Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, içeride yargı ve emniyet içindeki çeteler marifetiyle MİT'in TIR'larına saldırıldığını belirterek, "TIR'ları durduranlar, MİT mensuplarını tartaklayanlar, tamamen hukuksuz biçimde o TIR'larda arama yapanlar bunu sadece ve sadece Türkiye'yi uluslararası arenada zora sokmak adına yaptılar. İnanın, düşman gelse böyle namertçe davranmazdı" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Konuşmamın hemen başında diyanet işleri başkanlığımız tarafından her yıl çok anlamlı faaliyetler ile ifa edilen kutlu doğum haftasının hayırlı olmasını niyaz ediyorum. Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu'nda binlerce kişinin katılımıyla güzel bir merasim gerçekleştirildi. Dün Rize’deydiler. Şanlıurfa’yla devam edilecek hafta boyunca değişik illerde bu törenler icra edilecek. Bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığımızın yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığımız başta olmak üzere diğer bazı kurumlarımızda Hz. Peygamberi çeşitli etkinliklerle hatırlıyor ve hatırlatıyorlar. Merhum Mehmet Akif'in o güzel mısralarda ifade ettiği gibi, 'Her bir fert, her bir cemiyet hatta tüm beşeriyet Hz. Peygambere medyumdur'. Bizler de bu borcumuzu Hz. Nebi'yi sürekli hatırlayarak ve hatırlatarak veda etmeyi sürdüreceğiz. Kutlu doğum Haftası vesilesiyle bir kez daha Hz. Nebi'ye ve ashabına Allah'ın selam ve salatını iletiyor, onun gösterdiği istikametten ayrılmamayı Rabbimin herkese nasip etmesini diliyorum" ifadelerini kullandı.
Hafta sonunda önemli bir yatırımın açılışının gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, yapımı tamamlanan Ambarlı İleri Biyolojik Atık Su Arıtma tesisinin Cumartesi günü hizmete girdiğini ifade etti. Ambarlı Tesisi'nin İstanbul'un 5 ilçesinin, 1 milyon 600 bin nüfusun sularını arıtacağına belirten Erdoğan, "1994'te biz İstanbul’da görevi devraldığımızda sadece 2 tane arıtma tesisi vardı. 20 yıl içinde biz İstanbul'a 53 yeni arıtma tesisi kazandırdık" dedi.
Şu anda gerek Haliç, gerek boğaz gerekse Marmara Denizi’nin yüzülebilen, balık tutulan bir temizliğe kavuştuğunu belirten Erdoğan, göreve geldiklerinde Haliç'te balık bulmanın ve yüzmenin mümkün olmadığını dile getirdi. Artan nüfusla birlikte su tüketiminin artığını kaydeden Erdoğan, İstanbul'daki bu büyümeye rağmen İstanbul'un geriye gitmediğini, her geçen gün geliştiğini söyledi. Erdoğan, dünyanın en büyük metropollerinden birini daha yaşanır hale getirdiklerini belirterek, "Sağolsunlar, Büyükşehir Belediye Başkanı ve ekibi hiç ara vermeden İstanbul için çalışmayı sürdürdüler. Türkiye genelinde görevi tekrar devralan belediye başkanlarımızda kesintisiz görevlerini devam ettiriyorlar. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde genel merkez olarak belediyelerimiz çok daha yakından mercek altında tutacağımızı söylüyorum. Belediye başkanlarımızı her aşamada takip edecek, hata yaptıklarında uyarılarımızı kendilerine ileteceğiz. Yeni bir anlayışla daha dinamik, katılımcı şeffaf bir yönetimle AK Partili belediyelerin farkını ortaya koyacağız" diye konuştu.
Dün MKYK'nın toplandığını hatırlatan Erdoğan, "Yeni arkadaşlarımızın atamalarını yaptık. Fatma Şahin kardeşimiz Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Kendisine gerek kadın kolları başkanlığımız, milletvekilliği, gerekse bakanlığından sonra kendisine bu denli önemli bir göreve seçilmesi nedeniyle önümüzdeki 5 yıl içinde başarılar diliyorum. Menderes Türel kardeşimiz Genel Başkan Yardımcımızdı, yerel yönetimlerden sorumluydu, daha önce Antalya'da belediye başkanlığı görevini yapmıştı. Bir dönem aradan sonra tekrar kendisini aday yaptık ve Antalya'ya yeniden belediye başkanı seçildi. Aynı şekilde Mali ve İdari İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, Balıkesir Milletvekilimiz Ahmet Edip Uğur kardeşimiz de Balıkesir'e büyükşehir belediye başkanı seçildi. Kendilerini tebrik ediyorum, kutluyorum. Bu vesileyle MKYK'dan ayrılmış oldular. Bu arkadaşlarımızın yerine İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, İzmir Milletvekili Hamza Dağ, Konya Milletvekili Mustafa Akış ve İstanbul Milletvekilimiz Tülay Kaynarca MKYK Yönetim Kurulu üyesiyken şimdi de bundan böyle aynı zamanda MKYK üyesi oldular ama içlerinden Nurettin Nebati kardeşimiz Mali ve İdari İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na geldi. Abdülhamit Gül kardeşimiz de Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na geldi. Bu arada Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na Süleyman Soylu kardeşimiz gelirken, Teşkilat Başkanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Ekrem Erdem Bey de Araştırma Geliştirmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na geçerken böyle bir görev değişikliği de burada yapılmış oldu. Kendilerine bu yeni görevlerinde ayrıca başarılar diliyorum. AK Parti MKYK'da bu görevler kolay değil. Zor, kutlu ama o denli de heyecan verici bir görev. Bu değişikliklerin de ülkemiz, milletimiz ve partimiz için hayırlı olmasını Allah'tan temenni ediyorum" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, "Bölgemizde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Suriye'de rejimin sürdürdüğü mezalim, arkasında 200 bine yakın maalesef cansız beden, yüz binlerce yaralı, milyonu aşkın sürgün bırakarak devam ediyor. Mısır'da askeri darbeyle başlayan süreç arkasında bıraktığı binlerce cansız beden yetmezmiş gibi bir de 529 idam kararıyla tekrar dünya gündeminde sıcak yerini koruyor. Aynı şekilde Ukrayna'da kaygı verici gelişmelerin yaşandığına şahit oluyoruz. Bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri çok büyük bir dikkatle takip ediyoruz. Dışişleri Bakanımız seçim sürecinde temaslarını aralıksız olarak sürdürdü. Şu anda da yurtdışında bu temaslar devam ediyor. Biz de Azerbaycan'a yaptığımız resmi ziyaretle birlikte dış politikadaki temaslarımızı yoğunlaştırdık" diye konuştu.
"Seçim öncesinde hükümetimizi yıpratmak gayesinde içeriden olduğu kadar dışarıdan da ağır, çok ağır bazı saldırı girişimleri oldu" diyen Erdoğan, "Bunların bazıları şu anda da devam ediyor. İçeride huzura, demokrasiye, çözüm sürecine, ekonomiye saldırı yapılırken, dışarıda da Türkiye'nin imajına yönelik planlı ve art niyetli kampanya başlatıldı. Dışarıdaki bu kampanyaların hangi niyetle yapıldığını ve nerelerden beslendiğini çok iyi biliyoruz. Zira, içeride birtakım algı operasyonları yapılırken dışarıda da aynı paralelde operasyonlar gerçekleşti. Örneğin içeride yargı ve emniyet içindeki çeteler marifetiyle MİT'in TIR'larına saldırıldı. Bu saldırıda amaç, Türkiye'ye terör örgütlerine yardım eden ülke iftirasını atmaktı. Bu ülkenin kurumlarına yerleşmiş çete mensupları kendi ülkelerine terörist ülke yaftasını yapıştırmak için bu operasyonu yaptılar. TIR'ları durduranlar. MİT mensuplarını tartaklayanlar, tamamen hukuksuz biçimde o TIR'larda arama yapanlar, bunu sadece ve sadece
Türkiye'yi uluslararası arenada zora sokmak adına yaptılar. İnanın, düşman gelse böyle namertçe davranmazdı" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE'YE KARŞI ÇOK ALÇAKÇA KARALAMA KAMPANYALARI YÜRÜTÜLÜYOR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bu ülkenin bazı yargı ve emniyet mensupların Türkiye'nin en azılı düşmanlarını bile kıskandıracak biçimde kendi ülkelerine bu ihaneti yaptılar. İçeride hainler çalışırken dışarıda da bazı raporlar bazı haber ve köşe yazılara marifetiyle farklı bir operasyon başlatıldı. Bu operasyon hala devem ediyor. Suriye'deki kimyasal saldırıyla Türkiye arasında bir bağlantı varmış gibi tamamen asılsız iddialar ortaya atıldı. El Kaide terör örgütü ile Türkiye arasında bir bağlantı varmış gibi, Türkiye terörü destekliyormuş gibi bir algı oluşturulmak istendi. Türkiye içindeki o malum çevreler, o malum medya bu iddiaları anında alıyor hem Türkiye gündemine hem dünya gündemine taşıyor. Bunun dışında da ihanet girişimlerine şahit olduk. AB içinde Türkiye'yi hemen hiç tanımayan, Türkiye'de bazı kaynaklardan haber alan kesimler nezdinde kara propaganda yapıldı. ABD’de aynı şekilde kara propaganda yapıldı, yapılıyor. Hatta Ermeni lobisinin temsilcileriyle işbirliği yapılarak, hatta onlara parasal destek verilerek Türkiye'ye karşı çok alçakça karalama kampanyaları yürütülüyor. Bu tüm ihanet ve taarruz girişimlerini bu insanlara, bu çevrelere acıyarak izliyoruz. Bu girişimlerin tamamı bir acziyetin ifadesinden başka bir şey değildir. Tüm bu girişimler 30 Mart seçimlerinde milletten ağır bir cevap alan, yenilmiş çevrelerin hezeyanından öte değildir."
“BİZ NE BU İHANETİ NE DE HAİNLERLE İŞBİRLİĞİ YAPANLARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ VE ASLA DA UNUTTURMAYACAĞIZ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendilerinin bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağını uzatanlardan olmadıklarını ve uysal koyun olmadıklarını belirterek, “Devletin koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, kovuyorsak, o koridorları nasıl temizlediysek hiç kimsenin şüphesi olmasın adliye koridorlarından da o çeteleri, o şebekeleri kesinlikle temizleyeceğiz” dedi.
Erdoğan, paralel yapıya ve paralel yapıyla işbirliği yaptığını belirttiği muhalefete yüklendi. Erdoğan, Türkiye’nin küresel ölçekteki etkinliğinin gazete haberleriyle sanal olarak inşa etmiş bir ülke olmadığını söyledi. Türkiye’nin gazete haberleriyle, yalan yanlış raporlarla, ısmarlama köşe yazılarıyla imajı zedelenecek bir ülke olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Türkiye dünyada büyüyen ekonomisiyle, bölgedeki müstesna konumuyla varlık gösteren bir ülkedir. Biz imajla değil aktif, ön alıcı, samimi, barışçı dış politikamızla dünyada varız ve bu şekilde var olmaya devam edeceğiz. Türkiye’yi terörle, terör örgütleriyle yan yana göstermeye çalışan her rapor, her haber ve yorum sahiplerinin itibarını sarsacak ama Türkiye’ye ve Türkiye’nin itibarına en küçük bir zarar veremeyecektir. Gerek AB nezdinde, gerek küresel ölçekte bu saldırıları etkisiz kılmak için yoğun bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
“BU MESELE TÜRKİYE MESELESİ DEĞİL DE NEDİR?”
17 Aralık sürecinden sonra yaşananlara değinen Başbakan Erdoğan, MİT’e ait TIR’ların hukuksuzca durdurulması ve aranmasının, Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantının dinlenmesi ve diğer hukuksuz dinlemelerin konusunu da çok yakından takip edeceklerini belirtti. “Bu casusluk faaliyetlerinin açığa çıkarılmasının önünde ciddi bir direnç olduğunu da burada özelikle vurgulamak istiyorum” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bakın Adana’da bir vatansever savcı çıktı. Hem casusluk faaliyetleri hem de hukuksuz dinlemeler konusunda soruşturma başlattı. Bazı zanlılar da bu soruşturmalar kapsamında gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden işte o paralel yapı, o paralel çetenin mensupları devreye girdiler ve soruşturmaya müdahale ettiler. Paralel yapının medyası manşet atıyor, paralel yapının yargıdaki uzantıları adeta talimat almışçasına zanlıları serbest bırakıyor ve tutuksuz yargılama kararıyla serbest kalıyorlar. Ortada apaçık bir ihanet varken, apaçık bir casusluk faaliyeti varken, haklarında güçlü deliller bulunan zanlıların serbest bırakılması gerçekten düşündürücüdür. Aynı şey böcek soruşturmasında yapıldı. Zanlılar ellerini kollarını sallayarak yurt dışına kaçtılar. Aynı şey sınavlardaki yolsuzluk soruşturmasında yapıldı. Aradan yıllar geçti ve belki de deliller karartıldı. Biz yargıda bu çeteleşmeyi, yargının bir kısmına sirayet etmiş bu kokuşmuşluğu dile getirdiğimizde siyaset yargıya müdahale ediyor diye birileri ayağa kalkıyor. İşte buyurun Adana’da çok açık bir casusluk faaliyeti var. Çok açık bir ihanet var ve yargı içine sızmış çete mensupları eliyle bırakın sessiz kalmayı, casuslar lehine, hainler lehine karar alınıyor. Başta HSYK olmak üzere yüksek yargıda bu hukuk cinayetlerini adeta uzaktan film izler gibi izliyor. Allah aşkına soruyorum bu mesele sadece benim meselem midir? Bu mesele sadece AK Parti’nin, sadece hükümetin meselesidir? Bu mesele bir Türkiye meselesi değil de nedir?”
“BİRİLERİ HAŞHAŞI FAZLA KAÇIRMIŞ OLABİLİR”
“Türkiye’nin cumhurbaşkanın, başbakanının, genelkurmay başkanının, hakimlerinin ve savcılarının dinlenmesinden daha vahim ne olabilir?” diyen Başbakan Erdoğan, “Bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı’ndaki en gizli toplantının dinlenip servis edilmesinden daha vahim ne olabilir? MİT’e ait TIR’ların durdurulmasından, MİT mensuplarının darp edilmesinden, TIR’ların aranmasından daha vahim ne olabilir? CHP, MHP, BDP bu hukuksuzluk karşısında hiç konuştular mı? Daha ne kadar susacaklar? Daha ne kadar üç maymunu oynayacaklar? HSYK bu hukuksuzluk karşısında, bu hukuk cinayeti karşısında daha ne kadar sessiz ve takipsiz kalacaklar? Yargı içindeki paralel çeteye cesaret veren bu tavırlar daha ne kadar devam edecek? Hiç kusura bakmasından tek başımıza kalsak da biz bu ülkenin çıkarlarını, bu milletin çıkarlarını hukukun sonuna kadar, hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla inşallah savunmaya devam edeceğiz. Birileri şantaja boyun eğmiş olabilir. Birileri tehditlerle sindirilmiş olabilir. Birileri de haşhaşı fazla kaçırmış olabilir. Ama biz sonuna kadar bu hukuksuzluğun takipçisi olacak, yılmadan, vazgeçmeden, asla boyun eğmeden ve geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç mutlaka yargının karşısına çıkacaklar. Suça göz yumanlar, ortadaki açık delillere rağmen suçun üzerini örtenlerde er ya da geç ama mutlaka bunun hesabını yine yargı önünde verecekler. Devletin koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, kovuyorsak, o koridorları nasıl temizlediysek hiç kimsenin şüphesi olmasın adliye koridorlarından da o çeteleri, o şebekeleri kesinlikle temizleyeceğiz. Ama tabi bunu akşamdan sabaha derseniz o kadar kolay değil” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, hiç kimsenin yaptığının yanına kalmayacağını belirterek, kendilerinin bugüne kadar kuvvetler ayrılığını hassasiyetle savunduklarını ve Türkiye’nin selameti adına bu güçlü savunuşu sürdürdüklerinin altını çizdi. Yasama ve yürütme olarak yargıda tuzun kokmasına da müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Yetki alanımız çerçevesinde biz zaten gerekeni yapıyoruz. Vazifelerini ihmal edenleri vazifelerini hatırlatmak bizim sorumluluğumuzdur. Bundan da kaçınmayacağız” dedi.
“HEZİMETLERİNİ ÖRTMEK İÇİN GÜNDEMİ FARKLI YERLERE ÇEKMEYE ÇALIŞIYORLAR”
30 Mart seçimlerinde ağır yenilgiye uğrayan siyasi parti ve çevrelerin hezimetlerini örtmek için yoğun bir şekilde gündemi farklı yerlere çekmeye çalıştıklarına şahit olduklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Dikkat edersiniz CHP, MHP ve BDP seçimin üzerinden 16 gün geçmiş olmasına rağmen hala çıkıp özeleştiri yapmadılar. Hala seçim sonuçlarını sağlıklı şekilde değerlendirmediler. CHP, 30 Mart akşamından itibaren seçimlere hile karıştığı iddiasını sürekli gündemde tutarak kendi tabanına oynuyor. MHP, 30 Mart akşamından itibaren seçim sonuçlarını konuşmak yerine Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gündeme getirerek, zaten kampanya boyunca da Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşmuştu, şimdi Salı günleri şu grup toplantısı olmasa herhalde konuşacak hiçbir şeyi yok. Bunu da ‘dostlar alışverişte görsün’ anlayışıyla ister istemez bu konuşmaları tabiî ki yapıldı. BDP’nin aynı şekilde gündemi farklı yerlere çekerek seçim yenilgisinin üzerini örtmeye çalıştığını görüyoruz. Bir kere burada şunu açık açık ifade etmek istiyorum; yapay gündemler, bu üç muhalefet partisinin de seçimin verdiği mesajlardan köşe bucak kaçmalarına çare olmuştur. Bu partiler kendilerini sorgulamazsa, tabanlarına gereken hesabı vermezlerse er ya da geç bu partiye oy vermiş kardeşlerim parti yönetimlerini sorgulamaya başlayacaklardır” ifadelerini kullandı.
“İHANET EDENLERİ VE İŞBİRLİĞİ YAPANLARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ”
CHP’de bu sorgulamanın başladığını gördüklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:“Vatana ihanet içindeki paralel yapıyla işbirliği yapmanın elbette bir bedeli olmalıdır. CHP ve MHP kendi tabanlarına karşı bunun hesabını mutlaka vermelidir ve verecektir. Geçen haftada ifade ettik; biz ne bu ihaneti ne de hainlerle işbirliği yapanları asla unutmayacağız ve asla da unutturmayacağız. Bu ihanetin, bu işbirliği ve ittifakın üzerinin örtülmesine de asla göz yummayacağız. Arkadaşlar, biz hiçbir zaman gerilimin tarafı olmadık. Siz o sesi tok çıkanlara, o malum medya eliyle kara propaganda yapanlara hiç aldanmayın. Bu ülkede 12 yıldır biz eser siyasetinin, plan ve proje siyasetinin temsilcisi olduk. Onlar gerilim siyasetinin temsilcisi oldu. Şunu soracaksınız ne yaptılar? Bu ülkede yerel yönetimlerde neleri var? Hangi eseriniz var? Bunu onlara sorun yeter. 12 yıl boyunca biz eser ürettik, hizmet ürettik, icraat ürettik. Onlar sadece ve sadece gerilim ürettiler. Şuna kadar 12 yıl içerisinde 8 seçime girdik ve her seçimden birinci parti olarak zaferle çıktık. Her seçim sonrasında başta medya olmak üzere bizden balkon konuşmamızı yapmamızı, gerilimi düşürmemizi istediler. Hep bunu söylediler. Bizde bunu yaptık. Büyüklük bizde kalsın dedik. Her seçim sonrasında gerilimi düşürmek için gereken adımı attık. İşte en son 12 Haziran 2011 seçimlerin olduğu akşam yine genel merkezin balkonuna çıktık, ‘Gün hesaplaşma günü değil helalleşme günüdür’ dedik ve herkesten helalleşme istedik. Açtığımız davalardan feragat ettik. Bunları yaptık. Biz bu büyüklüğü, bu olgunluğu gösterirken ne CHP’den ne MHP’den ne de BDP’den aynı olgunluğu hiçbir zaman göremedik. Biz elimizi uzattık, onlar bizi yumruklarıyla karşılık verdiler ve kaçtılar. Biz musafaha yapalım istedik, onlar yumruklarını sıktılar. Öyle zamanlar oldu ki gidelim partilerinde ziyaret edelim, konuşalım dedik, o nezaketi bile göstermediler. İşte MHP üç kez bizim bu tür talebimiz olmuştur. Kardeşim gerilimin tarafı kim işte bunlar. Biz CHP’yle de gittik, grupta kendilerini ziyaret ettik, daha önceki dönemde bakanlarım da ziyaret etti, onlar da geldi görüştük. Anlaşırız anlaşmayız ayrı bir konu ama bu görüşmeleri yaptık. Fakat MHP ile bunu hiç yapamazsınız. Üç kez talebimiz olmasına rağmen bu ülkenin iktidar partisiyiz, parlamentonun yüzde 63’üne sahibiz. Biz sizden ziyaret istiyoruz, ‘gelelim ziyaret edelim oturup konuşalım’ istiyoruz, beyefendiler evet diyemiyorlar. Kim gerilimin tarafı? Bunlarda insani ilişkiler noktasında da maalesef böyle bir şeyi beklemeyin.”
Geçen hafta grup toplantısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ilgili yaptığı konuşmayı anımsatan Başbakan Erdoğan, kendi konuşmasından Bahçeli’nin ve parti yönetiminin rahatsız olduğunu söyledi.
“BİZ UYSAL KOYUN DEĞİLİZ”
Erdoğan, “Peki aynı gün grup konuşmasında Bahçeli’nin şahsıma yönelik hakaretlerini kulakları bunların sağır mıydı ya dinlemediler mi? Sen bu ülkenin Başbakanına bu denli hakarette bulunacaksın, ee bu ülkenin Başbakanı 1.5 yıldır sizin isminizi ağzına almadı. Size hala cevap vermedi. Kusura bakmasınlar. Biz bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağı uzatanlardan değiliz. Bizim kültürümüzde bu yok. Biz Akif’in ifadesiyle, ‘yumuşak başlı isen kim dedi uysal koyun.’ Biz uysal koyun değiliz. Uysal koyun değiliz ve bugüne kadar olan süreçte gösterdiğiniz bundan sonra aynı şekilde devam etmeyecektir. Bu nasıl bir hesap Allah aşkına. Kazanan biziz, birinci parti olan biziz, zafere ulaşan biziz ama adeta özür dilememizi bekler gibi balkon konuşması yapması beklenen de biziz. Tamam da bu adamların da balkon konuşması yapması gerekmez mi? Onlara söyleyin, onlarda çıksın bir balkon konuşması yapsın. Gerilim siyasetini kim üretiyorsa, gerilimi düşürecek olanda odur. Bizi itham edenler önce aynada kendisine baksınlar. Kendi üsluplarını gözden geçirsinler. Şuanda gerelim üretim, üreterek hem başarısızlıklarını hem beceriksizliklerini gizlemeye çalışıyorlar. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Üretilen yapay gündemler, yapay tartışma ve gerilimler altını çizerek ifade ediyorum; AK Parti için kurulmuş bir tuzaktır ve biz bu tuzağa düşmeyeceğiz” diye konuştu.
“OMURGALI DURUŞUMUZU MUHAFAZA EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de değinen Başbakan Erdoğan, “Biz Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de, ardından 2015 genel seçimlerinin de sükunet içinde, tamamen demokratik kültür ve olgun içinde geçmesini arzu ediyoruz. Bunun içinde samimi şekilde mücadele vereceğiz. Önümüzde sadece 4 ay var. Biz 4 ay içinde ilkeli duruşumuzu, onurlu ve en önemlisi omurgalı duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Siyaset omurgalı duruş gerektirir. Siyaset ilkeli duruş gerektirir. Bakın 30 Mart seçimlerinde aynen bugün olduğu gibi seçimlere 4 ay kala 17 Aralık’ta bir senaryo yazdılar ve bu çirkin senaryoyu uygulamaya koydular. Bu senaryonun yazarlarının, piyonlarının, maşalarının, aktörlerinin bugün ne halde olduğunu herkes gördü ve görüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de 4 ay kala aynı şekilde bayat senaryolara başvuranlar milletten gereken cevabı alacaklar. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri maalesef bugüne kadar genellikle hep sancılı oldu. Türkiye’ye ve millete çok ağır bedeller ürettiler. Biz sancılı seçimleri sona erdirmek için Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini sağladık ve inşallah Ağustos ayında tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanını halkın oylarıyla seçeceğiz. Bildiğiniz gibi 10 Ağustos’ta ilk tur, 24 Ağustos’ta ikinci tur olarak Yüksek Seçim Kurulu bunu karara bağladı. Geçmişte olduğu gibi bugün de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir krizi dönüştürülmesine, Türkiye’ye ve millete bedeller ödetilmesine biz asla izin vermeyiz. Bu süreci suhuletle göreceğiz. Ekonomide, demokraside en küçük bir riskin oluşmasına mahal vermeden, ülkede en küçük belirsiz oluşmasına mahal vermeden bu süreci tamamla erdireceğiz” şeklinde konuştu.
“MUHALEFETTEN DE BALKON KONUŞMASI BEKLİYORUZ”
Geçen hafta yaptığı grup konuşmasında söylediği “Muhalefetten balkon konuşması bekliyoruz” sözlerini yineleyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Geçen hafta da ifade ettim. Muhalefetten balkon konuşması bekliyoruz. Muhalefetin artık Türkiye’yi kucaklamasını bekliyoruz. AK Parti nasıl ki 81 vilayette 7 coğrafi bölgede varsa muhalefetin de böyle bir hedefin peşinde koşmasını, Türkiye’yi kucaklayacak bir siyaseti devreye almasını samimiyetle arzu ediyoruz. Bizim bir il hariç yüzde 20’nin altında oy aldığımız il yok. Diğer siyasi partiler ise yüzde 5’in altında, yüzde 10’un altında gezinip duruyorlar. 12 yılda çok köklü reformlar yaptık, biz milletimizi kucakladık, biz milletimizi Allah için sevdik, bağrımıza bastık. 12 yıl önce hayali dahi kurulamayan hedefleri biz gerçeğe dönüştürdük. Daha yapacak çok işimiz var. Türkiye’nin ihtiyacı olan daha çok reform var. Bunları da yapacağız. Var olan sorunları da aşacağız. Önümüzdeki 9 yılda birbirimize kenetlenerek yapıcı eleştiriler, yapıcı muhalefet üreterek, hep birlikte 2023 için çalışarak inanın bu güzel ülkeyi çok daha yüksek hedeflerle buluşturabiliriz. Ama muhalefetin böyle bir derdi varsa. Batı’nın gelişmiş ülkelerine bakın, muhalefet iktidarıyla birçok konuda işbirliği yapabilir. Ama bizde maalesef böyle bir muhalefet yok. Acaba biz nerede takozu koyabiliriz, hep bunun gayreti içindeler. Yenilgiler yetimdir, ama unutmayın zaferlerin ise sahibi çoktur. Biz her zaman şu duayı yaptık; ‘Allah’ım bizi değil Türkiye’yi zaferle buluştur.’ Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız. Zafer Türkiye’nin olacaksa biz mağlubiyete razıyız. 77 milyonun her bir ferdinin de bu hissiyat içinde olduğuna ben yürekten inanıyorum. 77 milyonun bu hissiyatının artık siyasette, yargıda, yasamada, yürütmede tam olarak yansıması, medyada, sivil toplumda bu hissiyatın tam olarak egemen olması en büyük arzumuzdur. Kişisel hırsları bırakıp Türkiye’yi öne çıkaranlar görecekler ki hem kendileri kazanacak hem Türkiye kazanacak. Biz bu hissiyatla yolumuzda ilerlemeyi sürdüreceğiz. Türkiye’yi her boyutuyla yüceltmeye, Türkiye’yi her alanda büyük zaferlerle buluşturmaya devam edeceğiz. Bu kutlu yolda bizimle yürümek isteyen herkese kapımız da, saflarımız da, yüreğimiz de sonsuz derecede açıktır. Kucaklayarak, birleştirerek kardeşliği her alanda egemen kılarak 2023’ü her alanda inşa edeceğiz.”