“Hz. Peygamber, Tevhit ve Vahdet” temalı Kutlu Doğum Programı’na katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada “Cihat, asla terör değildir. Terör örgütü kurup Müslümanlara zulmetmek değildir, masum insanların canlarına kast etmek değildir. Cihat; diriliştir, hayat vermedir, ihya etmedir, inşa etmedir. Bugün, eğer bir cihattan söz edeceksek, en büyük cihat, işte bu İslam ve Müslüman düşmanlarının ortaya çıkmasını sağlayan cehaletle ve fitneyle mücadele etmektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen “Hz. Peygamber, Tevhit ve Vahdet” temalı programa katıldı. İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu’nda gerçekleştirilen programda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Bir manevi diriliş ve uyanış olarak gördüğünü belirttiği Hz Peygamber’in kutlu doğumunun tüm Müslümanlar için hayırlara vesile olmasını temenni ederek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin temasının tevhit (Yaratanın birliği) ve vahdet (yaratılmışların birliği) olarak belirlendiğine işaret etti ve Kur’an-ı Kerim’den bu kavramlarla ilgili ayet meallerinden örnekler aktardı.
“İSLAM’IN BÜTÜNLEŞTİRİCİ ÇATISI ALTINDA TOPLANACAĞIZ”
Çocukluğunda babasına ‘Biz Laz mıyız Türk müyüz’ diye sorduğunu, babasının da kendisine aynı soruyu dedesine sorduğunu söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan büyük dedesinin soruya verdiği cevabı dinleyicilerle paylaştı: “Torunum yarın bir gün öleceğiz, Allah bize ‘Rabbin kim, peygamberin kim, dinin ne?’ diye soracak. ‘Kavmin ne’ diye bir soru sormayacak. Sana sordukları zaman ‘Müslümanım’ de geç.”
Aktardığı hatırasının ardından İslam toplumlarının üç tehlike ile karşı karşıya olduğunu; bunların da mezhepçilik, ırkçılık ve terör olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 13’üncü İslam Zirvesi’nde bunu Sonuç Bildirgesi’nde belirttiklerini hatırlatarak şu sözlere yer verdi: “Biz İslam’ın o bütünleştirici çatısı altında toplanacağız. Sünnisi ile Şiasıyla… Asla bunlar ayrım sebebi olmayacak. İşte onun için ‘gelin birlik olalım’ dememin anlamı bu. İkincisi ırkçılık. Rabbimiz onu da Hucurat Suresi’nde buyuruyor; hangi ırktan, hangi kavimden olursan ol, ister Türk ol, ister Kürt ol, Laz ol, Çerkez ol, Gürcü ol, Abaza ol, Boşnak ol, Roman ol, ne olursan ol… Ama bizi birleştiren bir şey var, İslam. Biz Müslümanız, burada bütünleşeceğiz. Eğer bu her ikisi de olmazsa, işte o zaman başımızın belası nedir? Terör fitnesi. ”
“HER KUTLU DOĞUM TARİHİ, MÜSLÜMANLAR İÇİN YENİ BİR BAHARDIR”
Yunus Emre’nin şiirindeki bir dizeden mülhem “Yaratılanı severiz, Yaradan’dan ötürü” dizesine atıfta bulunarak, “Başta insan olmak üzere, dünyadaki tüm canlılara, tüm varlıklara saygı duymak gerektiğinin ifadesi olan bu mesajın kuşatıcılığını, dünyadaki hiçbir felsefi veya siyasi akımda bulamazsınız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim bizleri tevhidin ve vahdetin şuurunda olan insanlardan eylesin” duasında bulundu.
Her kutlu doğum tarihinin, tüm Müslümanlar için yeni bir bahar olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maalesef, baharımızı kara kışa çevirmek, umutlarımızı daha yeşermeden kurutmak isteyenler var. Bunların bir kısmı, Peygamber Efendimizin nübüvvetinin müjdelendiği günden beri zaten gördüğümüz, zaten bildiğimiz, zaten tanıdığımız kesimlerdir. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızın, Anadolu merkezli mücadelemizin karşısında da hep bunlar olmuştur” diye konuştu.
“TERÖR ÖRGÜTLERİNİN İSLAM’A VERDİĞİ ZARARI, EN AZILI İSLAM DÜŞMANLARI DAHİ VEREMEMİŞTİR”
Her dönem olduğu gibi bugün de, kendilerini İslam dairesinde gösteren, kendilerine Müslüman diyenler arasında da, aynı gayeye hizmet edenlerin olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “DAEŞ adıyla, Boko Haram, El Kaide adıyla ortaya çıkan, İslam’a dair ne varsa, hepsini de pervasızca istismar edenlerin tüm zulümleri sadece ve sadece Müslümanlara karşıdır. Açık konuşuyorum; bu terör örgütlerinin İslam’a verdiği zararı, en azılı İslam düşmanları dahi veremez, verememiştir” dedi.
Arif Nihat Asya’nın, “Ebu Leheb öldü diyorlar, / Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed, / Ebu Leheb kıtalar dolaşıyor” dizelerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “İşte bunlar, kıtalar dolaşan Ebu Leheb’in Irak’taki, Suriye’deki, Afrika’daki, dünyanın dört bir yanındaki takipçileridir. Sorsanız, ‘Cihat yapıyoruz’ diyorlar. Hâlbuki cihat, asla terör değildir. Terör örgütü kurup Müslümanlara zulmetmek değildir, masum insanların canlarına kast etmek değildir. Cihat; diriliştir, hayat vermedir, ihya etmedir, inşa etmedir. Bugün, eğer bir cihattan söz edeceksek, en büyük cihat, işte bu İslam ve Müslüman düşmanlarının ortaya çıkmasını sağlayan cehaletle ve fitneyle mücadele etmektir. Dikkat ediniz, ‘cihat bu teröristleri öldürmektir’ demiyorum, ‘onları ortaya çıkartan şartları ortadan kaldırmaktır’ diyorum. Çünkü şayet şartları ortadan kaldırmazsanız, kaldırmazsak, yani bataklığı kurutmazsanız, ölenin yerine yenisi gelir, hem de daha fazlasıyla gelir. Çok yönlü bir mücadele elbette olacaktır, ama asıl olan kalplerin temizlenmesi, gönüllerin kazanılmasıdır. Bunun için, adeta üzeri küllenen, mahzun kalmış olan medeniyetimizi yeniden ayağa kaldırmalı, yeniden Müslümanlara ve tüm insanlığa ışık saçan bir sevgi, adalet, merhamet kaynağı haline getirmeliyiz. İslam medeniyeti, yüzlerce yıl boyunca, Orta Doğu’dan Asya’ya, Afrika’dan Avrupa’ya kadar dünyanın dört bir yanında insanlığın maddi ve manevi ilerleyişinin lokomotifi olmuştur. Daha sonra medeniyetimizin boşalttığı her yer, görünüşte maddi bir devrimle, ama esasında acıyla, sömürüyle, haksızlıkla doldurulmuştur.”
Konuşmasında İslam medeniyetinin önemli şehirlerinden örnekler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, döneminin en parlak bilim, sanat, kültür merkezi olan Endülüs’ün, geride adeta hiçbir iz bırakılmamacasına, asırlar önce yok edildiğini, İslam medeniyetinin örnek şehirleri olan Şam, Halep, Bağdat, Kahire, Sana’nın varlık-yokluk mücadelesi verdiğini, dünün ilim, irfan ve hikmet yuvaları olan Semerkant, Buhara, Kazan, Kaşgar’ın parıltısı söneli çok olduğunu hatırlatarak, İslam medeniyetinin maddi mirasının, açık ve alçak bir oyunla, her gün biraz daha örselenip yok edildiğini belirtti.
“MEZHEP FANATİZMLERİNİ DİNLERİNİN ÖNÜNE GEÇİRENLER OLDUKÇA, BERABERLİĞİMİZİ TEMİN EDEMEYİZ”
“Medeniyet tarihimizin merkez şehirlerinden, her şeye rağmen hâlâ ayakta olan bir yer varsa, o da İstanbul’dur” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Bugün Müslümanların içinde bulunduğu durum, gerçekten çok can acıtıcıdır, çok can yakıcıdır. Müslümanlar bunu hak etmiyor. Dinin sahibi Allah’tır ve kimse ona zarar veremez. Ama Müslümanlar, kendi haysiyetlerini kendileri korumak zorundadır. Bunun için tüm Müslümanların birliğine, beraberliğine, dayanışmasına ihtiyacımız var. Mezhep fanatizmlerini dinlerinin önüne geçirenler oldukça, beraberliğimizi temin edemeyiz. İnsanlığa da, İslam’a da bir ihanet olan terörizmi, kendi amaçları uğruna kullanmaya çalışanlar bulundukça, dayanışma içinde olamayız. Kur’an’ı Kerim’in ve Peygamber Efendimizin kesin olarak yasakladığı asabiye, ırkçılık illetinden kurtulamayanların etkinliği sürdükçe, birliğimizi sağlayamayız. Hâlbuki önümüzde, her türlü farklılığımızın, her türlü ayrılığımızın üstünde, bizleri bir araya getirip sımsıkı saracak bir yol var. Allah’ın birliği ve ümmetin birliği… Yani tevhit ve vahdet… Rabbim, cümle Ümmeti Muhammed’i, tevhit ve vahdet sancağı altında buluştursun diyorum.”
“İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI MÜSLÜMANLAR İÇİN ÖNEMLİ BİR PLATFORM”
İslam âleminin birliği ve beraberliği için üzerlerine düşenleri yaptıklarını ve yapmaya da devam edeceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-15 Nisan tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. İslam Zirvesi ile Türkiye’nin 2 yıl süreyle teşkilatın dönem başkanlığını devraldığına dikkat çekti ve İİT’nin dünyadaki tüm İslam ülkelerini ve nüfusları içinde önemli oranda Müslüman barındıran ülkeleri bir araya getirmesi bakımından, çok önemli bir platform olduğuna vurgu yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT’nin Müslümanların sorunlarının çözüm mercii olma konusunda ciddi bir potansiyeli olduğuna işaret etti ve şu değerlendirmelerde bulundu: “Ancak, şu ana kadar, bu potansiyelin tam olarak kullanılmadığını ifade etmek durumundayım. Bugün, Müslümanların çoğunlukta olduğu coğrafyalardaki istikrarsızlıkların, krizlerin ve terör olaylarının çözümü için kimlerin devrede olduğuna baktığımızda, maalesef, bu teşkilatı göremiyoruz. Hâlbuki teşkilatın asli görevi bu olmalıdır. Biz, İslam İşbirliği Teşkilatı’nı, işte böyle bir yapı haline getirmek için çalıştık, çalışmayı da sürdüreceğiz.”
“MÜSLÜMANLAR, KENDİ MESELELERİNİ ÇÖZMEK İÇİN NİÇİN BİR ARAYA GELEMEZ?”
ABD ziyaretinde Maryland’de açılışını gerçekleştirdiği Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi’ndeki törene Amerika’nın her yerinden, her ırktan, her kökenden, her kültürden Müslümanın geldiğini aktaran ve orada vahdetin somut bir örneğini gördüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müslümanların en büyük buluşma mekânları olan Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi de, özlediğimiz birliğin, kardeşliğin hayata geçtiği yerlerdir. Hac için, ibadet için bir araya gelen Müslümanlar, kendi meselelerini çözmek, insanlığın geleceğine ışık tutmak için niçin bir araya gelemez? Oysa önümüzde, Kur’an’ı Kerim gibi bir kaynağımız, Peygamber Efendimiz gibi bir örneğimiz var. Artık mezhep, meşrep, köken farklarımızı bir kenara bırakarak, tevhide ve vahdete sarılma zamanıdır” vurgusunda bulundu.
“DÜNYADA TEK BİR İNSAN DAHİ ZULÜM GÖRÜYORSA, BU ÇOK BÜYÜK BİR SAYIDIR”
“Dünyada tek bir insan dahi zulüm görüyorsa, bu çok büyük bir sayıdır. Ki, şu anda sadece İslam dünyasında yüz binlerce, milyonlarca insan zulüm altındadır” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Yiyecek ekmek, içecek su bulamadığı için bir deri, bir kemik kalıp hayata gözlerini yuman insanlarla aynı dünyada yaşadığımız her gün bize haramdır. Eğitim imkânı bulamadığı için, diğer her şey bir yana, inancının gereklerini dahi öğrenemeyen kardeşlerimizin bulunduğu bir dönemde, boşa geçirdiğimiz her dakika bize haramdır. Evladını kaybettiği için yüreği yanan anne-babaların, tüm ailesini kaybettiği için öksüz-yetim kalan çocukların yanı başında huzur içinde uyumak bize haramdır. Sorunlar büyük, sorumluluğumuz büyük, vebalimiz büyüktür.”
BİRLİK, BERABERLİK VE DAYANIŞMA VURGUSU
Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri vesilesiyle yapılacak ibadetlerin, edilecek duaların, birliği, beraberliği, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendirmesi temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İçinde bulunduğumuz kritik dönemde, Türkiye olarak ümmetin bizden çok büyük beklentileri, çok büyük talepleri vardır. Allah’tan bize, bunları gerçekleştirebilmemiz, vatandaşlarımız ve İslam ümmetiyle birlikte tüm insanlığın huzuruna, güvenine, refaha kavuşması için üzerimize düşenleri yapacak güç ve kuvvet vermesini diliyorum” şeklinde konuştu.
Konuşmasının sonunda Peygamberimizin doğum yıl dönümünün tüm Müslümanlar için hayırlara vesile olmasını temennisini tekrarlayan ve “Rabbim, hepimizi mahşer gününde Peygamber Efendimizin ‘livâ il hamt’ ismi ile müsemma olan sancağı altında buluştursun” diye dua eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’na düzenledikleri program için teşekkür etti.