Orta Vadeli Programın açıklandığını hatırlatan Davutoğlu, "62. hükümet programı çerçevesinde atılacak adımlar konusunda bir bu programın kendi sistematiği içinde yürüttüğümüz reform çabaları var ve bütün bakanlıklarımıza sirayet edecek şekilde de bu 2023’e doğru giden çalışma programımızda bu yapısal reformlara özen göstereceğiz" dedi.
"İki konu bu arada gündemimizde zaten vardı ancak şartlar bu gündemi öncelikli olarak ele almamızı gerekli kıldı" diyen Davutoğlu, "Birisi 6-7 Ekim olayları sonrasında İç Güvenlik Reformu ile ilgili yaptığımız çalışmadır, çok geniş kapsamlı bir istişare sonucunda Türkiye’de kamu düzenin ihdas etmek için iç güvenlik alanında ciddi yapısal çalışmalar içine girdik. Bu hafta içerisinde de bu reform paketini Meclisimize sunacağız" şeklinde konuştu.
Hükümetin güvenoyu aldığı gün asansör kazası meydana geldiğini ve bunun ardından ilk Bakanlar Kurulu toplantısında iş güvenliği konusunu detaylı bir şekilde ele aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, daha sonra da sektör temsilcileriyle bir araya gelerek iş güvenliği çerçevesinde yapılacak çalışmaları geniş bir istişari zeminde planladıklarını bildirdi.
BAKANLIKLARARASI İSTİŞARE
Ermenek’teki maden kazası ve Yalvaç’ta meydana gelen trafik kazasının da dikkatleri iş kazasına yönelttiğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, atılması gereken adımlar konusunda da bakanlıklararası çok geniş bir istişare yaptıklarını söyledi.
AK Parti iktidarları dönemine bakıldığında iş güvenliği ve çalışma hayatıyla ilgili çok ciddi yasal düzenlemelerin yapıldığının aşikar olduğunu dile getiren Davutoğlu, ilk defa kendi dönemlerinde çağın gereklerine uygun iş kanununun yürürlüğe konulduğunu hatırlattı.
Norm ve standart birliğini sağlayan sosyal güvenlik reformunu hayata geçirdiklerini, yapılan düzenlemeyle dağınıklığa ve çok başlılığa son verdiklerini anımsatan Davutoğlu, tüm vatandaşları sağlık şemsiyesi altına alan genel sağlık sigortasını hayata geçirdiklerini söyledi.
İŞVERENLERE DESTEK
Küresel kriz dönemlerinde istihdam şartlarını iyileştirdiklerini ve artırdıklarını anlatan Davutoğlu, 10 yıl içerisinde işverenlere 41 milyar prim desteği sağladıklarını, son 5 yılda istihdamda sağlanan artışın 5 milyon 795 bin kişi olduğunu ve 985 bin kişiye mesleki eğitim verdiklerini ifade etti.
1 MAYIS
Davutoğlu,1 Mayıs’ı tekrar tatil ilan ettiklerini, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu yürürlüğe koyduklarını, kayıt dışı istihdam oranını yüzde 52’den yüzde 36’ya düşürdüklerini söyledi. AB normlarına uygun müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu yürürlüğe soktuklarını hatırlatan Davutoğlu, “Böylece 91 yıllık cumhuriyetimiz döneminde ilk kez AB normlarına uygun müstakil iş sağlığı ve güvenliği yasasına kavuşmuş oldu ülkemiz” dedi.
"HER ŞEYDEN ÖNCE BİR ZİHNİYET DÖNÜŞÜMÜNÜ GEREKLİ KILIYOR"
Denetim faaliyetlerine de ağırlık verdiklerini ve 2014 yılında 845 maden işyerinin teftiş edildiğini ve bunlardan 134’ünün durdurulduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:“Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz de 94 işletmeyi durdurdu. Çok çarpıcı ‘acaba denetim konusunda eksiklik var mı, aksama var mı’ diye haklı olarak kamuoyumuzda yöneltilen sorulara bir cevap teşkil etmesi bakımından, ekim ayında asansör kazasından sonra 2 bin 79 inşaat denetlendi ve bin 610 inşaat durduruldu. Bunun çarpıcı iki yönü birisi bu kadar yüksek bir denetim yapılmış olması ama maalesef çalışma şartlarının ne kadar namüsait olduğunu gösteren bir istatistik olarak da 2 bin 79 denetimden bin 610 inşaatın durdurulmuş olması. Bu da şunu gösteriyor; yasal düzenlemeyi mükemmel yapmış olabilirsiniz, bu yasal düzenlemeye dayalı olarak son derece detaya inen teftiş yaparsınız, inşaatı durdurursunuz ama nihayetinde çalışma şartlarının düzeltilmesi her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor.”
HİÇBİR TEREDDÜTÜMÜZ YOK
“Şu hususu özellikle kamuoyumuzla paylaşmak istiyorum” ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:“Hükümetimiz çalışma şartlarını iyileştirmek için her türlü yasal tedbiri almaya ve bu yasal tedbiri hayata geçirmeye kararlıdır bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Ama bütün bu istişareler esnasında benim fark ettiğim bir husus var ki yasal düzenlemeler süreci yönetmek bakımından yeterli olamayabiliyor. Süreci yönettiğinizde de eğer çalışma kültürüyle ilgili bir zihniyet dönüşümü yaşanmamışsa yine eksik kalıyor. Her şeyden önce işçilerimizin, işverenlerimizin bir zihniyet dönüşümü sürecine girmesi lazım. Bu nedir? Mesele sadece sonunda bir üretim elde etmek değil, o süreç esnasında insanların can güvenliğini temin etmek.”
"PROTESTO ETMEK ÇOK KOLAY"
İşçi sendikalarıyla yaptığı toplantıda, 2012’de çıkarılan İş Güvenliği Yasasıyla ilgili ne kadar eğitim faaliyeti yapıldığını sorduğunu dile getiren Davutoğlu, "Ne kadar işçilerimize yeni hakları bildirildi, ‘Eğer yoksa şu asansörde güvenlik şartları ben binmeyeceğim’ deme hakkına sahipken işçimiz acaba böyle bir hakka sahip olduğu bilgisi onlara verildi mi? Protesto etmek çok kolay. Sonunda hepimizin üzüntü ifade etmesi zaten insani bir görev. Muhalefet etmek de kolay ama nihayette hepimizin üzerine düşeni yapmamız gerekir" dedi.
Davutoğlu, yaklaşık iki aydır tüm Bakanlar Kurulu toplantılarında İş Güvenliği Yasası’nı görüştüklerini, bazı işveren sendikalarıyla 4 kez, bazılarıyla da topluca bir araya geldiğini hatırlatarak, “Önce kendim olayın mahiyetini anlamaya çalıştım sonra da acaba ne tedbir alınır onun üzerinden sonuca ulaşmaya çalıştık" ifadesini kullandı.
İŞ GÜVENLİĞİ
İş güvenliğiyle ilgili üç aşamalı bir sorunla karşı karşıya bulunulduğunu belirten Davutoğlu, bunlardan ilkinin "zihniyet ve eğitimle ilgili bilinçlenme, sosyal farkındalık" olduğunu dile getirdi. Madende üretim başladığı andan madenin kapanması, kapanmasından sonra rehabilite edilmesine kadar giden dönemi kapsayan "süreç yönetimi"nin ikinci unsur olduğunu belirten Davutoğlu, bu süreçte denetim, yeni projelendirme, sertifikasyon, krize müdahale etme kabiliyeti gibi başlıklar bulunduğuna işaret etti.
Üçüncü aşamanın da "yasal süreç" olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Eğitim-denetim-yaptırım dengesini sağlıklı bir şekilde yeniden inşa etmeye ihtiyaç var. Esas itibarıyla bugün açıklayacağım hususlar, bütün bu sürece, ana parametrelere hitap etme hedefini güden bir reform paketi. Sadece şu yasal düzenlemeleri yapalım demekle işi bitirmiş olmuyoruz" dedi.
"Yasal eksiklik var" demenin çok kolay olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"İlgili herkesin, işçi ve işveren kuruluşlarının, STK'ların, bu konuyla ilgili duyarlılık hisseden her kesimin eldeki mevzuatı incelemesi ve bize spesifik, somut önerilerle gelmesi lazım. Çok kolay gibi gelen önerilerin sonuçlarını, maliyet ve etki analizlerini iyi yapabilmek lazım. Meselemiz hem çalışma hayatını düzenlemek ama bir taraftan da Türkiye'de sanayi üretiminin durmamasını, aksine artmasını temin etmek. Demokratik standartlarda bir ülke olarak emeğin sömürüsünün önüne geçmemiz lazım. Alınteriyle, zor şartlarda hayatını kazanan kardeşlerimizin alınterlerinin karşılığı yoktur, o emeğin, helal rısk temin etmek için o şartlarda çalışan kardeşlerimizin hukuku her şeyin üstündedir. Ama o hukukun devam edebilmesi için o işletmelerin çalışmaları da lazım. Onun için madenlerle ilgili ayrı bir çalışma size aktaracağım."
"ÇOK TEHLİKELİ İŞLERDE ÇALIŞANLAR İÇİN YETERLİLİK BELGESİ ZORUNLU OLACAK"
Başbakan Davutoğlu, çalışma hayatı ve iş güvenliğiyle ilgili alınması kararlaştırılan tedbirleri şöyle sıraladı:"Çok tehlikeli işlerde çalışan 2 milyon 700 bin çalışanımıza mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğu getireceğiz. Bundan sonra 'inşaat işçisi, amele veya şuradan gelen işçiler' değil işçilerimizin profesyonel olarak yaptığı işle ilgili mesleki formasyonu, serftifikası olacak. Hepsi tanımlanacak. Bu çerçevede meslek liseleri ve üniversitelerin ilgili fakültelerine zorunlu iş sağlığı ve güvenliği dersi koyacağız. Daha eğitimin ilk aşamalarında öğrencilerimiz, iş sağlığı ve güvenliği alanlarında bilinçlendirilecek, eğitilecek.
Yapı denetim firmalarına iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluk getireceğiz. Yapı denetim firmaları sadece işin mekanik denetimiyle ilgilenmeyecek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluk üstlenecekler.
İnşaatlarda şantiye şefine, madenlerde daimi ve teknik nezaretçilere, 'iş güvenliği uzmanı' olma şartı getireceğiz. Belli vasıfları taşıyarak zaten şantiye şefi olmuştur ama ona bir de 'Şantiye şefi olacaksanız iş güvenliği uzmanı olacaksınız, sertifikanız olacak'. İş güvenliği pratiğini bizzat o yapacak demek değil, yine iş güvenliği uzmanları olacak onun emrinde çalışan ama şantiye şefi bir iş yerine girdiğinde nerelerde iş güvenliği aksamaları var görebilecek bir altyapıya sahip olacak. Entellektüel bilgi birikimine, 'Şurada şu eksiklik var, işçilerimizin hayatı riske girebilir' diye görebilecek durumda olacak. Şantiye şefi sadece işin bir an önce bitirilmesine odaklanmayacak, iş güvenliğine de odaklanacak. Bu sertifikaya sahip olmayanlar şantiye şefi olamayacak."
"İDARİ PARA CEZALARINDA CİDDİ ARTIŞ OLACAK"
Yaptırımlara ödül-ceza dengesi getirileceğine, iş kazası olmayan iş yerlerinin ödüllendirileceğine, iş kazası olan iş yerlerine de ekstra mali cezalar verileceğine vurgu yapan Davutoğlu, "Üç yıl içinde iş kazası olmayan çok tehlikeli iş yerlerinde işsizlik sigortası priminin işveren payını yüzde 2 yerine yüzde 1 olarak tahsil edeceğiz. 'Çok tehlikeli iş yeri' kategorisinde üç yıl hiçbir iş kazası gözükmüyor, her şey kuralına uygun yapılmış, işverende hem sorumluluğunu yerine getirmiş hem de işçilerin canı konusunda duyarlılık göstermiş, işsizlik sigortası primini yüzde 2 yerine yüzde 1 olarak tahsil edeceğiz. Bu işverenlerimize ciddi bir teşviktir. Ancak takip eden yılda, ölümlü iş kazası meydana gelirse aynı primi yüzde 3 olarak tahsil edeceğiz. Ölümlü iş kazasında prim yükselecek" bilgisini verdi.
İdari para cezalarında ciddi artışlar olacağını bildiren Davutoğlu, hiçbir bahaneye fırsat vermemek için iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili harcamaların kamu ihale sözleşmelerinde ayrı bir kalem olarak yer alacağını kaydetti.
Davutoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:"Redevans, kiralama veya götürü usulüyle ihale edilen işlerde üretim zorlamalarının engellenmesi için uygun planlama yapılacak. Kimse üretim zorlamasında bulunamayacak, bulunursa işi durdurulacak ve sözleşmeyi feshedeceğiz. Redevans sürelerini 15 yıldan az olmayacak şekilde uzatacağız. Kısa süreli redevanslarda bir an önce üretimi yapmak ve en fazla karı elde etmek için işçilerin namüsait şartlarda çalışmaya zorlanması ihtimali söz konusu, özellikle küçük havzalarda. Bunu engellemek için redevans süresi 15 yıldan az olmayacak.
Kamuda redevans olacak ancak bütünüyle bir başka işverene devredilemeyecek. Kamuda redevansla iş alan, sonra da bu işi bütünüyle bir başka taşerona devredemeyecek. Eğer hizmet alımı söz konusu olacaksa ilgili bakanlıkla görüşerek, yapacak. Özel sektörde ise redevans olmayacak.
Kamuda redevans olacak ama bir kere redevans işlemi yapıldıktan sonra bütünüyle iş, başkasına devredilemeyecek. Dolayısıyla biz kamuda kime o işi vermişsek muhattabımızı bileceğiz, sorumlusunun kim olduğu belli olacak. Özel sektörde ise redevans hiç olmayacak."
"ACİL DURDURMA HALLERİ MÜFETTİŞ İNİSİYATİFİNE BIRAKILMAYACAK"
Standartlara uygun kişisel koruyucu donanım sağlamayan işverene idari para cezası uygulanacağını, acil durduma hallerinin müfettişin inisiyatifine bırakılmadan mevzuatta açıkça belirtileceğini kaydeden Davutoğlu, şunları aktardı: "Mesela yer altı maden işletmelerinin en az iki yoldan yerüstüne bağlanmaması durumunda iş durdurulacak. Müfettişlerimize güveniyoruz ancak belli alanlar olacak ki müfettişin takdir yetkisine bırakılmayacak. Müfettiş gelip de 'Şu eksik' diye tespit edebilir ama belli alanlarda o şartlar sağlanmamışsa, tabiri caizse, iş durdurma otomatik olacak. Mesela, maden işletmeleri en az iki yoldan yer üstüne bağlanmamışsa diğer her şey mükemmel olsa bile o iş yeri durdurulacak. İşverenin, ölümlü iş kazasında kusurlu bulunması halinde... İş kazası olmuş, yasal süreç tamamlanmış, işveren kusurlu bulunmuş, TCK'ya göre alacağı cezaya ilave olarak, onu yargı belirleyecek, biz ona karışmayız, buna ilave olarak iki yıl boyunca kamu ihalelerinden men edilecek ve bu, Kamu İhale Kurumunun sitesinden duyurulacak. Biz de hükümet olarak, 'Madem ki sen buna dikkat etmedin, benim açtığım ihalelere bundan sonra iki yıl katılamazsın' diyeceğiz. Tabiri caizse bir tür sicil olacak. Eskiden esnaf dünyasında, protesto listeleri yayınlanırdı, bunun caydırıcılığı çok ağır olurdu. Protesto edilen senetler listesi geldiğinde her esnaf bakardı, ben de babamın pratiğinden biliyorum, bir anda o esnafın kredisi önemli ölçüde etkilenirdi. Böyle bir kredi kaybına uğramak istemeyen her işveren Kamu İhale Kurumunda bir ihaleye katılacaksa önce kendi işçisinin sağlığına dikkat edecek."
"YERALTI ÇALIŞMALARINDA ÜÇ BOYUTLU PLAN ZORUNLU OLACAK"
Başbakan Davutoğlu, yeraltı maden işletmelerinde çalışanların kaydı ve konumlarının eşzamanlı takibi için bir sistem, çip kurulmasının zorunlu olacağını belirterek, TKİ'nin bazı işletmelerinde olan bu uygulamanın yaygınlaştırılacağını söyledi. Madenin 100-200 metre altına inmiş bir işçinin bulunduğu konumun çip sayesinde elektronik irtibatla takip edileceğini vurgulayan Davutoğlu, bunun için ciddi bir modernizasyona ihtiyaç olduğunu, bunun da gereğinin yapılacağını kaydetti.
''FOSFORLU HAYAT HATTI KURULACAK''
Acil durumlarda çıkışın kolaylıkla sağlanması amacıyla fosforlu bir hayat hattı kurulacağını bildiren Davutoğlu, ''Yerinde dibinde, karanlıklar içinde bir tünele girmiş işçimizin psikolojisini düşünün, onun yerine bu fosforlu hayat hattıyla bir anlamda acil çıkışta en azından nereye doğru yürümesi lazım, o panik halinde onun muhakemesine ihtiyaç hissetmeden, onu yönlendirecek bir fosforlu hayat hattı kurulacak'' görüşüne yer verdi.
ŞİKAYETLERİ DEĞERLENDİRECEK EK BİR BİRİM KURULACAK
Sadece madenlerde şikayetleri değerlendirmek üzere ALO 170'e ek bir birim kurulacağını ifade eden Davutoğlu, Alo 170'te zaten iş güvenliği ile ilgili bütün şikayetlerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirildiğini ayrıca madenlerde daha zor şartlarda olduğu için ve acil durum gerektiren haller olduğu için ayrı bir düzenleme yapılacağını söyledi.
''Kendisine özgü zorluklardan dolayı kömür madenlerine yönelik ayrı bir mevzuat çalışması için de ayrıca arkadaşlara talimat verdim'' diyen Davutoğlu, bu kapsamda 5 ülkenin kömür madenleriyle ilgili mevzuatlarını gözden geçirdiklerini ifade etti.
Ek olarak genel çalışma şartları dışında kömürle madenleriyle ilgili özel bir yasal mevzuata ihtiyaç olduğunun anlaşıldığını belirten Davutoğlu, ''Bununla ilgili de ayrı bir düzenleme yapacağız'' dedi.
YAŞAM SİGORTASI YAPTIRILACAK
Yeni maden kanunu ile ilgili olan önemli değişikliklere de değinen Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Maden şirketleri, belli bir geçiş süreci içinde madenlerde çalışan işçi kardeşlerimize yaşam sigortası, hayat sigortası yapacaklar. Bu çok önemli bir husus. Bir ön fizibilite yaptırdık arkadaşlarımıza, makul görünüyor. Yani hayat sigortasının işverene getireceği yükle, muhtemel kazanın getireceği mali yük karşılaştırıldığında hayat sigortası daha sağlıklı ve daha az maliyetli görünüyor. Ama bunu daha detaylı yaptıracağız. Ve bir geçiş süreciyle bütün madenlerde hayat sigortası sistemine geçmeyi düşünüyoruz. Böyle olursa devletin yapacağı denetim dışında özel sigorta şirketlerinin de kendileri de ayrı bir ikinci bir denetim yapmak durumunda kalacaklar. Çünkü olabilecek iş kazalarında onlar bu hayat sigortasını ödeyecekleri için... Dolayısıyla bir kamu denetimi olacak. Bir de özel sigorta üzerinden sağlanabilecek denetim. Bunun geçiş süreci nasıl olacak ve hangi ekonomik şartlar içinde gerçekleşecek, bunun çalışmalarını en kısa sürede tamamlayacağız.''
DEVLET HAKKI BEDELİNİN BELİRLENMESİ
Devlet hakkı bedelini dünya maden fiyatlarındaki değişimler dikkate alarak, kademeli olarak belirleyeceklerini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:''Bu da çok önemli bir reform. Bir şekilde devlet hakkı bedeli belirleniyor, sonra o madenin değeri çok yüksek bir düzeye çıkıyor ama devlet hakkı bedeli aynı kalıyor. Ya da çok düşüyor bedel, devlet hakkı bedelini kaldıramaz hale geliyor o işletmeyi alan. Şimdi borsadaki değere, borsadaki iniş çıkışa, o madenin uluslararası piyasadaki değerine göre eğer yükselme varsa devlet hakkı bedeli de yükselecek ve ona göre devletin ve kamunun hakkı gözetilecek.''
MADEN ARAMA ÇALIŞMALARI İÇİN TEŞVİK MEKANİZMALARI
Başta tuzlalar olmak üzere küçük işletmelere devlet hakkı konusunda kolaylık sağlanacağını bildiren Davutoğlu, maden arama çalışmaları için teşvik mekanizmaları oluşturacaklarını söyledi.Türkiye'nin çok ciddi bir enerji ve maden ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, fakat milli arama kapasitenin zayıf olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, şu görüşlere yer verdi: ''Bir alanı geliyor, maden arayacağım diye ruhsatı alıyor. Sonra bu ruhsatı uzun süre elinde tutuyor. Belli bir rant ve orada bir şey oluşunca, bu ruhsatı birine devrediyor. Şimdi bunların hepsini ortadan kaldıran 2010 yılında bir düzenleme yapılmıştı zaten. Belli bir süre kullanılmayan ruhsat geri alınıyor idi. Şimdi başka bir şey yapacağız. Maden arama, madenini nihayet arayıp bulana kadar en önemli aşama, ondan sonra işletmesi nispeten zaten profesyonelleşecek bir şey. Türkiye'nin büyük bir maden potansiyeli var. Maden arama şirketlerinin ve maden arama kapasitesinin, milli kapasitenin artırılmasına çalışacağız. Bu sadece Türkiye için önemli değil, yurt dışında da aramalara girebilmesi, MTA'nın ve diğer kuruluşların, şirketlerin girmesi için bu teşvikleri de artıracağız. Ve maden arama şirketlerini daha profesyonel, kapasitesi yüksek hale getireceğiz.''
Davutoğlu, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği, basın toplantısında, maden işletme ruhsat talebi sırasında mali yeterlilik şartı getireceklerini belirtti.
"VATANDAŞIMIZIN CANI ÖNEMLİ"
Bütün bu düzenlemelerin, Türkiye'deki iş güvenliği ve çalışma şartlarını evrensel düzeye getirmesini ümit ettiklerini belirten Davutoğlu, buna inandıklarını ve bu konuda büyük bir gayret göstereceklerini söyledi.
Hükümet olarak gösterecekleri gayret, çıkaracakları yasalar kadar önemli olan hususun, işçi ve işveren sendikalarının bu meseleyi sahiplenerek işçileri bilinçlendirmeleri olduğunun altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:"Onun da ötesinde önemli olan, vatandaşlarımızın ve kamuoyumuzun duyarlılığının, sadece kaza olduktan sonra ortaya çıkmaması. Kaza olduktan sonra hepimiz duyarlı oluruz. Kimse, bir kusuru sebebi o kazaya sebebiyet veren kişi dahi mutlaka üzülür. Ama önemli olan o kaza olmadan bu duyarlılığımızın gösterilmesi ve hepimizin kendi can güvenliğimiz konusunda getirilen yasal bazı kurallara, standartlara uyma hususunda titizlik göstermemiz. Bu yasa dolayısıyla, bu yeni düzenlemeler her şeyden önce vatandaşlarımızın vicdanına ve duyarlılığına emanettir, sonra işverenlerimizin, işçilerimizin.Tek bir vatandaşımızın can güvenliği, milyarlarca dolar gelirden daha önemlidir. Hiçbirşey, bir vatandaşımızın canından ve onun yakınlarının kaza sonrasında duyduğu acıdan daha önemli değildir bizim için. Her gittiğimiz kaza sonrasında veya kayıplarda bunu bizzat o vatandaşlarımızla kucaklaştığımızda, yüreğimizde, gönlümüzde ve ruhumuzda hissediyoruz. Allah bir daha bu tür kazalar yaşama acısını bize göstermesin ama bu inançla birlikte, hepimizin bütün profesyonel tedbirleri alma sorumluluğumuz var. Hem sosyal hem ahlaki sorumluluktur bu. Ben bu çağrıyla, bu yeni düzenlemenin hayırlı olmasını diyorum."