Ana Sayfa Gundem Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Spor Kültür & Sanat Sağlık & Yaşam Araştırma Polemik Bölge Türkiye
Bayraktar: 'Türkiye tarihin doğru tarafında yer aldı”
Bayraktar: 'Türkiye tarihin doğru tarafında yer aldı”
Türkiye Türksat Uyduları ile 5 milyar kişiye ulaşacak
Türkiye Türksat Uyduları ile 5 milyar kişiye ulaşacak
Erdoğan’ın 2024’te yürüttüğü diplomasi trafiği
Erdoğan’ın 2024’te yürüttüğü diplomasi trafiği
'Türkiye ekonomisi 22 yılda yüzde 5,3 büyüdü’
'Türkiye ekonomisi 22 yılda yüzde 5,3 büyüdü’
Erdoğan: Büyük reformları biz gerçekleştirdik
Erdoğan: Büyük reformları biz gerçekleştirdik
HABERLER>GUNDEM
28 Ocak 2016 Perşembe - 10:05

Kalın gündemi değerlendirdi

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Terör örgütüne yönelik propaganda faaliyetleri ifade özgürlüğü kapsamında ele alınamaz”dedi.

Kalın gündemi değerlendirdi

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerini korumak zorundadır. Burada hakkı ihlal edilen terör örgütünün saldırdığı vatandaşlarımızdır. Asıl insan hakları ihlalleri buradan kaynaklanmaktadır ve şu anda da güvenlik güçlerimiz vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini, can ve mal güvenliğini sağlamak için yoğun bir çaba sarf etmekte, fedakâr bir şekilde mücadele etmektedir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalar yapan Kalın, basın mensuplarının konu ile ilgili sorularını da cevapladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, kamuoyu ile canlı olarak da paylaşılan toplantıda şunları söyledi: “Geçen yıl Cumhurbaşkanımızın yoğun bir mesaisi oldu, onunla ilgili birkaç kısa bilgi vermek istiyorum size. Anayasa’nın 104. Maddesine göre bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder, Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu çerçevede de Sayın Cumhurbaşkanımız 2015 yılı içerisinde yoğun bir faaliyet dönemi geçirdiler. Tabii kendisinin 10 Ağustos 2014 tarihinde ilk defa halkın oylarıyla seçilen bir Cumhurbaşkanı olmasının da hem Türk siyasi hayatında, hem de Cumhurbaşkanlığı makamının konumunda çok önemli bir değişim olduğunun altını çizmek isterim. Zira halkın oylarıyla seçilmesi neticesiyle Anayasanın kendisine verdiği sorumluluk ve yetkilerin yanı sıra, aynı zamanda millete karşı da bir sorumluluk üstlenmiş oldu Sayın Cumhurbaşkanımız.

“CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLİYESİNİ RANDEVU USULÜYLE ZİYARETE AÇTIK”

Bu çerçevede de geçtiğimiz yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Cumhurbaşkanlığı makamı işçisinden, işverenine, sanatçısından muhtarına, devlet adamından bürokratına kadar ülkemizin her kesiminden 10 binlerce kişiye ev sahipliği yaptı. Bunların birçoğunu da Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat kendileri burada ağırladılar, karşıladılar. Ayrıca bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanlığı Külliyesini de randevu usulüyle ziyarete açmış bulunuyoruz, isteyen vatandaşlarımız internet sayfamızdan başvuru yapmak suretiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesini ziyaret edebilirler. Tabii hem Türkiye Devleti’nin en yüksek temsil makamı olması, hem de halkın oylarıyla seçilmiş olması itibariyle de geçen yıl boyunca Cumhurbaşkanımız milletimizin her kesimiyle ülkenin her tarafında farklı zaman ve zeminlerde buluştular, toplu açılış törenleri yaptılar, valilik, belediye, garnizon ziyaretleri yaptılar. Yine bu ziyaretler içerisinde örneğin başta Adana, Adıyaman, Aksaray, Antalya, Erzurum, Diyarbakır, Antep, Hakkâri, Maraş olmak üzere 50 farklı şehrimize yaklaşık 60 ziyarette bulundular 2015 yılı içerisinde. Aynı şekilde yurt dışı ziyaretlerinde de yoğun bir trafik yaşandığını ifade etmeliyim. 2015 yılı boyunca 28 ülkeye 33 yurt dışı ziyaret yaptı ve Sayın Cumhurbaşkanımız burada hem ikili ilişkiler, hem de uluslararası zirvelerde ülkemizi temsil ettiler. Ziyaret edilen ülkeler arasında Suudi Arabistan, Küba, Meksika, Ukrayna, İran, Rusya, Kazakistan, Almanya, Bosna Hersek, Fransa, Azerbaycan gibi pek çok ülke bulunmakta. Yine ülkemizde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde geçtiğimiz yıl içerisinde 20 devlet başkanı, 9 meclis başkanı, 15 başbakan burada ağırlandı, ayrıca birçok bakan düzeyinde de yabancı konuğun burada ağırlandığını, toplamda da yaklaşık 1200 kadar yabancı misafirin külliyede ağırlandığını sizlerle paylaşmak isterim.

“MİLLETİMİZİN ÇOK FARKLI KESİMLERİNDEN YAKLAŞIK 26 BİN KİŞİ KÜLLİYEDE AĞIRLANDI”

Bunun yanında yine külliye bünyesinde yapılan resepsiyonlar, iftar yemekleri, ödül törenleri, kanaat önderleriyle buluşma, heyet kabulleri, Cumhurbaşkanlığı Sofrası vesilesiyle milletimizin çok farklı kesimlerinden yaklaşık 26 bin kişi külliyede 1 yıl boyunca ağırlandı.Yine vatandaşlarımızın CİMER’e yaptığı başvurularda da ciddi bir artışın olduğunu, buraya çeşitli dilekçe-başvuru şeklinde dilekçelerin ve başvuruların ulaştığını ifade etmek isterim. Yine geçen yıl iki önemli uluslararası toplantıya da burada ev sahipliği yaptık biliyorsunuz diğer pek çoğunun yanında. Bir tanesi, Çanakkale Savaşları’nın 100. Yılı münasebetiyle 23 ve 24 Nisan’da İstanbul ve Çanakkale’de 100’den fazla ülkenin devlet başkanı, başbakan, meclis başkanı ve bakan temsilcilerinin katılımıyla çok büyük bir anma programı yapıldı. Ardından da bildiğiniz gibi Kasım ayında da Antalya’da G-20 Zirvesi’ne ev sahipliği yaptık. Bu Türkiye’nin ilk G-20 ev sahipliği idi ve hamdolsun Cumhurbaşkanımızın başkanlığında gerçekten ülkemize yakışır bir ev sahipliğini yaptık. Hem sonuçları itibariyle, hem yansımaları itibariyle yüzümüzü ağartan bir çalışma yapıldı.

Bu çerçevede de Cumhurbaşkanımızın 2016 programı da aynı yoğunluk, tempo içerisinde devam edecektir. Kendisinin koşturan, terleyen Cumhurbaşkanı tanımına layık bir performans 2015’te gösterildi, 2016’da da bundan çok farklı olmayacak. Külliye çevresinde de yoğun bir inşaat faaliyetinin devam ettiğini biliyorsunuz, daha önce camimiz açıldı, kongre merkezimizin de Mart ayı içerisinde açılması planlanıyor, inşallah orası da ülkemizin hakikaten en nezih, kapasitesi yüksek, çok amaçlı, kullanışlı kongre salonlarından birisi olacak ve herkese açık olacak, isteyenler başvurmak suretiyle kongre merkezini kullanabilecekler. Ardından da biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde yer alacak olan Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’nin inşaat çalışmaları başlayacak, bununla ilgili süreçler tamamlanmak üzere, böylece Cumhurbaşkanlığı Beştepe Külliyesinin de fiziki gelişimi bu yeni binaların eklenmesiyle devam edecek. Şimdi bunları paylaştıktan sonra sizinle gündeme ilişkin birkaç konuyu daha paylaşmak istiyorum.

YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ

Öncelikle yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili son dönemde yakalanmış olan ivmeden memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isteriz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasi partiler, STK’lar, üniversiteler, meslek kuruluşları ve düşünce kuruluşlarının yönlendirmesiyle ve katkılarıyla yazılacak yeni anayasa şüphesiz Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda atacağı en önemli tarihi adımlardan birisi olacaktır. Bizim yaklaşımımız, yeni anayasa milletin gündemidir yaklaşımıdır. Zira bu yeni anayasa, bu milletin Cumhuriyetin 100. yılında, 2023’te dünyada kendini nasıl konumlandıracağını belirleyecek olan ana metin olacaktır. Burada Meclis’inden mahkemesine, hükümetinden bürokratik kurumlarına kadar devletin farklı birimlerinin birbirleriyle ilişkisinin nasıl olacağı, ama en önemlisi de millete nasıl etkin hizmet vereceğini tanımlaması açısından büyük bir önem arz ediyor. Bununla ilgili de bildiğiniz gibi Meclis’te zaten bir Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışması başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu yeni anayasa çalışmasını motive etmek, teşvik etmek için çeşitli vesilelerle konuşmalar yapmakta, programlara katılmaktalar. Yine bu çerçevede de kendisinin bir dizi programları olacak. Ve hakikaten milletin tam manasıyla temsil edildiği, her tür vesayetten kurtulmuş, özgürlükçü demokratik bir reform Anayasanın yazılması bizim de her zamanki gibi önceliğimiz olacaktır.

“BAŞKANLIK SİSTEMİ KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİNİN EN NET ŞEKİLDE ORTAYA KONDUĞU SİSTEMDİR”

Başkanlık sistemi de şüphesiz bu tartışmanın bir önemli cüzini teşkil etmektedir. Ve bu tartışma yeni değil, daha önce de müteaddit kereler ifade edildiği gibi rahmetli Özal, Demirel ve Türkeş zamanlarında da aslında bu konu çeşitli vesilelerle gündeme getirilmişti. Ayrıca anayasa hukukçuları arasında da yer yer bu konunun tartışıldığını, bu konuda çeşitli raporların yazıldığını biliyoruz. Tabii buradaki en temel konu, başkanlık sistemi tartışmasının halkın ya da milletin devletle ilişkisini belirleyecek bir model tartışması olmasıdır. Bu bir kişinin kendi kişisel ikbaliyle ilgili bir konu asla değildir. Ve burada belki en önemli konu da, kuvvetler ayrılığı prensibinin en net bir şekilde ortaya konacağı bir siyasi yapının inşa edilmesidir. Ve Başkanlık sistemi aslında bu kuvvetler ayrılığı prensibinin en net bir şekilde ortaya konduğu siyasi sistemi ifade etmektedir. Burada tabii altının çizilmesi gereken bir diğer önemli konu da, bu kontrol-denetim ya da kontrol-denge mekanizmalarının da, yani checks and balances denen mekanizmalarının da başkanlık sisteminde çok net bir şekilde yapılmış olmasıdır. Anayasa, başkanlık sistemi tartışmaları önümüzdeki haftalarda, aylarda da yoğun bir şekilde tartışılmaya devam edecek. Biz bu çok yönlü, çok boyutlu tartışmadan büyük memnuniyet duyuyoruz. Umarız bütün bu tartışmaların neticesinde Türkiye’nin 2023 vizyonuna uygun bir anayasa ve bununla ilgili buradan çıkacak olan bir siyasal sistem tanımlaması en kısa zamanda yapılıp hayata geçirilecektir.

“TÜRKİYE AYNI ANDA BİRKAÇ TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜCADELE ETMEKTEDİR”

Bir diğer konu, bildiğiniz gibi terörle mücadele son günlerde özellikle tekrar gündemimizi yoğun bir şekilde işgal ediyor arkadaşlar. Burada bir çerçeveyi doğru oturtmak lazım, Türkiye aynı anda birkaç terör örgütüyle mücadele etmektedir. Bunların en önde gelenleri bir tarafta DAEŞ Suriye kökenli olmak üzere, diğeri de PKK terör örgütüdür. Bunların ikisi de Türkiye’nin ulusal güvenliğine, birlik beraberliğine, istikrarına ve güvenliğine tehdit teşkil etmektedir. Bunların birini tercih edip öbürünü az ya da çok göstermek söz konusu değildir. Burada nasıl DAEŞ’le mücadele bir öncelik ise uluslararası toplum açısından, Suriye halkı açısından, Irak halkı açısından, aynı şekilde Türkiye’nin güvenliğine, birliğine, beraberliğine tehdit oluşturan PKK ile mücadelede bir önceliktir.

“BİZ BATILI ÜLKELERDE, TERÖR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA NE TÜR TEDBİRLERİN ALINDIĞINI GAYET İYİ BİLİYORUZ”

Burada bir terör örgütleri listesi ya da hiyerarşisi yapmak söz konusu değildir. Burada terörle mücadele konusunda müttefiklerimizin bizim yanımızda olduğunu ifade etmeleri son derece önemlidir, bundan memnuniyet duyarız, kendileri de müteaddit kereler bunu zaten ifade ediyorlar. Ama aynı şekilde Türkiye’nin terörle mücadelesini zaafa uğratacak, terör örgütlerini sevindirecek ya da onların çalışmalarına, terör faaliyetlerine katkı sunacak türden açıklamalardan uzak durulması da aynı şekilde önem arz etmektedir. Zira çeşitli vesilelerle gündeme gelen, Türkiye’de ve dünyada da tartışılan terörün propagandasını yapmakla ilgili konuların hakikaten bütün hassasiyetiyle beraber ele alınması gerekmektedir. Biz Batılı ülkelerde, Avrupa’da, Amerika’da terör söz konusu olduğunda, terör örgütleriyle mücadele söz konusu olduğunda ne tür tedbirlerin alındığını gayet iyi biliyoruz. İfade özgürlüğü çerçevesinin ya da sınırlarının nerede çizildiğini de gayet iyi biliyoruz. Şu çok açık ve net bir şekilde ortadadır ki; terör örgütüne yönelik propaganda faaliyetleri, bunlara doğrudan ya da dolaylı destek vermek ifade özgürlüğü kapsamında ele alınacak konular değildir. Şunun da altını çizmek isterim: Terör örgütüne ve eylemlerine yönelik aldığımız tedbirler Türkiye olarak meşrudur, etkili olmaktadır ve kamuoyu desteğine de sahiptir. Aslında biraz da bundan rahatsız olanlar son günlerde terör örgütünün propagandasını arkasına alarak, dayanarak ülkemize yönelik, Hükümete yönelik, Cumhurbaşkanımıza yönelik haksız, temelsiz, izanla, akılla izah edilemeyecek ithamlarda bulunmaktadırlar. Zaman zaman bize yapılan, ‘çatışmalar dursun, operasyonlar durdurulsun’ türü çağrıların yöneltilmesi gereken adres, terör örgütüdür. Bizim onlara da çağrımız, bize kamu düzenini kurmak için yaptığımız faaliyetlerle ilgili çağrı yapmak yerine terör örgütüne ve onların bağlı olduğu gruplara silah bırakmaları yönünde çağrı yapmalarıdır.

“TERÖR ÖRGÜTÜYLE YAPILAN MÜCADELE, KÜRT VATANDAŞLARIMIZA KARŞI YAPILAN BİR MÜCADELE DEĞİLDİR”

Burada bir noktanın da altını çizmek istiyorum, zira son günlerde yine terör örgütü ve onların mecraları tarafından istismar edilen bir konudur; terör örgütüyle yapılan mücadele hiçbir zaman Kürt vatandaşlarımıza karşı yapılan bir mücadele değildir. Bunun tersini iddia etmek, terör örgütünün Kürtleri temsil ettiğini, hatta onları eşitlemek anlamına gelir ki bunun hakikatlerle bir ilgisi olmadığı çok açık bir şekilde ortadadır. Terör örgütünün kendini Kürt vatandaşlarımızın hamisi, temsilcisi gibi gösterme gayreti olabilir, bu bir propagandadan ibarettir, Türkiye’nin gerçekleri ortadadır, Türkiye’deki Kürt vatandaşlarımızın duruşu ortadadır. Son dönemlerde yaşanan hadiseler çerçevesinde ne siyasi, ne sosyolojik manada örgütün Kürt vatandaşlarımızı temsil ettiğine dair bir iddiayı ortaya atmak mümkün değildir. Dolayısıyla, terör örgütüne karşı yapılan bir mücadeleyi sanki Kürtlere karşı yapılan bir mücadeleymiş gibi ya da Türklerle Kürtler arasında işte bir husumet, bir düşmanlık, bir ayrılık vesilesi gibi sunmaya çalışanların da aslında bilerek veya bilmeyerek terör örgütünün propagandasına alet olduklarını ifade etmek isterim. Sürecin geleceği tabii ki bundan sonra terör örgütünün silahlarını tamamen ve koşulsuz bir şekilde bırakmasına bağlıdır. Maalesef bugüne kadar terör örgütü silah bırakmak için önüne gelen pek çok fırsatı tepmiştir, bununla ilgili zemin oluştuğu halde silahı bırakıp şiddeti, terörü, bu anlamsız nihilist savaşı bitirmek yerine, tek bildiği şey olan tekrar teröre saldırmayı tercih etmiştir.

“DEVLET, KAMU DÜZENİNİ İNŞA ETMEK ZORUNDADIR”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerini korumak için elbette adım atmak, kamu düzenini inşa etmek zorundadır. Burada hakkı ihlal edilen terör örgütünün saldırdığı vatandaşlarımızdır, terör örgütünün ortaya koyduğu kaos ortamıdır. Asıl insan hakları ihlalleri buradan kaynaklanmaktadır ve şu anda da güvenlik güçlerimiz, mülki idare bu vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini, can ve mal güvenliğini sağlamak için yoğun bir çaba sarf etmekte, fedakâr bir şekilde mücadele etmektedir. Bu ortamda da terör örgütünün propagandasına prim verilmemesi ayrıca büyük bir önem arz etmektedir. Yine bu çerçevede DAEŞ terörü vahşettir, PKK terörü direniştir tarzı terör güzellemelerine hiçbir şekilde prim vermeyeceğimizin de açık bir şekilde bilinmesi gerekir. Terör terördür, bunun etnik kökeni, dini kökeni, ideolojik kökeni olmaz, terörün her türünü eşit bir şekilde aynı bakış açısıyla ret etmek durumundayız. Gene son zamanlarda yer yer ifade edilen güvenlik güçlerine karşı yapılan saldırılar terör değildir, sivillere karşı yapılan saldırılar terördür gibi bir anlayış yapılmaya çalışılıyor. Bu da bir başka şekilde terör örgütünün propagandasını yapmaktan başka bir şey ifade etmez. Nasıl DAEŞ’le mücadelede birileri çıkıp DAEŞ terörünü meşrulaştırmak adına açıklamalar yapsa, adımlar atsa, temaslar kursa buna herhalde herkes büyük tepki gösterir. Biz de aynı noktadayız, aynı şey hem DAEŞ terörü, hem PKK terörü için geçerlidir, bunlar arasında bir ayrım söz konusu değildir.

“DAEŞ TERÖRÜYLE MÜCADELEDE TÜRKİYE YOĞUN TEDBİRLER ALMAYA DEVAM ETMEKTEDİR”

Bu arada DAEŞ terörüyle mücadele konusunda da Türkiye yoğun tedbirler almaya devam etmektedir. Özellikle yabancı terörist savaşçılar konusunda sınır güvenliğini sağlamak için ek ilave tedbirler bildiğiniz gibi geçmiş dönemde de alındı ve bu tedbirler çerçevesinde de Ocak 2016 itibarıyla DAEŞ’le mücadele kapsamında 125 ülkeden 36650 kişiye ülkeye giriş yasağı konmuş, 93 ülkeden 3065 yabancı sınır dışı edilmiştir. Tekrar ediyorum; 125 ülkeden 36650 kişiye ülkeye giriş yasağı konmuş, bunlar terörle iltisaklı olduğu şüphesi taşıyan kişiler, 93 ülkeden de 3065 kişi sınır dışı edilmiştir. Yine DAEŞ’le mücadele kapsamında yürütülen soruşturmalar bağlamında da yaklaşık 1800 kişi gözaltına alınmış, bunlarla ilgili de adli, hukuki süreçler şu anda devam etmektedir. Biz gerek Suriye’de, gerek Irak’ta DAEŞ’le mücadele koalisyonuyla beraber ortak hareket etmeye devam ediyoruz bildiğiniz gibi.

“ESAD REJİMİNE TEKRAR SUNİ TENEFFÜS YAPMAYA ÇALIŞAN TEŞEBBÜSLERLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Suriye’deki gelişmeleri bildiğiniz gibi yakından takip ediyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 18 Aralık 2015 tarihli ve 2254 sayılı tasarı kararı çerçevesinde yeni bir müzakere süreci bildiğiniz gibi bu Cuma başlıyor birkaç gün gecikmeyle de olsa Cenevre’de gerçekleşecek. Bu müzakere sürecinin amacı, bildiğiniz gibi Suriye’de bir siyasi geçiş sürecinin sağlanması, bunun şartlarının temin edilmesidir. Bunun için de bir 18 aylık süre öngörüldü, ateşkesin sağlanması, tam yetkili bir geçiş hükümetinin kurulması, yeni bir anayasa yazılması ve seçimlere gidilmesi, böylelikle Suriye halkının iradesini sandıkta güvenli bir ortamda yansıtması hedeflenmektedir. Bu noktada uluslararası toplumun Suriye halkının yanında olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmesi ayrıca önem taşımaktadır. Zira son dönemde maalesef Suriye halkının yanındayız, Esad rejimi meşruiyetini yitirmiştir, artık gitmelidir dendikten sonra, adeta Esad rejimine tekrar suni teneffüs yapmaya çalışan teşebbüslerle karşı karşıyayız. Hâlbuki bu rejim sadece meşruiyetini yitirmemiş, birçok uluslararası örgüt, mahkeme ve insan hakları kuruluşunun raporlarına göre büyük savaş suçları işlemiştir ve işlemeye de devam etmektedir. Bu çerçevede de artık bu savaşın sona erdirilmesi, gerek terör meselesi, gerek mülteci krizi, gerek mezhep gerginlikleri, gerekse bölgedeki diğer güvenlik ve istikrar konularıyla ilgili olarak hayati bir önem arz etmektedir. Zira Suriye üzerinden yürütülen güç mücadelesi artık acımaz bir hal almış ve küresel bir boyut kazanmış bulunmaktadır.

“SURİYE KÜRTLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’YE YÖNELİK İTHAMLARIN ASLI ASTARI YOKTUR”

Suriye bağlamında uluslararası koalisyonla yürüttüğümüz çalışmaların bir parçası olarak, özellikle Türkiye-Suriye sınırının güvence altına alınması konusunda ilave tedbirler alındığını demin ifade ettim. Burada gene bir noktanın altını çizmek isterim; Türkiye-Suriye sınırında biz hiçbir terör örgütünün, terörle iltisaklı grubun fiili bir durum yaratmasına müsaade etmeyiz. Bu ister DAEŞ olsun, ister El Kaide olsun, ister YPG olsun, ister PYD, PKK ve benzeri örgütler olsun, bunların sınır bölgelerimizde bir terör yapılanmasına gitmesine elbette izin vermemiz mümkün değil, zira bu güven ve istikrarı ortadan kaldıran bir hamle olacaktır. Cenevre’deki bu bağlamda Suriye görüşmelerinde Suriye Kürtleri de aynı diğer gruplar gibi, Araplar gibi, Türkmenler gibi temsil edilmektedir. Bizim karşı olduğumuz, PKK iltisaklı grupların Suriye Kürtlerinin temsilcisi gibi masaya oturma talebidir. Bunun sahada böyle olmadığını biliyoruz. Bu örgütün ve ilgili grupların bir tarafta Esad rejimiyle, bir tarafta PKK terör örgütüyle, başka gruplarla ne tür ilişkiler içerisinde olduğu herkesin malumudur. Dolayısıyla, burada özellikle Suriye Kürtleri bağlamında yer yer Türkiye’ye yönelik ithamların da aslının astarının olmadığının altını bir kez daha çizmek isterim.

“SURİYE TÜRKMENLERİYLE İLGİLİ SÜRECİ ÇOK YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ”

Türkiye’nin Suriye Kürtleriyle herhangi bir sorunu yoktur, tam tersi Suriye Kürtlerinin daha adı bile hiç anılmazken Sayın Cumhurbaşkanımız 2009-2010, hatta 2011 yılı içerisinde bile Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi, nüfuz cüzdanlarının verilmesi, pasaport verilmesi için Suriyeli yetkililere ilk defa bu konuyu gündeme getiren liderdir daha bu PYD, işte Suriye Kürtleri falan vesaire konuları hiç konuşulmadan önce. Aynı şekilde Kobani hadiseleri olduğu zaman da ora üzerinden bir efsane yaratılmak istendi. Ama gerçek şu ki; 3 gün içerisinde Kobani’de bulunan yaklaşık 195 bin insanı Türkiye’ye alan da gene bu hükümettir, bu devlettir, Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla yapılmış bir eylemdir o. Niye? İnsani kaygılarla. Böylece Kobani’de bu insanlar ölümden, savaştan kurtulmuşlar, ülkemizde aylarca ağırlanmışlar, bir kısmı şu anda döndü, bir kısmı hala burada. Ve biz Suriye’ye de, Irak’a da hiçbir etnik ayrım yapmadan, Kürt, Türk, Sünni, Şii, Süryani vesaire ayrımı yapmadan insani yardımlarımızı da bugün de ulaştırmaya devam ediyoruz. İster Kobani’ye, ister Tel Abyad’a, ister Telafer’e, ister Musul’a, ister Kerkük’e, ulaşabildiğimiz her yere insani yardımlarımızı da ulaştırmaya devam ediyoruz; bunun da altını özellikle çizmek isterim. Bu bağlamda da Suriye Türkmenleriyle ilgili de süreci çok yakından takip ettiğimizi, kendilerine her türlü desteği verdiğimizi, vermeye devam edeceğimizi de özellikle ifade etmek istiyorum. Özellikle Rusya’nın Suriye Türkmenlerine yönelik saldırılarının hiçbir meşru tarafı yoktur, bunu pek çok defa ifade ettik, Cenevre görüşmelerinde de bu konun altını tekrar çizeceğimizi ifade etmek isterim. Zira Suriye Türkmenlerinin özellikle yoğun olarak bulunduğu Bayırbucak bölgesinde herhangi bir DAEŞ tehdidi söz konusu değildir, burada Rus hava saldırılarının Esad rejimini rahatlatmak için, nefes aldırmak için yapılmış bir hamle olduğu açıkça ortadadır. Evet, benim aslında birkaç konum daha var ama kalan kısımları isterseniz sizin sorularınızla devam edelim, birkaç soru almak suretiyle devam edebiliriz.”

“PYD’Yİ CENEVRE GÖRÜŞMELERİNE KATMAYA ÇALIŞMAK MÜZAKERELERE AYKIRI BİR DURUMDU”

Soru: “Türkiye Cenevre Konferansında hangi düzeyde temsil edilecek; birinci sorum bu. İkincisi; Türkiye’nin PYD’nin katılması durumunda konferansı boykot edeceğini Sayın Dışişleri Bakanı dün açıkladı, bildiğimiz bu. Ama bilmediğimiz bir arka planda nasıl bir diplomasi yürüttü Türkiye? Bu konuda PYD’nin katılmaması için diğer ülkelerin liderleriyle, dışişleri bakanlarıyla görüşmeler oldu mu?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Şimdi bu Cenevre toplantısı aslında bildiğiniz gibi 25’inde toplanacaktı, fakat bu temsil meselesi, hangi grupların katılacağı vesaire meselesi uzadığı için Cuma gününe alındı. Tabi ki burada özellikle Dışişleri Bakanımızın yoğun bir diplomasi trafiği oldu. Neden? Çünkü orada müzakerelere katılacak grupların kimler olacağı aslında çok önceden belirlenmişti. Hatırlarsanız, Riyad’da Suriye muhalefeti toplantısı yapıldı ve oraya bütün bu gruplar, yani bu Cenevre görüşmelerine katılacak olan bütün bu gruplar davet edildiler ve bunlar ilan edildiler bunların kim olduğu. Bunlardan da bir Suriye istişare heyeti ya da müzakere heyeti oluşturuldu ve bunun başına da Riyad Hicap getirildi, yani bu dediklerimiz Aralık ayında zaten yapıldı ve bitti. Şimdi o süreçte PYD konusu hiç gündeme gelmemişken, yani geldiği halde devre dışı bırakılmışken, şimdi tekrar bir son dakika hamlesiyle tekrar PYD’yi Cenevre görüşmelerine katmaya çalışmak, bir kere şu ana kadar yürütülen çalışmalara ve müzakerelere aykırı bir durum; biz bunu açık bir şekilde ifade ettik.

İkincisi de, demin de söylediğim gibi, orada fiili durum yaratan, diğer gruplar üzerine baskı kuran ve şu ana kadar Suriye muhalefetinin yanında yer almayan, rejimle şaibeli ilişkilerine devam eden, PKK terör örgütüyle kirli ilişkilerine devam eden bir grubun orada Suriye Kürtlerini temsilen bulunma iddiası elbette kabul edilebilir bir şey değil. Bu sadece Türkiye’nin değil, diğer ülkelerin de kabul ettiği bir nokta olduğu için de zaten dün itibarıyla nihai karar verildi ve müzakerelere Cuma günü bu dediğim gruplar çerçevesinde başlanacak, orada Türkiye de temsil edilecek.”

“DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA BAZI BELEDİYELERİN YASA DIŞI FAALİYETLER İÇERİSİNDE OLDUKLARINI GÖRDÜK”

Soru : “Terörle mücadele kapsamında soracağım. Muhalefetten çokça eleştiri var ama, AK Parti Genel Başkan Danışmanı Sayın Hüseyin Çelik’in bir yazısı bugün internet sitesinde yayınlandı, çözüm sürecinin işleyişini eleştiriyor yazısında, yani siyasi işleyişi. O dönemde iyi niyetli de olsa valiler, kaymakamlar, polisler, askerlerin eli kolu bağlandı diyor, biz bunu Başbakana, Cumhurbaşkanına ilettik diyor. Bu eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz.

 

Bir diğeri de, Sayın Cumhurbaşkanı dün kaymakamlarla buluşmasında gerekirse mevzuatı bir kenara koyun dedi. Hani bu yasa dışına çıkın gibi de algılandı, tartışmalar yaşandı. Bu konuya da ilişkin yorumlarınız.”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “İkinci Sorunuzdan başlayayım. Şimdi özellikle son aylarda Doğu ve Güneydoğu’da belli belediyelerin ne tür yasa dışı faaliyetler içerisinde olduğunu biz gördük. Bunu yasal bir çerçeveye, kılıfa uydurmaya çalışıyor olabilirler, ama bu hendeklerin ya da çukurların hangi makinelerle, ne tür imkânlarla kazıldığı artık herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla, burada Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı çağrı doğrudan bununla ilgidir, yani devletin verdiği imkânları devlet aleyhine kullanmaya çalışanların önüne geçmek amacıyla yapılmış bir çağrıdır ve hâlâ bu çukur siyasetinde de ısrar edenler maalesef sanki bu onların bir müktesep hakkıymış gibi bu faaliyetlerinde ısrar ediyorlar. Buna karşı elbette devlet tedbir almak zorundadır, çünkü bundan en fazla orada yaşayan vatandaşlarımız mağdur olmaktadır. Yasa dışına çıkma diye bir şey söz konusu değil.

Yerel düzeyde bildiğiniz gibi bunu belediye başkanı, kaymakamlık ve diğer mülki amirler o bölgeyi beraber yürütürler belli bir iş paylaşımı, görev paylaşımı içerisinde. Ama burada yasalara aykırı bir faaliyet söz konusu olduğunda elbette buna müdahale etmek orada mülki amirin de en doğal hakkıdır, görevidir.”

“ÇÖZÜM SÜRECİNİ SABOTE EDEN TERÖR ÖRGÜTÜ TARİHÎ BİR FIRSATI TEPMİŞTİR”

“Sayın Çelik’in yazısını okumadım, bilmiyorum tam detaylarını, bağlamını. Ama çözüm süreci olarak tarif ettiğimiz o dönem içerisinde atılan adımların bu ülkeye neler kazandırdığını da unutmayalım, tekrar hatırlayalım. Burada maalesef bu süreci istismar eden terör örgütü olmuştur ve onu sonunda sabote eden de terör örgütü olmuştur, tarihî bir fırsatı tepmiştir. Bu süreçte çok önemli kazanımlar elde edildi demokratik haklar anlamında olsun, hukuki reformlar anlamında olsun, kardeşlik bağlarının güçlendirilmesi anlamında olsun, Türkiye elbette bu kazanımların gerisine düşmeyecektir, bundan sonraki sürecin -o yüzden ifade ettim- geleceği terör örgütünün silah bırakmasına bağlıdır. O zaman da bu sürecin nihai amacı elbette örgütün silah bırakmasıydı, bugün de aynı hedef yerinde durmaktadır. Dolayısıyla, buradan başka bir mana çıkartmak yanlış olur. Tabi ki böyle bir istismar, böyle bir suiistimal ya da sabotaj eylemleri artık hiçbir şekilde karşılık bulması mümkün değildir. Biz bir tarafta kamu düzenini inşa ederken, öbür tarafta vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini garanti altına alacak adımları devlet olarak, Hükümet olarak atmaya elbette devam edeceğiz.”

“BÖLGEDEKİ DEMOGRAFİYLE OYNAMAK, SURİYE’NİN GELECEĞİNİ DAHA DA KARARTIR”

Soru: “Fırat’ın batısına geçmek Türkiye’nin kırmızı çizgisi, daha önce de birçok defa söylendi bu. Ancak, şimdi PYD’nin Afrin’in doğusuna, Fırat’ın batısını kullanmak, gene Afrin’in doğusundan Cerablus’a girmek için harekete geçtiği belirtiliyor, bu noktada Ankara’ya bazı raporların geldiği ifade ediliyor. Size gelen bu şekilde raporlar var mıdır? Ve böyle bir durum olursa Türkiye’nin tavrı ne olacak?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Arkadaşlar, değişik vesilelerle ifade ettiğimiz gibi, bizim Türkiye-Suriye sınırında ya da Suriye’nin kuzeyi diye ifade edilen o bölge içerisinde fiili durumlara bir müsamaha göstermemiz söz konusu değil. Bu hem bizim kendi ulusal güvenliğimiz, hem de Suriye’nin geleceği açısından kabul edilebilir durum asla değildir. Oradaki etnik yapılarla oynamak, diğer gruplar üzerinde baskı kurmak ya da Uluslararası Af Örgütü’nün raporunda ifade edildiği gibi savaş suçu teşkil edecek eylemler içerisinde bulunmak, ki Tel Abyad’da bu yapıldı bildiğiniz gibi, bunları kabul etmemiz elbette mümkün değil. DAEŞ’le mücadele bahanesiyle orada coğrafyayla, demografiyle oynamak ancak Suriye’nin geleceğini daha da karartır ve bu hiç kimsenin faydasına olmaz. Bu konuyla ilgili sahadaki süreçleri biz yakından takip ediyoruz, müttefiklerle de zaten Cenevre’de yapılacak görüşmeler çerçevesinde bu konu etraflı bir şekilde ele alınacak.”

“IRAK HÜKÛMETİNİN GÜVEN VE İSTİKRAR ÇABALARINI DESTEKLİYORUZ”

Soru: “Efendim, hafta sonunda Sayın Cumhurbaşkanı Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’le görüştü, önemli bir gündem maddesinin Başika Kampındaki durum olduğunu biliyoruz. Gelinen son durum nedir acaba? Yeni inisiyatiflerle yola devam edileceği söylendi, kampın tabelasının değiştirileceği ifade edildi. Türkiye ve Amerika Başika Kampı konusunda nasıl bir noktaya geldi acaba?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Başika’ya bildiğiniz gibi biz DAEŞ’le mücadele kapsamında askerlerimizi gönderdik ve bunu Iraklı yetkililerle, özellikle de Musul Valisi, Milli Savunma Bakanı, onlarla yapılan müzakereler neticesinde gerçekleştirdik. Tabi daha sonra konu başka bir yere çekildi. Şu anda misyon noktasında, hedef noktasında herhangi bir ihtilaf söz konusu değil, yani DAEŞ’le mücadele kapsamında oradaki üssümüzün hem Peşmerge’ye, hem Musul gönüllü birliklerine, hem de diğer gruplara eğitim vermesine herhangi bir itiraz söz konusu değil. Şu anda Iraklıların da kaygılarını giderecek şekilde bir süreç başlatılmış durumda, onun şekli şemali biraz daha detaylandıkça kamuoyuyla da paylaşacağız.

Şu anda oradaki birinci öncelik DAEŞ’le mücadele o bölgede, ama aynı zamanda bizim için PKK terörüyle mücadelenin de önemli olduğunun altını bir kez daha çizmek isterim.

Yine bu bağlamda biz Irak Hükümetinin güven ve istikrar çabalarını, reform çalışmalarını desteklediğimizi de ifade etmek isterim. Iraklı yetkililerle bu bağlamda her düzeyde temasımız da devam ediyor. Son olarak Sayın Meclis Başkanımız bildiğimiz gibi İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Arası Birliği’nin Dönem Başkanı olarak Irak’ın Başkenti Bağdat’a gitti ve Dönem Başkanlığını Iraklı mevkidaşı Sayın Cuburi’ye devretti. Orada da kendisi hem Irak Meclis Başkanıyla, hem Irak Cumhurbaşkanıyla ve tabi ki diğer ülkelerin meclis başkanlarıyla da güzel, verimli görüşmeler yaptılar. Dün kendisiyle de bu konuyu değerlendirme imkânımız oldu.

Bu konunun artık bir Sorun olmaktan çıkması yönünde önemli adımlar atıldı, çok yakın bir zamanda da bu prosedürlerin tamamlanması suretiyle oradaki bizim eğitim faaliyetlerimiz bu yeni çerçeve içerisinde devam edecektir.”

PYD’YE VERİLEN MÜHİMMATLAR

Soru: “Efendim, bir süreden beri konuşuluyor, Sayın Cumhurbaşkanına da sorulmuştu, Leyla Zana ile bir görüşme gerçekleşip gerçekleşmeyeceği yönünde. Böyle bir niyeti olduğunu belirtmişti Sayın Cumhurbaşkanı. Bu konuda son durum nedir? İlk Sorum bu olacak.

İkincisi; yeni anayasa çalışmalarından ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılacak olan, gerçekleştirilecek olan çalışmalardan söz ettiğiniz. Cumhurbaşkanlığı makamı bu süreç içerisinde bir kendisi süreci tartıştırma misyonu içerisinde mi olacaktır, yoksa doğrudan bir metin teklifi olacak mıdır, komisyona ya da kamuoyuna böyle bir şey paylaşacak mıdır?

Bir de yine arkadaşlarımın sorusuna devamen, Joe Biden’in ziyareti sırasında ve öncesinde bazı şeyler yansıdı Türk basınına, özellikle işte bölgeye gerçekleştirilen terör operasyonlarında insansız hava aracının ele geçirildiği ve belli silahların çıktığı. Acaba Türkiye’nin elinde PYD’ye verilen silahların herhangi bir biçimde PKK’ya ulaştığı ve bölgede yapılan operasyonlarda ele geçirildiğiyle ilişkin bir bilgi gelmiştir?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Şimdi Leyla Zana Hanımefendiyle görüşme meselesini özel kalemler şu anda takip ediyorlar, zannediyorum hem Cumhurbaşkanımızın, hem Leyla Hanımın -ki kendisi şu anda yurt dışındaymış- programlarının uygun olduğu bir zamanda bu randevunun, kabulün gerçekleşmesi için arkadaşlarımız çalışmalarını yürütüyorlar.

Bu PYD’ye verilen mühimmat, bizim bildiğimiz kadarıyla silah değil mühimmattır verilen şu ana kadar. PKK’nın eline geçip geçmediği meselesiyle ilgili, biz bu konuyu tabi ki çok yakından takip ediyoruz, çünkü bizim ulusal güvenliğimizi doğrudan ilgilendiren bir konudur. Zaten baştan beri söylediğimiz, üzerinde ısrarla durduğumuz konulardan birisi de, bu sınır bölgesinde bu fiili durumların, terör yapılanmalarının ülkemize zarar vermesini önceleyecek tedbirleri almaktır. Bu konuyu biz en üst düzeyde dillendirmeye devam ediyoruz, bununla ilgili gerekli tedbirleri de aldık, öyle bir hareketlilik planı var idiyse bile bunların birçoğunun boşa çıkartıldığını ifade edebilirim. Çünkü sınırlığımızın güvenliği sadece o sınırlığın güvenliğinden ibaret değil, bizim ülkemizin güvenliği demek ve bizim açımızdan da tehdit neredeyse güvenliğin sınırını da biz orada çizmek durumundayız; ki Suriye’nin şu andaki kaos ortamında bu tedbirleri elbette almak durumundayız.

YENİ ANAYASA SÜRECİ

Anayasa süreciyle ilgili ifade ettiğim gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda gerek siyasi partilerle, gerek STK’larla, meslek kuruluşlarıyla, üniversitelerle, düşünce kuruluşlarıyla bu konuyu farklı platformlarda ele alıyor, ele almaya da devam ediyor. Bu tartışmayı motive eden, ona bir çerçeve kazandıran, yönlendiren bir figür olarak elbette katkılarını sunmaya devam edecek. Ama bizim Cumhurbaşkanlığı olarak, zaten usulün de böyle bir anayasa teklifinde bulunmamız söz konusu değil, bu biliyorsunuz Meclis’te yürüyecek bir süreçtir. Ama oraya kadar, Meclis’te oluşacak anayasa metninin herhalde oluşumu toplumun bütün kesimlerinin katkılarıyla gerçekleşeceği için doğal olarak Cumhurbaşkanlığı da bu konudaki görüşlerini, kanaatlerini, tekliflerini farklı şekillerde mecralarda ifade edecek. Mesela nitekim bu çerçevede de yarın Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuda bir programı olacak ve orada da bu yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili bir çerçeve konuşması yapacaklar.”

“BÖLGEDEKİ KANAAT ÖNDERLERİ İLE GÖRÜŞMELER DEVAM EDECEKTİR”

Soru: “Efendim, Cumhurbaşkanın özellikle devam eden terör operasyonları ve bölgedeki durumla alakalı görüşmeler yapacağını önümüzdeki sürece ilişkin de biliyoruz. Zaman zaman kanaat önderlerini buraya davet edip görüşmelerini yapıyor, Leyla Zana’yla yine benzer konuda bir randevusu olacak. Bunun dışında acaba bu tarz isimlerle spesifik olarak söylenebilecek bir randevu talebi ya da kanaat önderleri benzeri görüşmeleri önümüzdeki süreçte de olacak mı? Belirlenen takvim veya bu isimlere yönelik bir şey var mı?”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız bu tür siyasi istişarelere ya da genel istişarelere önem veren bir liderdir. Geçtiğimiz hafta biliyorsunuz Beştepe Sofrasında da biz bu konuyu ele aldık ve toplumun çok farklı kesimlerinden uzmanları oraya davet ettik, bunları da konuştuk orada. Tabi ki bu tür toplantılar da devam edecek, buna her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Cumhurbaşkanımız bu tür toplantılara, görüşmelere her zaman zaten açık olmuştur bildiğiniz gibi. Bölgedeki kanaat önderleri, ki en çok ihmal edilen insanlardır bunlar, orada hakikaten sahada olan insanlardır bunlar, ama elinde silah yok diye sesi çıkmayan insanlar değildir bunlar. Bunlar o sahada insanların içerisinde bulunan kanaat önderleridir, liderlerdir, koruculardır, aşiret liderleridir, melelerdir, mollalardır vesaire. O insanlarla da tabi ki elbette temas etmek gerekir, çünkü onlar oralarda yaşıyorlar. Ve ayrıca, siyasi temsilciler olur, meslek kuruluşlarının temsilcileri olur, bunları da çeşitli periyotlarla gerek buraya davet etmek suretiyle, gerek başka ortamlarda elbette bu konuda görüşmeleri ve istişareleri devam edecek Sayın Cumhurbaşkanımızın.

Son olarak şu konuyu paylaşayım sizinle arkadaşlar: Cumhurbaşkanımızın bu hafta sonu başlayacak bir Latin Amerika ziyareti olacak, 31 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında Şili, Ekvator ve Peru’yu kapsayan bir ziyareti olacak. Ardından da bildiğiniz gibi Afrika’ya da bir dizi ziyaretleri olacak Sayın Cumhurbaşkanımızın, daha sonra Mart ayı sonunda Amerika Birleşik Devletleri Nükleer Güvenlik Zirvesi münasebetiyle bir ziyareti olacak, onunla ilgili zaten tarihler yaklaştıkça sizinle detayları tekrar paylaşırız.”

 
Pkk/kck operasyonu: 11 ş gözaltı
 
Erzurum okuyor..
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
‘Bunların yaptığı terördür’
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "DAİŞ benzeri yapıların kullandıkları ...
‘Biz çok asil bir milletiz’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye, nevzuhur bir devlet değildir. Arkamızda, ...
Erzurum, 2016’ya 416 proje ile girdi
2015 yılı İl genelinde 880 projeden 216’sının tamamlandığı, 451 projenin ...
 
Abdulhakimoğulları’na yeni görev
Aile ve Sosyal Politikalar Eski İl Müdürü Sedat Abdulhakimoğulları Milli ...
ESK’den bilgilendirme açılımı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı Et ve Süt Kurumu, Erzincan’ ...
‘Tereddüt göstermeyiz’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizi terörle mücadelesinde yalnız bırakanlar, ...
 
Yeni Anayasa çağrısına tam destek
16 STK'dan oluşan Türkiye Anayasa Platformu tarafından yapılan "Yeni Anayasa ...
Doğu’dan beyaz haber
Doğu Anadolu Bölgesinde kar yağışı, soğuk ve zorlaşan yaşam gündemin ilk ...
Palandöken’de kar 1.5 metre sınırında
Erzurum Konaklı ve Palandöken’de kar kalınlığı 1.5 metre sınırına dayandı.
 
DADAŞ GAZETESİ
YAZARLAR
Nedim Atakol
Nedim Atakol
Adalet adalet adalet; illa adalet!
İrfan Kayagil
İrfan Kayagil
Ateizm Kazanı Kaynıyor, Din Adamları Nerede?''
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
DADAŞ
ANKET
Erzurum Havalimaninin ismi ne olsun?

Recep Tayyip Erdogan
Nafiz Kotan
Palandoken
Saltuklu
Dadas

Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Gundem Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Spor Kültür & Sanat Sağlık & Yaşam Araştırma Polemik
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva