Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Eğer kürtaj sadece annenin ya da bebeğin sağlığı ile ilgili bir durumdan dolayı yarın serbest bırakılacaksa, o zaman belli sıkıntılarla doğan çocukları elbette devlet sahipsiz bırakmaz, bırakmamalıdır. Ancak böyle bir kararı da henüz almış değiliz. Yani Türkiye'de şu an kürtaj 10'uncu haftalık gebeliğe kadar koşulsuz bir biçimde serbesttir, dileyen bu haftaya kadar kürtajla anne karnındaki bebeği aldırabilir, kazıtabilir ve küretebilir" dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Swiss Otel'de düzenlenen 'Dünya Tütünsüz Günü' programına katıldı. Akdağ, program öncesi gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, "Sezaryenle ilgili ne tür kısıtlamalar gelecek" sorusuna Akdağ, "Toplumun konuşulan sezaryen ve kürtaj meselesi ilgilisini çok tabii karşılamamız gerekiyor. Ancak şöyle bir hususa da işaret etmek isterim, sadece doktorlardan da oluşmayan meseleyi farklı yönlerle değerlendirecek bir bilimsel heyetle çalışmalar başlattığımızı daha öncede ifade etmiştim. Çalışmalar biraz zaman alacak, iki hafta ya da üç haftayı alabilir. Haziran ayı içerisinde yaptığımız çalışmaları Bakanlar Kurulu'na takdim etmeye çalışacağım" cevabını verdi.
Bu meselelerin toplumda tartışılmasının son derece doğru olduğunu belirten Akdağ, Türkiye'de kürtajın serbest hale getirilmiş olmasının 1983 ihtilalinden sonra toplumun hiç haberi olmadan ve tartışılmadan meydana çıkmış bir durum olduğunu söyledi. "Elbette bu sağlıklı bir durum değildi" diyen Akdağ, Bahçeşehir Üniversitesi'nin araştırmasına göre Türk toplumunun büyük bir kısmının kürtaja karşı olduğunu ve kadınlarını da büyük bir çoğunluğunun kürtaja karşı olduğunu ifade etti.
"ANNENİN SAĞLIĞIYLA İLGİLİ HAYATINI TEHDİT EDEN BİR DURUM VARSA, KÜRTAJA İTİRAZ ETMİYORUZ"
"Elbette annenin sağlığıyla ilgili hayatını tehdit eden bir durum varsa, orada kürtaja hiçbir zaman itiraz etmiyoruz” diyen Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bebeğin ağır bir problemi olacaksa bu konuyu da tartışılabilir buluyoruz. Nitekim, bu meseleyle ilgili bugün özellikle basında geniş bir biçimde yer alan benim bir açıklamam var. Nedir bu açıklama? Bana deniliyor ki, 'Bazı özel durumlarda hamilelik olabilir o zaman bunun için ne yapacaksınız?' Benim cevabım da şudur, 'Eğer annenin hayatı ya da sağlığı ile ilgili durumlar dışında geniş bir kısıtlama getirilecekse' dikkat edin cümle eğer diye başlıyor, getirilecekse diye bitiyor. Elbette 'O çocuğu sahipsiz bırakamayız o çocuğa devlet bakar' diyorum."
"(SEZARYEN) DOĞUM ESNASINDA BİRTAKIM KORKULAR TELKİN EDERSENİZ ONA RAZI OLUYOR İNSANLAR"
Bunun verilmiş bir karar olmadığını vurgulayan Akdağ, bu tartışmaları kamuoyunun gerçekleştireceğini, Bilimsel Heyet'le bunun tartışılacağını daha sonra da Bakanlar Kurulu'na bu konunun götürüleceğini ve ileri adımların atılacağını belirtti. Akdağ, sezaryen konusuna ilişkin olarak, "Sezaryen normal doğumun yerine geçecek gereksiz durumlarda olabilecek bir işlem değildir, çünkü sezaryen bir ameliyattır. Bir kadının karnının yarıyor, karnını ve rahmini yararak bebeğini oradan çıkarıyorsunuz. Bir defa bunu yaptığınız zaman müteakip doğumları da bu şekilde yapmak durumundasınız" dedi.
Sezaryenin ihtiyaç durumunda anne ve bebeğin sağlığını ya da hayatını tehdit eden bir durumda yapılması gerektiğine dikkati çeken Akdağ, bunun dışında vatandaşların asla sezaryene itibar etmemesi gerektiğini vurguladı. Akdağ, "Burada, vatandaşla, aile ve anneyle sezaryeni tercih eden özel hastaneler ya da değerli meslektaşlarım arasında bir bilgi farklılığı var. Siz tam doğum esnasında bir anneye ya da ailesine birtakım korkular telkin ederseniz nasıl isterseniz ona razı oluyor insanlar. Dolayısıyla bilmeli ki aile ve anneler, sezaryen bir ameliyattır ancak ihtiyaç duyulduğunda başvurulmalıdır" diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü'nün 'Ortalamada yüzde 15'i geçmemesi gerekir' dediği tıbbi işlemin Türkiye'de yüzde 50'lere yaklaştığını anlatan Akdağ, bunda bir sakatlığın olduğunun açık olduğunu ifade etti. "Mevcut durumu savunmaya çalışanlar, kendi yaptıkları yanlışı sistemin üzerine hükümetin üzerine Sağlık Bakanlığı'nın üzerine atmaya çalışıyorlar" diyen Akdağ, "Bu beyhude bir çabadır. Bugün Türkiye'de her insanın aile hekimi var. Bütün vatandaşlar 'modern aile planlaması' ile 'çocuk planlaması' yöntemlerine ulaşacak durumdadır. O zaman ne oluyor da kadınları gereksiz ameliyatla çocuklarını doğurtmaları konusunda zorluyor ya da ikna ediyoruz" şeklinde konuştu.
Bakan Akdağ, konuşmasında şunları kaydetti:
"Tartışmaları sağlıklı götürmek lazım. Birbirini suçlayarak tartışma götürmek de doğru değil. Türkiye'de kürtaj konusu bir 12 Eylül yasası olarak darbeden sonra bir oldu bittiye getirilmiştir. Bütün Dünya'da kürtaj meselesinin geniş bir şekilde tartışıldığını biliyoruz. Elbette tartışıyoruz, tartışan bir Türkiye istiyoruz. Demokratik bir Türkiye'ye bu yakışır. Biz, şahsen Sayın Başbakanımızla burada yaşam hakkından özellikle yanayız. Seçim hakkını savunanlar var, o zaman bu tartışma devam edecek ve sağlıklı bir şekilde bunu sonlandıracağız."
"ARAYIŞLARIMIZIN ASIL SEBEBİ ANNE, BEBEK SAĞLIĞI VE YAŞAM HAKKININ KUTSALLIĞIDIR"
Bir gazetecinin, 'Başbakan Erdoğan'ın 3 çocuk açıklamalarını hatırlatması ve bu düzenlemenin Türkiye nüfusun yaşlanmasıyla bağlantılı olup olmadığını' sorması üzerine Akdağ, "Arayışlarımızın asıl sebebi, anne sağlığı, bebek sağlığı ve yaşam hakkının kutsallığıdır. Ama elbette kürtajın kadının doğurganlığında birçok probleme yol açtığını biliyoruz. Sezaryen açısından da böyle problemlerin olduğunu da biliyoruz. Peş peşe sezaryenler olur ama her sezaryen kadın için bir risk olduğundan ilk doğum sezaryenle olduğunda daha sonraki doğum sayılarının azaldığını da tabii olarak biliyoruz" dedi.
Amacın, kadının üreme sağlığı olduğunu belirten Akdağ, Türkiye'nin genç bir nüfusa sahip olması gerektiğini ve Batılı ülkelerin gittiği yanlış üzerinden gidilemeyeceğine dikkati çekti. Kürtajın koşulsuz serbest olduğu ve ailelerin de belli bir yaşam biçimini geliştirdiği birçok batılı ülkenin yaşlanan nüfusuyla büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu anlatan Akdağ, bu ülkelerin bununla mücadele etmeye çalıştıklarını ama başarılı olamadıklarını söyledi.
"BELLİ SIKINTILARLA DOĞAN ÇOCUĞU DEVLET SAHİPSİZ BIRAKMAZ"
Başka bir gazetecinin, "Kürtajın 4 haftayla sınırlı tutulacağı' ve 'Tecavüze uğrayan kadının çocuğuna devlet bakacak' iddialarını hatırlatması üzerine Akdağ, "Eğer kürtaj sadece annenin ya da bebeğin sağlığı ile ilgili bir durumdan dolayı yarın serbest bırakılacaksa, o zaman belli sıkıntılarla doğan çocukları elbette devlet sahipsiz bırakmaz. Bırakmamalıdır. Ancak böyle bir kararı da henüz almış değiliz. Yani Türkiye'de şu an kürtaj 10'uncu haftalık gebeliğe kadar koşulsuz bir biçimde serbesttir. Dileyen bu haftaya kadar kürtajla anne karnındaki bebeği aldırabilir, kazıtabilir ve küretebilir" şeklinde konuştu.
Kürtajın 10 haftalık, kolu, bacağı, kalp atımları olan bir bebeğin annenin karnından bir bıçakla kazınarak çıkarılmasının adı olduğunu belirten Akdağ, asıl bunun vurgulanması gerektiğini söyledi. Akdağ, bir soru üzerine, "4 hafta konusu bizim ortaya çıkardığımız bir konu değil. Kim çıkardı, kim konuştu kim neden tartıştı bilmiyorum. Ama tartışılsın, tartışılmasında yarar var. Bilimsel gerçeklikler bütün bu tartışmaların sonunda ortaya çıkacak" dedi.
Akdağ, 'kapalı mekanlarda sigara içilmemesine ilişkin düzenleme' ile ilgili olarak, "Uygulamaları ben de takip ediyorum. Herhangi bir şehirde biraz aksama varsa bizzat o şehrin Valisini ben arıyorum. Şu anda mevcut kanun ve onun uygulamaları büyük ölçüde yeterli. Ancak, belki cezanın tahakkuk ettirilmesiyle ilgili ufak değişiklik yapabiliriz. Önce uyarı daha sonra cezaları tahakkuk ettiriyorduk. İhlaller olabilir ama bu ihlallerin peşini bırakmayacağız. Uyarı olmadan ceza uygulamasının doğrudan gelmesi için yeni bir kanun yapmayı planlıyoruz" şeklinde konuştu.
Akdağ, 'Tecavüze uğrayan bir kadının çocuğu doğurmasıyla psikolojinin ne yönde olacağını' sorması üzerine, "Kürtajla ilgili olarak, annenin hayatı ve sağlığı ile ilgili gerekliliklerin yanına tecavüz ve benzeri durumlarda bir gereklilik olarak ele alındı. Kürtaja müsaade edildi, herhangi bir sorun yok demektir. Böyle bir durumda çocuğun sahipsiz bırakılmayacağıdır. Çocuk desteksiz bırakılmayacaktır. Bu tartışmalar sonucu bir karar alındı, tecavüz ve benzeri durumlar istisna kabul edildi" dedi.
Akdağ, bugün herhangi bir sebeple ailesinin ya da annesinin bakamadığı ya da bakmak istemediği çocuğun sokakta bırakılmadığını vurguladı.