Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fenerbahçe kafilesini taşıyan otobüse yönelik silahlı saldırıyla ilgili olarak, “Şiddetin, hele hele silahlı saldırının olduğu yerde spor bitmiş yerine vandallık gelmiş demektir. Futbolu bahane ederek vandallık yapanlar sadece kendi takımlarına değil tüm ülkeye, tüm millete ihanet ettiklerini bilmelidirler” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen toplantıda muhtarlara hitap etti. Erdoğan, konuşmasına geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Türk pop sanatçısı Kayahan’ın vefatı dolayısıyla kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileğinde bulunarak başladı. Kayahan’ın bir şarkısında ifade ettiği gibi şu güzel sözlerle daima hatırlanacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayahan’ın ‘Ben Anadolu Çocuğuyum’ şiirinin “Ben Anadolu çocuğuyum. Böyle geldim dünyaya. Pişmanda değilim. Başakları ellerimle büyütürüm. Ben başaklar eğilir, ben eğilmem” şeklindeki sözlerini okudu. Erdoğan, “Bu milletin, bu coğrafyanın kalbinin, yüreğinin sesi, nefesi olan Kayahan’ı bir kez daha rahmetle anıyorum” dedi.
Geçtiğimiz Cumartesi gecesi Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz Cumartesi gecesi Fenerbahçe Spor Kulübümüzün kafilesini taşıyan otobüse yapılan silahlı saldırıyı da şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. Bu saldırıda yaralanan otobüs şoförümüze Allah’tan acil şifalar diliyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, futbolculara, teknik heyete, taraftarlarımıza ve tüm milletimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum” diye konuştu.
“MİLLETE İHANET ETTİKLERİNİ BİLMELİDİRLER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm spor dalları gibi futbolun da esasının centilmenlik olduğunu ve öyle olması gerektiğini vurguladı. “Şiddetin, hele hele silahlı saldırının olduğu yerde spor bitmiş yerine vandallık gelmiş demektir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Futbolu bahane ederek vandallık yapanlar sadece kendi takımlarına değil tüm ülkeye, tüm millete ihanet ettiklerini bilmelidirler. Bu tür hadiselere karşı gerek kulüplerimizin, gerekse tüm ilgili kurumlarımızın gerekli tedbirleri en kısa zamanda alacaklarına ve en etkili şekilde uygulayacaklarına inanıyorum. Bu olayla ilgili de İçişleri Bakanlığımız yoğun bir çalışmayla şuanda zaten kısmi olarak bazı delilleri ele geçirmenin yanında bazı şuanda emarelerde gözaltında ve bunlarla ilgili çalışmalar, değerlendirmeler de devam ediyor.”
Bugün muhtarlar buluşmasının altıncısını gerçekleştirdiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk olarak 27 Ocak’ta başlattıkları bu buluşmaları ortalama onar ilden 400’er kişilik gruplar halinde bugüne kadar sürdürdüklerini vurguladı.
“50 BİN MUHTARIN TAMAMIYLA BİR ARAYA GELECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün de Amasya, Bayburt, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Rize, Samsun, Tokat, Trabzon ve Artvin’den gelen 393 muhtarla birlikte olduklarını kaydetti. Bu şekilde devam ederek 50 bin muhtarın tamamıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya gelmenin arzusu içinde olduklarını belirten Erdoğan, “İçinde bulunduğumuz bu bina ve yanlarındaki iki blok Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin resmi tören ve kabullerin yapıldığı çalışma ofislerinin yer aldığı bölümü oluşturuyor. Külliyemiz elbette sadece bu binalardan ibaret değil. Hemen karşımızda ülkemize ve Ankara’mıza yakışacağına inandığım bir cami ile onun yanında konferans ve sergi salonlarının içinde yer aldığı bir binanın, bir kongre merkezinin inşası sürüyor. İnşallah bunları da en kısada sürede tamamlayarak hizmete sunacağız. Onların hemen altına ise içinde 2 bin kişilik çok amaçlı bir salonun, yemekli toplantıların, sergilerin yapılabileceği bir bina inşa edilecek. Onun da projesi şuanda bitmek üzere. Bu bina tamamlandığında muhtarlarımızla buluşmalarımızı orada sürdüreceğiz. Yani bu demektir ki aynı anda 400 değil 2 bin muhtarımızı davet edeceğiz. Aynı şekilde illerimizden gelen çok sayıda ziyaret talebi var. Bu misafirlerimizle de orada bir araya gelecek, soframızı paylaşacağız. Yine aynı bölgede içinde 5 milyon cilt kitabın yer alacağı, 24 saat tüm halka açık, gençliğe açık olacak ülkemizin en büyük kütüphanemizin inşallah ilkini kuruyoruz. Onun da projesi bitmek üzere. İnşa edilmekte olan cami ve konferans salonu ile yakında yapımına başlanacak olan çok amaçlı salon ve kütüphane tamamen halka açık, arzu eden herkesin faydalanabileceği mekanlar olacak. Böylece ülkemize, Türkiye’nin büyüklüğüne, milletimizin tarihine ve kültürüne yakışır bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni kazandırmış olacağımıza inanıyorum” dedi.
“MİLLETİMLE ARAMA HİÇBİR ZAMAN ARACI KOYMADIM”
Türkiye’nin doğrudan milletin oyları ile göreve gelmiş ilk cumhurbaşkanı olarak Cumhurbaşkanlığını millete kapatmak, sadece protokol işlerinden ibaret bir mekan olarak kullanmasının asla söz konusu olamayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben 40 yılı, siyasi hayatımın tamamını milletimle birlikte geçirdim. Aynı şekilde yoluma devam edeceğim. Burayı bir hizmet makamı olarak görüyorum. Bir hakim makamı olarak, otorite makamı olarak asla görmedim, görmüyorum. Milletimle arama hiçbir zaman aracı koymadım. Bundan sonra da koymayacağım” ifadelerini kullandı.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MUHTARLARA HİTAP ETTİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı’nda Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesiyle ilgili İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın açıklamalarına tepki göstererek, “Şimdi sormak lazım ey baro başkanı, sende telefonla görüştün bu teröristlerle hangi neticeyi aldın? Hiçbir netice alamadın. Hani senin sözün çok dinleniyordu, alsaydın ya bir netice niye alamadın? Bu terörist, terörist. Bunu bileceksin, bunu göreceksin ve sende bulunduğun makam sebebiyle gazetelere böyle çarşaf çarşaf ilan vermek suretiyle kimseyi ürkütemezsin. O senin yaptığın hareketler eski Türkiye’deydi. Artık eski Türkiye yok, şimdi yeni Türkiye var. Sende tüm avukatları temsil etmiyorsun bunu bil. Yargı olayının da sen üçte birinin şuanda ancak bir bölümünü temsil ediyorsun. Adeta yargı adına da konuşuyorum havasına girme” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen toplantıda muhtarlara hitap etti. Türkiye’nin içerde ve dışarıda tüm meseleleriyle ilgilenmenin, görüşlerini, tekliflerini, eleştirilerini ifade etmenin millete karşı tem taahhüdünün hem sorumluğunun gereği olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamına her şeyden el etek çekmek için değil tam tersine ülkeye ve millete daha çok, daha büyük hizmetler vermek için geldiğini vurguladı. Erdoğan, milletin kendisini bunun için göreve getirdiğini, kendisini yüzde 52 oyla bu göreve getiren vatandaşların da aynı beklenti, aynı hassasiyet içinde olduğunu söyledi.
Muhtarların da seçimle işbaşına geldiğini, atanarak işbaşına gelmediğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarların da bir hesap verdiği makamın bulunduğunu kaydetti. Bu makamın Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı olmadığını ve bu makamın halk olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mahallesiyle, mahalle halkıyla irtibatını kesmiş bir muhtar düşünülebilir mi?” dedi.
“BİR NEVİ TÜRKİYE MUHTARI OLARAK”
“Mahallesindeki garipleri, fakirleri, muhtaçları tespit etmeyen, bunların dertlerine derman olmak için çalışmayan bir muhtar olabilir mi?” diyen Erdoğan, “Sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde mahallenin esnafıyla, eşrafıyla dayanışma içinde hizmet üretmek için çaba göstermeyen muhtar bulunduğu yerin hakkını verebilir mi? Dargınları, küskünleri barıştırmanın gayreti içinde olmayan muhtarın sözü dinlenir mi? Dinlenmez. Mahallesinde hangi evin bacası tütmüyor, hangi evde yas, hangi evde düğün var bunu bilmeyenden muhtar olur mu? İşte bende tüm bunları bir nevi Türkiye muhtarı olarak ülke çapında yapmanın mücadelesi içindeyim. Buradaki her muhtarımızın görevini hakkıyla yaptığına, bunun gayreti içinde olduğuna inanıyorum. Ben aynı şekilde görevi bihakkın yerine getirmeye çalışıyorum. Bunun için beni eleştireceklerse varsın eleştirsinler. Ne diyor atalarımız, ‘meyve veren ağaç taşlanır.’ Hiçbir iş yapmayıp bu eleştirilerden uzak kalmaktansa çalışıp, mücadele ederek bu eleştirilere göğüs germeyi hep tercih ettik, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Milletimizle birlikte çıktığımız yolda Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.
“ÇAĞLAYAN ADLİYESİ ARTIK ŞEHİT SAVCIMIZIN İSMİYLE ANILACAK”
İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde geçtiğimiz günlerde bir terör saldırısının yaşandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz odasına giren iki terörist tarafından şehit edildi. Aynı olayda iki teröristte güvenlik tarafından ölü olarak ele geçirildi. Öncelikle bu alçakça saldırıda şehit edilen Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz’a Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, meslektaşlarına, sevenlerine ve tüm milletimize bir kez daha başsağlığı dileklerimizi iletiyorum. İnşallah şehit savcımızın ismini ve aziz hatırasını ilelebet yaşatacağız. İşlemlerimizin tamamlanmasının ardından Çağlayan Adliyesi artık şehit savcımızın ismiyle anılacak.”
“SAVCIMIZIN ŞEHİT EDİLMESİNE ONLAR ORTAK OLMUŞLARDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olayın birçok bakımdan üzerinde hassasiyetle durulması, dersler çıkartılması, ibret alınması gereken bir hadise olduğunun altını çizdi. Bir kısım basın-yayın kuruluşlarının en başından itibaren bu hadiseyi insanlığa, ahlaka, vicdana, hakka, hukuka sığmayacak şekilde verdiklerini ifade eden Erdoğan, “Mağdurun değil teröristlerin yanında yer alan bu basın-yayın kuruluşlarını şiddetle kınıyorum. Sayfalarını ve ekranlarını teröristlerin propagandalarına sonuna kadar açan bu kuruluşlar bana göre savcımızın şehit edilmesine onlar ortak olmuşlardır. Teröristlerin bu eylemdeki amacının asla intikam olmadığı ortadadır. Çünkü bu savcımız eyleme konu edilen hadisenin faillerini bulmak için çalışan, bu yönde gayret gösteren ve önemli mesafe kaydeden birisidir. Savcımızı öldürmenin, şehit etmenin eyleme konu edilen olayın aydınlığa kavuşturulmasına hizmet etmeyeceği de ortadır. Tam tersine bu saldırının amacı hadisenin karanlıkta kalarak terör örgütünün ve onlarla aynı çizgideki tüm kesimlerin meseleyi bir propaganda olarak kullanılmasını temin etmektir. Teröristlerin propaganda aracı olarak hizmet veren basın-yayın kuruluşları da bilinçli olarak aynı amaca hizmet ediyorlar. Demokrasinin ve hak ve özgürlüklerin beşiği olarak kabul edilen Batı ülkelerinin hiçbirinde böyle bir duruma asla şahit olamazsınız. Bu ülkelerde terörün ve teröristtin propaganda aracı haline dönüşen basın-yayın kuruluşlarını kapısına anında hukuk eliyle kilit vurulur. Türkiye’de bu konuda maalesef çok yanlış, çok sıkıntılı bir durum var. Batı ülkelerinin de bu konudaki çifte standardını çok iyi biliyoruz. Kendi ülkelerinde bu noktada en küçük bir harekete izin vermeyen ülkeler, Türkiye benzer tedbirleri almaya kalktığında sözüm ona demokrasi ve özgürlük adına hemen karşımıza dikiliyorlar. Bu ülkemizdeki bir kısım basın-yayın kuruluşlarının da sürekli ortaya koydukları bir yaklaşımdır” dedi.
Geçmişte bunun pek çok örneğinin yaşandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristler tarafından bindiği otobüste diri diri yakılan masumları görmezden gelenlerin terör eylemi gerçekleştirirken ölenleri adeta bayraklaştırdıklarının altını çizdi.
“MASUMU UNUTTURANLAR TERÖRİSTLERİ BAŞ TACI ETTİ”
Her iki hadise karşısında aynı tavrı göstermeleri durumunda samimiyetlerine, dürüstlüklerine, demokrasi ve özgürlük iddialarına inanacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama gerçekler ortada. Masumu unutturanlar teröristleri baş tacı ederek, teröriste çiçek çocuk muamelesi yaparak asıl niyetlerini, asıl kişiliklerini, asıl amaçlarını ifşa ediyorlar. Türkiye bu anlayışla yoluna devam edemez. Bu konuda mutlaka en azından Batı ülkelerindeki standartlara yakın bir uygulamayı bizde hayata geçirmeliyiz. Batı’daki güya basın meslek kuruluşları, insan hakları örgütleri tarafından hapisteki gazeteciler diye sürekli önümüze çıkartılanlar işte bu tür teröristlerdir. Geçen geldiler ve içerdeki basın mensuplarının serbest bırakılması konusunu bakanımızla da, benimle de görüştüler. Dedim, ‘Sizin bu basın mensubu dediklerinizin kim olduğunu biliyor musunuz? Bunlar polis katilidir. Bunlar bekçi katilidir. Bunlar bankamatik soyguncusudur. Eline bir tane basın kartı uydurmuş onunla beraber dolaşanlar bunlar ve bunların şuanda mahkumiyetleri kesilmiş. Bunlar asker öldürmüşler, bomba atmışlar. Bunlar ruhsatsız silah kullanmışlar. Gazeteci diye bunları sıfatlandırıyorsunuz ve ülkemiz aleyhine bunları malzeme olarak kullanıyorsunuz. Var mı başka diyeceğiniz?’dedim. Hiçbir şey söyleyemediler. Ama tabi döndüler, döndükten sonra gene aynı şeyleri yazdılar, çizdiler, raporlarına döktüler. Artık bu oyunları hep birlikte bozacağız” şeklinde konuştu.
“ÇOK AÇIK VE NET OLARAK SÖYLÜYORUM, EVET HERKES ARANACAK, ARANMALIDIR”
Çağlayan Adliyesi’nde olaydan sonra yurt dışı seyahatinden dönüşünde ‘Adalet saraylarına, adliyelere giren tüm insanlar buna avukatlarda dahil hepsinin aranması gerekir’ yönündeki açıklamalarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Düşünebiliyor musunuz, vakanın olduğu günde hemen örgüt, o örgütle dayanışma içinde olanlar adalet sarayına cübbeleriyle beraber girerek, ‘bizi arayamazsınız, çantalarımızı arayamazsın vs.’ bu tür ifadeler kullanmaya başladılar. Hemen bağlı oldukları baro veya barolar onlarda ‘asla biz buna müsaade etmeyeceğiz’ dediler. ‘Bu yargının susturulmasıdır, bu avukatların susturulmasıdır’ dediler. Çok açık ve net olarak söylüyorum, evet herkes aranacak, aranmalıdır. Danıştay’da yaşanan olay olduğu zaman bunlar kıyamet koparmadı mı o zaman? Ne dediler, ‘mürteciler Danıştay mensubumuzu şehit etti’ dediler. Sonra ne çıktı arkasından gene bunlar çıktı. Bizler bir şeye inanıyorsak bunun hakkını vereceğiz. Sen avukat mısın, dürüst müsün, niye aranmaktan çekiniyorsun. Çantanı da göster, X-Ray’dan geçsin, sende X-Ray’dan geç iş olsun bitsin. Çünkü yarın vatandaş ne diyor, güvenlik güçleri görevini yerine getirmedi diyor. Aramadı diyor, hakikaten öyle. Sahte bir cübbe koltuğunun altında, bir diğeri de elinde şemsiye düşünebiliyor musunuz içeri giriyorlar, altı kat yukarı çıkıyorlar ve savcımızın odasına girmek suretiyle bu fiili işliyorlar. Şimdi sormak lazım ey baro başkanı, sende telefonla görüştün bu teröristlerle hangi neticeyi aldın? Hiçbir netice alamadın. Hani senin sözün çok dinleniyordu, alsaydın ya bir netice niye alamadın? Bu terörist, terörist. Bunu bileceksin, bunu göreceksin ve sende bulunduğun makam sebebiyle gazetelere böyle çarşaf çarşaf ilan vermek suretiyle kimseyi ürkütemezsin. O senin yaptığın hareketler eski Türkiye’deydi. Artık eski Türkiye yok, şimdi yeni Türkiye var. Sende tüm avukatları temsil etmiyorsun bunu bil. Yargı olayının da sen üçte birinin şuanda ancak bir bölümünü temsil ediyorsun. Adeta yargı adına da konuşuyorum havasına girme. O da ayrı bir konu. Bunları milletçe çok iyi bilmemiz lazım. Eğer bunları milletçe çok iyi bilirsek işte böyle ikide bir bunlar ortaya çıkmak suretiyle bizlere karalatmazlar.”
“ARTIK TÜRKİYE TÜM GÜCÜNÜ, TÜM İMKANLARINI, TÜM ENERJİSİNİ 2023 HEDEFLERİ İÇİN SEFERBER EDECEK.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Artık Türkiye tüm gücünü, tüm imkanlarını, tüm enerjisini 2023 hedefleri için seferber edecek. Bununla da kalmayacak 2053 ve 2071 vizyonlarının hazırlıklarına başlayacak. İşte yeni Türkiye budur, yeni anayasa işte bunun için gereklidir, başkanlık sistemine bunun için ihtiyaç var” dedi.
GEZİ OLAYLARININ AMACI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen toplantıda muhtarlara hitap etti. Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin gerisindeki gerçekleri millete anlatmak için gayret gösterdiklerini ve mücadele ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarının amacının asla ağaç sevgisi, çevreye saygı olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olayların Türkiye’de sokakları terörize ederek milli iradeye ve onun meşru kurumları olan TBMM’ye, hükümete, siyasete yönelik ideolojik bir darbe girişi olduğunu kaydetti. Gezi olaylarının baş aktörlerinin Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit eden katillerle aynı çizgideki örgüt mensupları olduğunu, aynı gaye ile hareket eden marjinaller olduğunu söyleyen Erdoğan, “Onlara kendilerini kullandırtan güruh içinde ağacın, yeşilin gerisindeki silah namlularını, karanlık emelleri göremeyenler elbette vardır. Ama bu Gezi eylemlerinin asıl yüzünün oradaki, oradaki asıl niyetin ne olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Meşru siyaset yoluyla ülke yönetimine gelemeyeceğini gören kifayetsiz siyasetçiler de kaos ortamından kendilerine bir iktidar çıkarma umuduyla bu oyuna destek vermişlerdir. Hamdolsun milletimiz irfanıyla, idrakiyle, basiretiyle kurulmaya çalışılan tezgahı çözmüş ve arkamızda dimdik durarak bu oyunu bozmuştur. Burası çok önemli. 17-25 Aralık darbe girişimiyle aynı oyun bu defa emniyet ve yargı içindeki bir çete aracılığıyla ve farklı yöntemlerle tekrarlanmaya çalışıldı. Gezi’de umduklarını bulamayan aynı kifayetsiz siyasetçiler, 17-25 Aralık girişimlerine de destek vermişler, kendilerini gönüllü olarak bu çeteye kullandırtmışlardır. Bu çetenin mensubu olduğu yapının içinde olup da hala bu gerçekleri göremeyenler varsa artık onlara diyecek bir sözümüzün kalmadığı da bilinmelidir” dedi.
“TERÖRİSTE TERÖRİST DİYEMEYEN TERÖRİSTİN ORTAĞIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin desteği ile bu oyunu boşa çıkardıklarını vurguladı. Tüm bu gerçeklere rağmen ısrarla birilerinin hem Gezi olaylarını hem de 17-25 Aralık darbe girişimini demokrasi, hak, özgürlük, hukuk gibi kavramların arkasına gizleyerek meşrulaştırma çabasından vazgeçmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çağlayan baskınında bahane olarak kullanılan mesele işte bu çabaların en önemli araçlarından biridir. Bir terör örgütünün organizasyonuyla kesintisiz olarak sürdürülmeye çalışan bu istismara gönüllü olarak alet olan herkes, şehit edilen savcımızın katline destek verdiğini bilmelidir. Artık muhalefet partileri başta olmak üzere hiç kimse ısrarla bu hadiseleri meşrulaştırma, masum talepler, hukuk arayışı olarak gösterme gayretini devam ettiremez, ettirmemelidir. Bu saldırı meselenin sadece ve sadece teröre, teröriste destek vermenin ötesinde bir anlamı olmadığını acı bir şekilde gösterdi. Açık söylüyorum, teröriste terörist diyemeyen teröristin ortağıdır. Bu eyleme terör eylemi diyemeyen herkes terörün açık destekçisidir. Kimi CHP milletvekillerine, HDP milletvekillerine bakıyorsunuz teröriste terörist demedikleri gibi onlara müdahale eden güvenlik güçlerini suçlayan, onları devlet terörü ile itham eden görüşler sarf ediyorlar. Yani savcımızı öldüren terörist masum, onlara müdahale eden güvenlik güçleri ise güya devlet terörü uygulayan suçlular. Ben o güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum, kutluyorum. Onlar görevlerini yaptılar. Savcımızın ağzını bantlıyorlar, bütün vücudunu koli bandıyla bağlıyorlar o şekilde orada 8 saatlik bir süreç yaşatıyorlar ve buna karşı 8 saat güvenlik güçlerimiz her yola başvurdu. İşte baro başkanını getirtti, öbür taraftan babayı getirtti, onlarla görüştürdü vs. ama hiçbir netice alınamadı. Niye? Bunların bağlı oldukları yerler vardı. Ama ne kadar onurlu, ne kadar şahsiyetli bir savcı ki onların elinden bir bardak suyu dahi almadı, içmedi. Çeşitli meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de maalesef bu tavır içinde olduklarını görüyoruz. İster parti genel başkanı olsun, ister milletvekili olsun, isterse şu veya bu kurumun başkanı olsun hiç fark etmez hiç kimsenin sıfatı gerçekte terör yardakçısı, terör şakşakçısı, terör destekçisi olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz. Elinde silahıyla sadece görevini yapan savcımızı öldürenler olduğu gibi onları destekleyenlerin de sıfatı aynıdır, terörist. Bunlara siyasetçi demek, bunlara şu kurumun temsilcisi demek, bunlara şu medyanın mensubu demek yanlıştır. Bunlar teröristlerle kol kola yürüyen, dökülen tüm kanlar ellerine, alınlarına bulaşmış alçaklardır, hainlerdir” şeklinde konuştu.
“ACABA NİYE GELMEDİLER, NEDEN GELMEDİLER?”
Şehit olan savcı Mehmet Selim Kiraz’ın ailesine başsağlığına gitmeyenlerin koşa koşa teröristlerin ailelerine başsağlığına gittiklerini gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristlerinden birinin avukat kisvesiyle adalet sarayına girdiği görüntülerle ortaya çıkmışken ısrarla arama yaptırmadan o binaya girmek isteyenler bu tür avukatlara şahit olduklarını kaydetti. Bu terörist eylemi açıkça kınamak yerine sürekli ‘kem-küm’ edenleri, ‘ama’ diyenleri, böylesine önemli bir konuda dahi milli duruş sergileyemeyenleri ibretle takip ettikleri belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir milli duruş sergilemek için o gün siyasi partilerin genel başkanlarının Eyüp Sultan Camii’nde o cenaze merasiminde birlikte saf tutmaları gerekmez miydi? İktidar partisinin genel başkanı dışında ve halef-selef olduğumuz Cumhurbaşkanının dışında geçmişten gelen böyle bir temsilci yoktu. Meclis Başkanımızın dışında yoktu. Acaba niye gelmediler, neden gelmediler? Çok hayati bir şeyleri mi vardı? Bir yanda şehit savcımızın muhterem babasının, oğlu Muhammed’in ve ailesinin tevekkülü vardı, diğer tarafta işte bunlar vardı. Milletimiz hepsini de görüyor. Hepsini de irfan defterine kaydediyor. Ama artık şu ne der, bu ne der kompleksini bir kenara bırakarak yasamanın, yargının ve yürütmenin de üzerlerine düşeni yapmasına gerektiğine inanıyorum.”
“40 YILLIK BİR KAYBIMIZ VAR”
Türkiye’nin köklü bir yeniden yapılanmaya, yeni bir sisteme ihtiyacı olduğu gerçeğinin her geçen çok daha iyi anlaşıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllarca yeni anayasa çağrılarına kulak tıkayan, başlattıkları çalışmaları çıkmaza sokmak için ellerinden geleni yapanların bugünde aynı şekilde davrandığını, aynı şekilde hareket ettiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 10 Ağustos 2014 tarihi itibariyle yeni bir döneme girdiğini belirterek, “Biz bu sürece yeni Türkiye diyoruz. Bu tarih itibariyle yeni anayasa meselesi artık bir tercih olmaktan çıkmıştır. Bir zorunluluk haline dönüşmüştür. Çünkü yüzde 52 artık yeni Türkiye diyor, yeni anayasa diyor. Tabi ki yeni anayasayla birlikte millet aynı zamanda başkanlık sistemi diyor. Cumhurbaşkanı, hükümet, Meclis, yargı ve pek çok kurum arasındaki ilişkiler zaten sorunluydu, bunları yaşadık. 12 yıl boyunca yaşadık. Sistem sık sık krize girdiği için darbelere, darbe ve vesayet heveslilerine uygun bir iklim ortaya çıkarıyordu. Çok partili siyasi dönemde bu ülke 16 ayda bir hükümet değiştirmiştir. Bu ülkede istikrar olur mu, bu ülkede güven, kalkınma olur mu? Bakın tek partili bir iktidar yakaladık, 2002 Kasım ve düşüne biliyor musunuz biranda 230 milyar dolardan 840 milyar dolara çıktık. Böyle oldu ama şimdi de burada ne var bir patinaj var. Şimdi bunu da aşmamız lazım. Bunu aşabilir miyiz, aşarız. Neyle; başkanlık sistemiyle. Yaklaşık 70 yılı bulan çok partili siyasi hayatımızın toplam 30 yılı güçlü, tek partili yönetimleriyle geçerken, 40 yılımız darbe ve koalisyon dönemleriyle adeta heba oldu. Türkiye’nin bugüne kadar elde ettiği tüm önemli kazanımlarında bu 30 yılın eseri olduğunu görüyoruz. Bu tecrübe ışığında bir daha darbelere, vesayet girişimlerine, krizlere meydan vermeyecek yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Biz yeni anayasa arayışlarımızı işte bu bakımdan önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Yeni anayasa ile birlikte başkanlık sistemini de burada gündeme getirmek durumundayım. Yeni Türkiye işte bu temeller üzerinde yükselecektir. Biz başkanlık deyince bakıyoruz birilerinin adeta tüyleri diken diken oluyor. Niye, neden? Bunları görende Türkiye 70 yıldır mükemmel bir parlamenter sistem tecrübesi yaşıyor, başkanlık sistemiyle bu kazanımdan vazgeçiyoruz sanır. O zaman niye on yılda bir bu ülkede affedersiniz ihtilaller oluyordu? Demek ki sağlıklı olmamış bu iş. Şuanda G-20 ülkelerinin en ileri on tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bunlar o zaman yani akıllarını mı yitirdiler de başkanlık sistemini kullanıyorlar. Bunların içerisinde dünyanın ileri ülkeleri başta ABD olmak üzere. Bakıyorsunuz Meksika, Arjantin, Brezilya, öbür taraftan Rusya, Fransa bütün bunlar başkanlık sistemiyle, sadece bunların içerisinde Fransa yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Şöyle bir 70 icmaline bir bakıyoruz 40 yıllık bir kaybımız var. Bu kaybın milletimize hem can, hem mal olarak çok büyük bir maliyeti söz konusu. Geçtiğimiz 12 yılda gerçekleştirdiğimiz büyük atılım olmasaydı bugün Türkiye’nin dünyada nerede yer alacağını takdirlerinize bırakıyorum” ifadelerini kullandı.
“MEVCUT SİSTEMLE BURAYA KADAR, DAHA İLERİYE GİTMEK İÇİN SİSTEMİN DEĞİŞMESİ LAZIM”
“Mevcut sistemle buraya kadar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha ileriye gitmek için sistemin değişmesi gerektiğini kaydetti. Aksi takdirde yeniden patinaj yapmaya, yeniden Türkiye’nin yerinde saymaya, hatta gerilemeye başlayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meseleye bu açıdan baktığımız da hem dünyadaki mevcut uygulamalar hem de kendi devlet geleneğimiz bize başkanlık sistemini işaret ediyor. Dünyada başkanlık sisteminin çok farklı uygulamaları var. Az önce söyledim ABD, Güney ABD ülkelerindeki uygulamalar. Fransa yarı başkanlık sistemi. Tüm bunları inceleyerek kendi ihtiyaçlarımızı, kendi kültürümüzü de önümüze koyarak bir başkanlık sistemi oluştura biliriz. Bunu özelliklede Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sırasında zaten böyle bir çalışmayı yaptık. Ama maalesef orada da beklenen noktaya gelinemedi. Çünkü bundan gocunanlar var. Neymiş efendim, ‘Türkiye’ye mahsus başkanlık sistemi olmazmış.’ Niçin olmasın? Kendimize bu güvensizlik niye? Nihayetinde seçimi yapacak ve hesap verilecek merci millet değil mi? Millet. Burada bir kez daha söylüyorum, başkanlık sistemine karşı çıkanlar aslında milletle, milli iradeyle yüzleşmekten korkuyorlar sıkıntı burada. Milletten alamadıkları veya alamayacakları desteği kanatları altına sığındıkları vesayet odaklarında bularak yıllarca gizli iktidarlarını sürdürenler, başkanlık sistemiyle bu güçlerini yitirecek olmanın telaşı içindeler. Türkiye’nin geleceğini kendi geleceklerine feda edenlerin dönemi artık bitiyor. Bu ülkede son 12 yıldır gizli iktidarların yerini milletin iktidarı aldı. İnşallah bundan sonrada aynı şekilde devam edecek. Artık Türkiye tüm gücünü tüm imkanlarını tüm enerjisini 2023 hedefleri için seferber edecek. Bununla da kalmayacak 2053 ve 2071 vizyonlarını hazırlıklarına başlayacak. İşte yeni Türkiye budur, yeni anayasa işte bunun için gereklidir, başkanlık sistemine bunun için ihtiyaç var. Milletimizin idrakinin, ferasetinin, basiretinin, irfanının bir kez daha karanlık senaryolara galip geleceğine inanıyorum. Önümüzdeki döneminin bu bakımdan hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının sona ermesinin ardından yemeğe geçildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıya katılan muhtarlara Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yemek verdi.