Ana Sayfa Gundem Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Spor Kültür & Sanat Sağlık & Yaşam Araştırma Polemik Bölge Türkiye
Göktaş gönül elçilerine seslendi
Göktaş gönül elçilerine seslendi
Yerlikaya’dan göçle mücadele açıklaması
Yerlikaya’dan göçle mücadele açıklaması
AK Parti Yerel Yönetimleri İstişare ediyor
AK Parti Yerel Yönetimleri İstişare ediyor
Bayraktar gençlerin heyecanına ortak oldu
Bayraktar gençlerin heyecanına ortak oldu
Erdoğan: ‘İnsanın bir davası, bir duruşu olmalı’
Erdoğan: ‘İnsanın bir davası, bir duruşu olmalı’
HABERLER>EĞÄ°TÄ°M
23 Temmuz 2013 Salı - 02:11

Osmanlı'nın Ramazanlarını biliyor musunuz?

Ramazan ayının manevî iklimi asırlardır müminlerin ruhuna işliyor.

Osmanlı nın Ramazanlarını biliyor musunuz?

Ramazan ayının manevî iklimi asırlardır müminlerin ruhuna işliyor. Bu ayın Osmanlı’da ayrı bir yeri vardı. Mübarek ay Ramazan’ın gelişi öyle heyecanla karşılanırdı ki hem halk hem padişah bu ayın feyzinden mahrum kalmazdı...

Ramazan’ın gelişi, uzun zamandır özlenen bir dostun gelişini beklemek gibiydi Osmanlı’da. Meydanlardaki çeşmelerden şerbetler akar, misafir uğurlarken diş kirası verilirdi. Padişahlar, hem halkı hem de kendilerini bu ayın manevi iklimini doya doya yaşardı. Ramazan ayında huzur dersleri düzenleyen cihan padişahları, her gün ayrı bir âlimi sarayda ağırlardı. Hem dini hem fen ilimleri bu meclisin sohbetlerinde yer alırdı. Halk ise 7 akşam 3 sofra geleneğiyle ister zengin olsun ister fakir, evinde mutlaka misafir ağırlamaya özen gösterirdi. Yani herkes her hafta “Mutlaka eve misafir almalıyım” düşüncesindeydi. Sanat tarihçisi Talha Uğurluel, bunun sebebini “Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikram etsin.” hadis-i şerifine dayandırıyor.

Osmanlı’da kurulan yer sofralarında zengin fakir ayrımı olmaması için bazı uygulamalar yapılırdı. Farklı kişilerin birbiriyle tanışması ve ayrımcılık olmaması konusunda hassas davranan Osmanlılar, kurdukları her bir sofranın adlarına Kur’an-ı Kerim’den bir sure isimleri verirdi. Yasin sofrası, Tebareke sofrası, Bakara sofrası gibi. Her sofranın kaşıklarına kendi isimleri yazılır ve hepsi bir sepetin içine konulur. Ev sahibi kapıda misafirleri karşılarken bir yandan içi kaşık dolu sepeti misafirlerine uzatır. Misafir sepetin içinden aldığı kaşığın sapında hangi isim yazıyorsa o sofraya oturur. Böylelikle gelen kişinin zengin fakir ayrımı yapmadan aynı sofrada yemesine olanak sağlanır. Kullanılan kaşıklar, bir süre sonra eskirdi. Üzerinde sûre isimleri yazıldığı içinde atamazlar, kaşıklar itinayla yakılır, külleri de bahçelerdeki gül ağaçlarının diplerine dökülürdü. Misafir uğurlanırken de avucuna para konur ve ‘Bu akşam sizi soframızda yedirdik. İçirdik. Dişinizi eskittik. Bu da dişinizin kirası.’ denir, böylelikle kimse rahatsız olmazdı.

Meydanlarda kazanlar kurulurdu

Osmanlı’da meydanlar çok büyük bir önem arz ediyordu. Beyazıt, Çemberlitaş, Sultanahmet Meydanı gibi birçok meydanda Ramazan gelmeden evvel hummalı bir hazırlık yapıldığını anlatıyor Talha Uğurluel. İnsanların bir araya toplandığı iki yer vardı. Cami ve meydanlar. Meydanların belli köşeleri kazanlarla donatılır, uzun devasa yer sofraları kurularak toplu yemekler verilirdi. Başta padişah olmak üzere birçok kişi bu yemeklerin verilmesine destek olurdu. Ramazan’da çeşmelerin ve sebillerin içlerine muhakkak su yerine meşrubat doldurulurdu. Sultanahmet Meydanı’nda 1898 yılında yapılan Alman çeşmesinin içine de Osmanlı’nın son dönemine kadar Ramazan ayı boyunca şerbet doldurulurdu.

 
4 Yaşındaki Çocuktan 2 Gündür Haber Alınamıyor
 
Terörün malî kaynağına 4,2 milyar liralık darbe
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin (ra) okumadan yatmadığı sûre
“Her kim geceleyin Bakara Sûresi’nden bu iki ayetini okursa ona yeter.”
300 bin üniversiteliye müjde
Kılıç, "Kararı dün imzaladım. Hayırlı olsun"
Gökyüzünden sekine indiren sûre
Üseyd bin Hudayr, bir gün Kehf Sûresi’ni okuyordu.
 
Şaka yapayım derken nikahınızdan olmayın!
Halk arasındaki söylemlerin gerçekten dinimizde yeri var mı?
Fakirliğe uğratmayan sûre
Hz Osman (ra), ölüm döşeğindeki Abdullah ibni Mesud (ra)’ı ziyaret eder.
Bu çirkin olay Horasan'da yaşanmıştı
Öğrenciler affetti bakanlık affetmedi
 
Dünyada ne varsa onu yapmaya çalışıyoruz
Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü prof. Dr. Muammer Yaylalı, "Dünyada ...
ETÜ çözüm üretecek
“Yüksek teknoloji”, “Ekonomik ve Sosyal Vizyon”, “Küresel Çağdaş Eğitim”
Erzurum'da Osmanlı'nın eğitim sistemi
Tarihçi yazar Talha Uğurluel, Erzurum'da Osmanlı'nın eğitime verdiği önemi örneklerle anlattı.
 
DADAŞ GAZETESİ
YAZARLAR
Nedim Atakol
Nedim Atakol
Selami Vekilimiz demiş ki...
İrfan Kayagil
İrfan Kayagil
Bencil
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
DADAŞ
ANKET
Erzurum Havalimaninin ismi ne olsun?

Recep Tayyip Erdogan
Nafiz Kotan
Palandoken
Saltuklu
Dadas

Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Gundem Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Spor Kültür & Sanat Sağlık & Yaşam Araştırma Polemik
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva