Ana Sayfa Gundem Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Spor Kültür & Sanat Sağlık & Yaşam Araştırma Polemik Bölge Türkiye
Öğretmenlik Meslek yasa teklifi Komisyonunda
Öğretmenlik Meslek yasa teklifi Komisyonunda
Yılmaz’dan TÜFE değerlendirmesi
Yılmaz’dan TÜFE değerlendirmesi
ASHB’den bir ilk
ASHB’den bir ilk
Erzurum pilot iller arasında
Erzurum pilot iller arasında
Rabiaana Mahallesinde bıçaklı kavga: 1 yaralı
Rabiaana Mahallesinde bıçaklı kavga: 1 yaralı
HABERLER>GUNDEM
27 Eylül 2013 Cuma - 15:55

Terörist saldırılar, İslam’ın yüzüne zift atmak gibidir

Fethullah Gülen Hocaefendi, herkul.org internet sitesinde yayınlanan sohbetinde, son dönemde Kenya ve Pakistan’da din kisvesiyle gerçekleştirilen terör saldırıları üzerinde durdu.

Terörist saldırılar, İslam’ın yüzüne zift atmak gibidir

Fethullah Gülen Hocaefendi, herkul.org internet sitesinde yayınlanan sohbetinde, son dönemde Kenya ve Pakistan’da din kisvesiyle gerçekleştirilen terör saldırıları üzerinde durdu. İslam’ı gönülden kabullenmiş hiç kimsenin teröre tevessül etmeyeceğini belirten Gülen, barış zamanında insanların kendi kendine savaş ilan edip insan öldürme kararı alamayacağını vurguladı.
Son dönemde Kenya ve Pakistan’da yaşanan terör olayları ve katliamlarla ilgili bir soruyu cevaplayan Fethullah Gülen Hocaefendi, terör olaylarını İslam’la bağdaştırmanın asla mümkün olamayacağını söyledi. “Müslüman coğrafyada en vahşi sahneler, İslâm adına sergileniyor; Kur’an’ın emri olduğu iddia edilerek başlar kesiliyor, camiler ve kiliseler bombalanıyor. Bir kısım örgütlerin dünya genelinde işledikleri cinayetler ve terör, sadece dış mihraklarla ve haricî yönlendirmelerle izah edilebilir mi?” sorusu üzerine şu değerlendirmeyi yaptı: “Resmettiğiniz tablo doğru. Tabii ilave edilecek bir şey var: Bu aynı zamanda bizi mahcup edecek bir tablo!.. Müslümanlığın yüzüne zift sıkılması gibi bir şey.” Hocaefendi, Müslümanlara mal edilen terör olaylarının, bazen İslam’ı içine sindirememiş ham ruhların öncülüğüyle, bazen genç hissiyatların tahrik edilmesiyle, bazen haricî güçlerin Müslüman görünümündeki elemanları vasıtasıyla gerçekleştirildiğini dile getirdi. Sulh zamanında fertlerin kendi kendilerine harp ilan edip insanları öldürme kararı alamayacağını ifade etti. Sıcak savaş esnasında bile çocuk, kadın ve yaşlıların öldürülemeyeceğini,  ibadethanelere katiyen tecavüz edilemeyeceğini belirten Hocaefendi, terörizmin, Kur’an’ın daimî cehennem azabıyla tehdit ettiği en büyük günahlardan biri olduğunun altını çizdi.
Soru: Suriye’den Pakistan’a, oradan Kenya’ya kadar geniş bir coğrafyada en vahşi sahneler İslâm adına sergileniyor; Kur’an’ın emri olduğu iddia edilerek başlar kesiliyor, camiler ve kiliseler bombalanıyor. Müslümanlar arasında bu tür terör hadiselerinin zemin bulması hangi sebeplere bağlıdır?
Resmettiğiniz tablo doğru. Bu bizi mahcup edecek bir tablo! Müslümanlığın yüzüne zift sıkılması demek gibi bir şey. Müslümanlığın yanlış anlaşılması, yanlış yorumlanması adına zannediyorum Haçlıların üzerimize gelmesinden, Moğolların belli bir tuğyanla İslam dünyasını herc-u merc etmesinden daha fena bir şeydir bu. Sözde Müslüman görünen bazı kimselerin eliyle “O’nun namına bir şey yapıyoruz” diyerek, canlı bomba olma, masum insanların içine girip patlama, bombaları arabalara yükleyip masum, hiçbir şeyden haberi olmayan insanların üzerine sürme, hele bu arada mabetleri yıkma... Bunları ne Kur’an’la ne sünnetle telif etmek mümkün değildir. Kur’an’la, sünnetle telif edilemeyen şey Müslümanlıkla da te’lif edilemez. Ne Kur’an-ı Kerim’in ruhuyla, ne sünnet-i seniyenin ruhuyla, bugün yapılan bu olumsuz şeyleri telif etmek mümkün değil. İnsanlığın İftihar Tablosu, 13 sene Mekke-i Mükerreme’de insanın katlanması mümkün olmayan şeylere katlanmış. Çok defa sahabenin gözleri dolu dolu olmuş. Bir taraftan Cenab-ı Hakk’a, O’nun kudret-i namütenahisine bakmışlar. Bir taraftan O’nun insanlığı kurtarmak için gönderdiği, Habib-i Edib’ine ve O’na inanan insanlara yapılanlara bakmışlar. Hayretlerini, dehşetlerini anlamadıkları şeyleri, ‘Ma ehlemeke ya Rabbena’ (Ne kadar halimsin Allah’ım!) diye ifade etmişler. İnsanlığın İftihar Tablosu, Kâbe’nin karşısında başını yere koyduğunda devenin işkembesini başına koymuşlardır. Taşa tutmuşlardır… O kendisine taş atan, dişini kıran, yanağını yaralayan, başını kanlar içinde bırakan insanlara karşı ellerini kaldırmış, “Allah’ım kavmime hidayet buyur, zira onlar beni bilmiyorlar.” diye yalvarmış.
PEYGAMBERİMİZ, MESELELERİ SUHULET VE YUMUŞAKLIKLA ÇÖZMÜŞTÜR
[Siyer yazarı] Abdurrahman Azman’ın ifade ettiği gibi, İslam’ın savaşları, tamamen müdafaa savaşıdır. Karakter olarak hangisini analiz etseniz müdafaa savaşı dersiniz. Bedir’e baksanız, Uhud’a baksanız, Hendek’e baksanız, Mekke’nin fethine baksanız; kan dökmeden, gönül kırmadan, düşmanlığın katlanmasına meydan vermeden, o meselenin yumuşakça halledilmesi için lazım gelen her şey yapılmıştır. O’na 15 sene düşmanlık yapmış Ebu Cehil için bile “Allah seni yerin dibine batırsın!” dememiştir. Demediğinden dolayı Ebu Cehil’in kızı Müslüman olmuş, oğlu İkrime Müslüman olmuş. Küçük bir parmak işareti ile ilk Müslümanlar kanlarının son damlasına kadar savaşırlardı, pes etmezlerdi. Fakat seslerini çıkarmamışlardır. Zincire vurulmuşlar, işkence görmüşler ama İnsanlığın İftihar Tablosu’nun stratejileri ile, düşünce tarzı ile, üslubu ile, Kur’an anlayışı ile, sünnet anlayışı ile dayanmışlar. İslam’ın hiçbir döneminde günümüzde olan bu vahşete benzer vahşet sergilenmemiştir. Belki bir dönemde Muvahhidin, bir dönemde Karmatiler, Batınîliğe kendilerini salmış, Hak ve hakikati bilmeyen, Hak ve hakikatteki istikametten haberi olmayan insanlar, bu türlü canavarlıklara teşebbüs etmişlerdir ama başkalarını öldürme adına intihar etmemiş ve ebedi cehenneme gitmemişlerdir. Öyle ya, intihar eden ebedi cehenneme gider ve bir de orada öldürdüğü o masum insanların hesabı kendisine sorulur. Seyyidinâ Hz. Ali döneminde fitneler aynen günümüzde olduğu gibi böyle kabardıkça kabarmış, köpürdükçe köpürmüş.  Gelmiş biri demiş ki, “Ya İmam, falan yerde ordularıyla beraber tahşidat yapmışlar, senin üzerine gelecekler. En iyisi mi, onlar senin üzerine gelmeden onların tepelerine bin, bütününü yok et!” Koca İmam, kendisine yakışanı söyler orada: “Ne malum onların üzerimize geleceği?” Bu yaklaşımdaki inceliği görüyor musunuz? Bence Şah-ı Merdanlık, Hayber’in kapısını koparmada değil, Amr ibn-i Abduved’i bir kılıç darbesiyle ağaç biçiyor gibi ikiye biçmesinde değil; bir yönüyle enaniyetin “Ben! Ben!” diye Ramazan davulu gibi ses çıkardığı esnada, kendini kontrol altına alması, iradesinin hakkını vermesi ve “Ne malum bize hücum edecekleri?” diyebilmesindedir. İnsanlığın İftihar Tablosu, yüzde 99,9’u müşrik olan Mekke’ye kan dökmeden giriyor. Ama ne oluyor biliyor musunuz? O yüzde 99,9 bir gün, iki gün sonra gelip O’nun etrafında bir hale halini alıyorlar. O Ay’ın etrafında pırıl pırıl hale haline geliyorlar. En mütemerrid insanlar bile “Benden ne bekliyorsunuz?” diyor. Ruhlarda öyle bir makes buluyor ki, o insanlar gidiyor evlerinde kanaat değiştiriyorlar. Kime kadar? Benî Ümeyye’nin en önde gelenlerine kadar. Kadınıyla erkeğiyle “Yahu ne yanlış yoldaymışız, şimdiye kadar nasıl böyle temerrütte bulunmuşuz?” diyorlar.
İSLAM DÜŞMANLARI, MÜSLÜMANLARIN HAMLIKLARINI KULLANIYOR
Ben tek taraflı görmüyorum. Belki bizim içimizdeki hamlıkları, İslam düşmanları, Müslümanların bir araya gelmesini istemeyenler, onun güzelliklerinin yaşanmasını, bilinmesini istemeyenler değerlendiriyorlar. Potansiyel olarak bizde bu türlü hamlıklar var. İslam dünyasında Devlet-i Âliye yıkıldıktan sonra üst üste çözülmeler yaşandı. Yeniden bir toparlanma, yeniden bir kendi olma gayreti var. Kendi ruhunu bulma gayreti var. Bunu başkaları görmüyor değil. Sadece Türkiye açısından meseleye bakacak olursanız, şu 50-60 sene içerisinde çok şey değişti. Çok şeyde farklılaşmalar oldu. Hep akıllıca hareket etseydik, aklı selimle, hissi selimle, kalbi selimle hareket etseydik zannediyorum kazanımlar 10 kat daha katlanmış olacaktı. Ama insanız nihayet. Yanılırız, aldanırız, iyilik yapıyoruz diye bazen kötülük de yapabiliriz. İçimizde başkalarının gözünün içine bakan, kendi kriterlerini, kıstaslarını bilmeyen, temel dinî dinamikleri bilmeyenler var. Çok çabuk ayak oyunlarına gelen bir sürü insan vardır. Başkaları da senaryolar hazırlıyorlar dolayısıyla. Figüranlar da hazır. Bu senaryoları, bu figüranlar vasıtasıyla oynuyorlar. Kitleler her zaman aldatılabilir.
Halbuki gönülleri fetheden insanlıktır. Kudüs’te namaz vakti geldiğinde Hz. Ömer, “Benim namaz kılmam lazım.” diyor. Seyyidina Hazreti İbrahim’den kalma İsrailoğulları, defaatle bazen Amelikalılara karşı bazen Buhtunnasr’a karşı bazen Şabr’a karşı savaşmışlar. Belli bir dönemde Kudüs, Hz. Davut tarafından fethedilmiş. Uzun zaman kalıvermişler orda. Bir yönüyle kendi mülkleri, atalarının mülkleri sayıyorlar onu. “Ya Emirel Müminîn! Burada herhangi bir yerde namaz kılabilirsin.” diyorlar. Diyor ki Hz. Ömer, “Müminlerin Emiri burada bir yerde namaz kılarsa şayet, arkadan gelenler teberrüken orayı bir mescid haline getirirler. Bu sizin hukukunuza tecavüz olur.” Çıkıyor dışarıda kayaların üzerinde namaz kılıyor. İnsanlığın İftihar Tablosu böyle… Ebu Bekir böyle... Hz. Ömer böyle... Hz. Osman böyle… Hazreti Ali böyle… Bunlar sadece böyle maddeten kahraman değil, birer gönül kahramanı, birer ruh kahramanı, birer ruh abidesi. Biz bu idik. Gerek içten, gerekse dıştan birileri bizi bozdular. Genlerimizi bozdular. Bizi değiştirdiler. Vahşileştirdiler.
TERÖRİST, MÜSLÜMANLIK EVSAFINI KAYBEDER
Müslümanların içinden terörist çıkmaz mı? Çıkar ama Müslümanlığa ait evsafını kaybetmiş olur. Ona sağlam Müslüman denemez. Nasıl sağlam Müslüman dersiniz? Savaşın bile bir kuralı vardır. Kanunu vardır. Savaşıyorlarsa savaşırsınız. Savaşmayan insanlarla savaşılmaz. İnsanlığın İftihar Tablosu, üzerlerine gelen müdafaa etme mecburiyetinde kaldığı insanlara karşı ordular hazırlarken, onları teşyi ederken buyururlardı ki, “Mabetlere sığınmış insanlara ilişmeyin. Kadınlara ilişmeyin. Çocuklara ilişmeyin...” Şimdi İnsanlığın İftihar Tablosu’nun en sahih, en muteber hadis kitaplarında ve aynı zamanda temel kaynağı Kur’an olan bu türlü esaslarda bağlayıp ortaya koyduğu disiplinler ile bu insanların yaptıkları şeyleri telif etmek mümkün değildir. Dinin tarifi şudur: “İnsanları kendi irade ve ihtiyarlarıyla bizzat hayra sevk eden ilâhî kanunlar mecmuası.” Allah tarafından vazedilmiş öyle bir sistemler mecmuasıdır ki insanlar hür iradeleriyle onu seçerler. Temsil güzelse, insanlar için bir şey ifade ediyorsa, gelecek adına bir şey vaat ediyorsa, insan kadirşinastır, o mevzuda farklı bir seçimde bulunabilir. O insanı kendi hür iradesiyle baş başa bırak. Zannediyorum en ileri demokrasilerden daha ileri bir mülahaza bu. Gidip falan yeri işgal yok, onlara kendi sistemini dayatma gibi şey yok. Dinin tarifi bu! Bir Müslüman dinin tarifine uyma mecburiyetindedir. Cenab-ı Hak yeniden O’nun gönüllerimize taht kurmasını bu millete lütfeylesin. Herkese saygılı olmalı. Her anlayışı saygıyla karşılama, vahşice, canavarca, topla tüfekle, öldüren silahlarla, insanların üzerine gitme, Müslümanlıkla telif edilir yanı yoktur bu meselenin. Cenab-ı Hak gönüllerimizi hikmetle mamur kılsın. Murad-ı Sübhanisi’ne ters gelen bütün aykırılıklardan bizleri masun ve mahfuz buyursun. Peygamberane yaşama, Peygamber yolunda yaşama, O’nun yolunda yaşayanların yolunda yaşama… Cenab-ı Hak cümlemize nasip ve müyesser eylesin.
 

 
Vali Altıparmak'a teşekkür
 
Pasinler'de deprem
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Vali Altıparmak'a teşekkür
Türk halk müziği sanatçısı ve folklor (halk) bilimcisi Hüseyin Kök, annesinin ...
Erzurum'un hayırlı evladı
Erzurum’un Horasan İlçesi Yeşilyurt ’ta yaptırdığı “Vehbi Orakçı İlk ve ...
Vali'den sonra Müftü'de aynı konuya parmak bastı
Erzurum’un uydudan yayın yapan tek televizyon kanalı olan Kardelen TV’de ...
 
Dadaşların gözü bu maçta
Spor Toto 3’üncü Lige galibiyetle başlayan, guruptaki 4 maçında 2 yenilgi ...
Mübarek Olsun!
Cuma günleri okunması tavsiye edilen dua ve esmalar :
Vali Altıparmak'ın büyük arzusu
Erzurum Valisi Dr. Ahmet Altıparmak Erzurum’da bir yatırım iklimi oluşturmak ...
 
Talihsiz adam Erzurum BEAH'a sevk edildi
Hayati tehlikesi devam ediyor
Elektrikte ‘fahiş’ faturaya son
Abonelere gelen sürpriz elektrik faturalarına Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu el koydu.
Şehit Orak ve Seyidov'a vefa
Erzurum’da 3 Ocak 2012 tarihinde bıçaklı saldırıya uğrayarak şehit düşen ...
 
DADAŞ GAZETESİ
YAZARLAR
Nedim Atakol
Nedim Atakol
Selami Vekilimiz demiş ki...
İrfan Kayagil
İrfan Kayagil
Bencil
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
DADAŞ
ANKET
Erzurum Havalimaninin ismi ne olsun?

Recep Tayyip Erdogan
Nafiz Kotan
Palandoken
Saltuklu
Dadas

Sonuçları göster Anket arşivi
Ana Sayfa Gundem Ekonomi Siyaset Asayiş Eğitim Spor Kültür & Sanat Sağlık & Yaşam Araştırma Polemik
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva