Erzurum’daki açık ve bol çay içme kültürü 1895’de yaşanan kolera salgınında bölgenin valisinin, şehrin kavşak noktalarına koydurduğu dev kazanlarda demlettiği çayı halka içirerek mikropları ölmesini sağlamış ve insanların hastalanmasını önlemesi sonrası yaygınlaşmıştır.
Hastalıkla başa çıkılırken çay içme bir alışkanlık haline gelen Erzurum’da sebze ve meyve çok fazla olmadığı için vücudun su ihtiyacı çayla karşılanmıştır. Demiryolu ulaşımının yaygınlaşıp üretim merkezlerinin yakınlaşmasıyla çayın önemi azalmış olmasına karşın Erzurum’da çay tüketimi çok fazla azalmamıştır.
Sabahları uykunun verdiği mahmurluğu, çayın bardağa dökülürken çıkardığı ses, etrafa yaydığı rayihası, kokusu ve çekilen ilk yudumla atılır. Çok etkili bir ilaç gibi insanı kendine getirir. Sohbeti koyulaştırmada bir katalizördür. Erzurumlu’nun çay sevdası bu belki de biraz da yüzdendir. Erzurum’da çay bol ve açık içilir.
Şinasi 5’inci Beyit’te ‘Erzurum’da Çayhane’ şiirinde ‘Erzurumlu çayı bir başka içer / Çayı Rizeliler yetiştirir / Ama çayı da Erzurumlular içer / Erzurum’da çay bir başka içilir / Herkes hamur açar, ama anam başka açar / Herkes çay içer ama Erzurumlu bir başka içer / Çay içtiği gibi çayın destanını da yazar.” diye yazmıştır. Yine bir başka şiirde Erzurumlu’nun çay sevdası şöyle anlatılır:
“’Hıngel ile turşu yedim yanmışam / Otuz içtim şimdi ancak kanmişam / Semaverin tükendiğin sanmışam / Tazesinden hele doldur ver bir çay.”