve özgürlükleri hususunda gösterdikleri liderlik rolünü gönülden destekliyorlar. ESAB, Türkiye Devleti'nin kazanımlarının, içerideki gizli komplolardan, dışarıdaki ayartmalardan, yabancı müdahaleden uzak, Türkiye halkının kendi kimliği ve maslahatlarından kaynaklanan özgür iradesinin gerçekleştirdiklerinin korunması gerektiğini pekiştiriyorlar.
Geçen üç yıl boyunca şimdiye kadar Suriye'deki katil sistemin işledikleri katliamlar, sistemin günahını üstleneceği cürümlerdir. Kim onunla birlikte komplo kurar veya bu cürmüne susar ise onlar da ümmet nezdinde sorumludurlar.
ESAB alimleri, Irak'taki kardeşlerimizi destekleyen ve yardımcı olan bir bakışa sahiptirler. Onların zulme ve bağiliğe, 'Katil Safevi Projesi'ne başkaldırışları muhteşem bir görevdir. ESAB, onlardan sabretmelerini, sebat etmelerini ve cihada devam etmelerini istemektedirler. Öyle ki Allah'ın bir çıkış yolu göstermesi ve yakın bir zafer nasip etmesini dilemektedirler. Gerçek bir Müslüman ve sadık bir mücahid, insanlardan birini kafirlikle damgalamaz, onun öldürülmesi için yardımcı olmaz. Bunu yapanlar, İslam olduğunu iddia ederek Müslümanlara zarar vermektedir.
Mescidi Aksa'da ve Kudüs'teki hızlı paylaşım ve Yahudileştirme projelerini de acı ve hüzünle takip etmektedirler. Bütün bunlar, "Katil İşgalci Siyonizm" eliyle gerçekleşmektedir. Aynı şekilde Gazze halkına yapılan kuşatmayı da kınamaktadır. Bütün Filistinliler'e yönelik işkence ve zulmü şiddetle kınamaktadır.
Filistin halkının sabırlarını ve sebatlarını artırarak, düşmana karşı ve tam can evinden vurması için kesin bir zaferi getirecek tek çözümün, Allah yolunda Cihad olduğuna davet ediyorlar.
Bütün Ümmeti, Filistinliler'e ve Mescid-i Aksa ve ehlini korumaya yardımcı olmaya çağırıyorlar. Orada barışı gerçekleştirmek, zulmü defetmek, mukaddesatı ve insanları kurtarmak için genel daima bir gayretin gerekliliğini öngörmektedir.
Burma'da Müslümanları katledenlerin savaş suçu, insana zulmeden, onu ortadan kaldıran çağın en çirkin suçlarından biri sayılır. Bütün dünyanın onları desteklemesi, müstazaafaların yanında durması, onları koruması gerektiği gibi, ümmetin hepsinin oradaki kardeşlerinin yardımına seferber olması, onları koruması, yapabildikleri kadar desteklemesi kaçınılmazdır.
Bir Tağutu ortadan kaldırdıktan sonra elde edilen kazanımların muhafazakar Libya halkının bunu geliştirmelerini, istiklaldeki kararlılıklarını sürdürmelerini, ülkelerinin güvenliği ve istikrarı için burada toplananlar davet etmektedirler.
Tunus ve Yemen'de kan akmasını durduran bir tevafuk sonucunda iki halkın haklarının tamamlanmasına katkıda bulunacak kimlikleri, özgürlükleri, gelişmeleri ve bunları ıslah etmeleriyle ilgili ne varsa olumlu durumlar kabul görmektedir. ESAB, iki ülke halklarının tefrikayı yeren ve tek çatı altında toplanmayı, İslam Hukukunun makasıdını gerçekleştirecek müstakil çalışmalar yapmaya özen göstermelerini temenni etmektedir.
Sonuç olarak ESAB, özel ve genel yaşamda İslam Hukukunun etkinliği uğruna bütün ümmetin çalışmasına ve ümmet sorunlara arka çıkılmasına çağırmaktadır. Böylece ümmet, izzetine, gelişmesine, medeniyetine yeniden dönebilsin."
Deklarasyonun okunmasının ardından, toplantıya katılanlar toplu fotoğraf çektirdi.