Erzurum’u sanat alanında Türkiye vizyonuna taşıyan Dadaş Film Festivali’nin 9’uncusunu geride bıraktık. 2 Mayıs’ta başlayıp, 6 Mayıs’a kadar süren etkinlik, öncekilerde olduğu gibi yine ülke çapında ses getirdi. Konukları, organizasyon başarısı ve Doğu Anadolu Bölgesinde oluşturduğu sanat Sinerjisiyle Dadaş Film Festivali, ülkede gerçekleştirilen tüm film festivalleri içinde ayrıcalıklı ve özel yerini korudu.
İlk dönemlerinde kış aylarında yapılan, daha sonra Mayıs aylarında gerçekleştirilen Dadaş Film Festivali ülkede sanat alanında gündem oluşturdu. Özellikle emektar Sinema Sanatçısı Halit Akçatepe’nin tespitleri, deyim yerindeyse, sanat camiasından ses getirdi.
Adı Erzurum ile özdeşleşen Dadaş Film Festivali, takipçi ve izleyici sayısı ne kadar olursa olsun,sanat adına, bölge ve ilde atılmış en ciddi adımlardan birisi ve belki de en önemlisi. Festivalin kurucusu ve yürütücüsü sayın Gürpınar, izleyici ve takipçi azlığına sitemde bulunsa da, sanatın zaten ayrıcalıklı ve özel bir olgu olduğunu, sıradanlığı değil farkındalığı ifade ettiğini vurgulamak isteriz. Bizce önemli olan etkinliğin ve takipçilerinin seçkinliğidir. Neyi, niçin izlediğini bilenlerin sayısı değil, keyfiyetleri daha önemlidir. Bu sebeple organizasyon diğer sekizinde olduğu gibi yine hedefine ulaşmış ve yine çok başarılı olmuştur. Özellikle Erzurum 9’uncu kez sanat alanında ülke gündemine girmiş ve bir farkındalık iklimi oluşmuştur.
Çok başarılı bulduğumuz bu etkinliğe özel çaba harcayan ve belki de yaşamının önemli bir dilimini buna hasreden Sayın Gürpınar’a sanat severler adına bir kez daha şükranlarımızı sunmayı borç biliyoruz.
Takdir ve şükran hislerimizi ifadeden aciz kaldığımız bu etkinliği Sayın Nil Gürpınar ve Türk Sinemasının marka sanatçılarından Sayın Halit Akçatepe ile sorguladık. Festivalin arka planından, sunumuna, oluşturduğu etkiden alınan tepkilere kadar bir dizi soruya cevap aradık.
Söyleşimizi sizlerle paylaşıyor, Erzurum’da böylesi bir sanat ufku oluşturanlara bir kez daha saygı ve şükranlarımızı iletiyoruz.
ORGANİZASYONUN TEMELİNDE ERZURUM SEVDAMIZ VAR..
Dadaş Film Festivalinin 9’uncusunu da büyük bir başarıyla gerçekleştirdiniz. Bu organizasyonun perde arkasından söz eder misiniz? Organizasyon sürecindeki sıkıntılar…
Nil GÜRPINAR: Çok zor, çok zor bir iş. Ben organizatör değilim ama bir tek bu memleket için, Erzurum için yapıyorum. O kadar çok şey var ki perde arkasında; protokol işleri, “protokol geliyor mu, gelmiyor mu?” diye. Davetiye gönderiyorsun arkasından bir de telefonla arıyorsunuz, aramazsanız gelmiyor.
Halit AKÇATEPE: Mesela ben gelmem. İzmir’e gitmedim o yüzden.
HALİT BEYİ HERGÜN ARADIM
Sayın Halit Akçetepe’nin organizasyona katılma sürecinde neler yaşadınız, onu da aradınız mı?
Nil GÜRPINAR: Halit bey buraya gelirken her gün ardım. (gülümseme) Ama Halit beyi ararım yani, Buradan sonrada ararım. Ama protokolün bu kadar aranma isteğini anlayamıyorum. Sanatçıyı ararsın o başkadır. Ya aslından ben biraz şikâyet etmiş gibi oluyorum ama, bu işin sistemi bu.
Halit Akçatepe: şimdi aramazsan araya başka insanlar giriyor. Ona göre davranman lazım. Sistem bu, arayacaksınız. Bizi bir yerden çağırmıyorlar. Yani Elazığ’dan çağırıyorlar beni şimdi. Ben gelemem dedim, yorgunum yani. Buradan öncede Kastamonu’dan geldiler. Dedim “gelmem ben..
Niçin?
Halit AKÇATEPE: Kastamonu’yu çok gördüm ben. Daha önceden Kastamonu’ya şey için gittim ben; Rıfat Ilgaz için. Sarı yazma ve Rıfat Ilgaz için bir gün yapmışlar onun için gittim. Bir de bir film çektim. Kastamonu’ya 4 ayrı mevsim gittim. 4 ayrı mevsimde geçen bir filmdi. Ama ben 4 film parası aldım.
Kastamonu da çektiğiniz film hangi filmdi?
Halit AKÇATEPE: ”Sürgün” filmiydi.
SİNEMA SEKTÖRÜ, YAPIMCILAR, İZLEYİCİLER VE SANAT..
Sayın Gürpınar siz uzun süredir bu film sektörü içindesiniz en ilginç bulduğunuz şey nedir?
Nil GÜRPINAR: Çok ilginçtir, seyirci izler, anlayamaz bile. Bazı yönetmenler aynı sahne malzemeleriyle 2 film birden çekiyorlarmış. Şimdi bizim firmada da olmuş; bir görüntü yönetmenimiz vardı, şimdi Fransa da yaşıyor. Dedi ki, “bu aynı malzemelerle aynı yerlerde iki film birden çekmek yapımcıların suçu değil yönetmenler yapıyor bunları. Mesela benim başıma da geldi. Bir film çekiyoruz diye üst üste çektikleri iki filmi birden çıkardılar. “Ama ben bir film parası aldım” dedi.
Halit AKÇATEPE: Evet, 3 film çekiyorlardı iç içe. Sen farkına bile varmıyorsun. Seni bu ceketle çekiyor, ‘şimdi sen bu ceketi değiştir de gel’ diyor. Sonra o çektiği başka filmde kullanıyor.
GENÇLİK VE SANAT
Gençlik hakkındaki görüşleriniz, düşünceleriniz nedir? Sinemaya, sanata yaklaşımları…
Nil GÜRPINAR: Aslında çok zekiler, teknoloji ilerledi, her şeye sahipler, ama o kadar düşünmedikleri şeyleri var ki, çok az çocuk da görüyorum, düşünen, yani onları da seçiyorum zaten, bizin gruba alıyorum.
Halit AKÇATEPE: komedi niye tutmuyor biliyor musunuz, işte bundan tutmuyor. Şimdi kapa mizahı biliyorlar. Düşüneyim de güleyim diye bir şey yok.
Nil GÜRPINAR Estetik yok, incelik yok.
KÜFÜRE GÜLÜYORLAR ŞİMDİ
Halit AKÇATEPE: Biz Deve Kuşu Kabare Tiyatrosunda oynadığımız zaman, Zeki (ALASYA), Metin(AKPINAR), ben; bir Haldun Taner yazıyordu. Öyle güzel yazıyor ki, Türkiye’nin en iyi yazarlarından birisi yani, diyalogu çok güzel yazıyor. Şimdi konuştuğu zaman seyirci onu anlıyor. Anladığı içinde ona gülüyor. Şimdi öyle bir şey yok. Şimdi ‘s.kt.r ol diyorsun gülüyorlar.
Nil GÜRPINAR: Küfüre gülüyor yani, gençlik buna alıştı.
BUNU TV YAPTI
Halit AKÇATEPE: Ama tv yaptı bunu. Teknoloji ilerledikçe tv onu kullandı. Bir de oynayanlar da bu, hoşlarına gitti. Bunun adı kolay güldürmek çünkü. Bir küfür edersin seyirci güler ama, filmden sonra seyircinin aklında bir şey kalır mı, hiçbir şey kalmaz. Muammer Karaca, ne oyuncuydu, bir şey söylediği zaman altında mutlaka başka bir şey gizlidir. Onu geçiriyor seyirci, onu geçirdiği zaman seyirci onu alır. Şimdi almıyor ki alışık değil çünkü. Alışmadan alıyor.
Nil GÜRPINAR: Mümkün oldukça tabi, bu tarz aktiviteler, kültür sanat; bunu da iyi şekilde çocuklara öğretebilmemiz lazım. Çocuklara geçirebilirsek işte o yani mesele o yani.
SANAT VE ÇOCUK EĞİTİMİ GERÇEĞİ
Halit AKÇATEPE: çocuğu yetiştirmek lazım çocuğu, ben gittim çocuk tiyatrosunda oynadım yıllarca. Sırf çocuklar tiyatroya gelsinler diye. Çocuklar beni çok seviyorlar. Halit Akçatepe diyince “aa oraya gidelim” diyorlar. Yani oraya gelsinler tiyatroyu görsünler. Çocuğu yetiştirmek lazım. Çocuğu yetiştiremezsen o da büyüğünce senin gibi oluyor. Öğrenmeyince ya da yanlış öğrenince gençlik kötü diyoruz. Ama bunlar hep kültür meselesi yani. Kültürün yoksa bir şey olmaz ki.
Nil GÜRPINAR: Aile; aile, hocalar. Ben şimdi festival dolayısıyla üniversitedeyim mesela, üniversitede çok sıkıntı çekiyorum mesela. Yani inanamıyorum. Ya buraya getirdiğim konukları görmeye gelmiyorlar. Ayağına gelmiş sanatçılarla konuşmaya, görmeye gelmiyorlar. Siz nerden bulacaksınız Halit Akçetepe’yi. Hayatta ulaşamazsınız. Ama gelmiyor işte.
Halit AKÇATEPE: ama ne yapacaksın işte. Böyle başa böyle traş.
Nil GÜRPINAR: Ama bizim sorumluluğumuz çok yani. Bu memlekette sağlam durmamız gerekiyor. Elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Siz yaptınız mesela Halit Bey.
Halit AKÇATEPE: Yaptık yani ama sonra ne oldu, neye yaradı, hiçbir şey değişmedi ki.
Nil GÜRPINAR: Onun için mi şey diyorsunuz, belki de hani: artık her şeyi boş ver.
Halit AKÇATEPE: boş ver yani artık yapacak bir şey yok.
Nil GÜRPINAR: olsun hani sonuçta siz diyorsunuz her şeyi yaptım, elimden geleni yaptım. Hani bende derim ‘her şeyi yaptım’. 9. Senedeyim. Tamam hani sizin kadar emeğim geçmedi hiçbir şeye de ama hani dokuzuncu senem ben diyeyim elimden gelen her şeyi yaptım. Pes etmedim yani. Alan aldı almayan almadı. Artık onların sorumluluğu.
Halit AKÇATEPE: herkesi teker teker eğitemezsin. Seyircinin bize gösterdiği ilgiyi devlet göstermiyor bir kere. Devlet destek vermeyince bu iş yürümez. Önce o destekleyecek. Ama bu bu gün için de değil. Atatürk’den sonra gelen bütün hükümetler için geçerli. Hepsini yaşadım. Ben Atatürk öldükten 9 sene sonra doğdum ben. Ona da üzülüyorum aslında. “tüh onun zamanında olsaydım.”. Hepsini gördüm ben. Bütün cumhurbaşkanlarını başbakanlarını hepsini gördüm.
AKÇATEPE’NİN SİTEMİ
Hükümetlerin desteği oldu mu sanat çalışmalarınıza…
Halit AKÇATEPE: Hayır hayır. Çünkü kendilerine çalıştılar hep. Mesut Yılmaz’a çok gülerdim ben. Ulan torununun torununa yetecek kadar parayı aldın, daha ne istiyorsun. Bırak git yani. Ama yok bırakmıyor…
Halit AKÇATEPE: Eğitim yok. Türkiye’de eğitim sistemi kötü. Eğer pazarda patlıcanın fiyatı niye bu kadar pahalı diyeceksen bunu eğitime bağlayacaksın. Eğitim yok onun için pahalı.
GÜRPINAR’IN SANAT SEVGİSİ KAYNAĞI…
Sayın Gürpınar çok önemli bir şeye imza atıyorsunuz bu festivalle. Sanat camiası kadar sanatseverlerde minnettar. Sizim bu sanat sevginizin kaynağı nedir, Merhum Babanızın katkısı…
Nil GÜRPINAR: Hem Erzurum’u sevdirip, hem sinemayı sevdirdi, hobilerimizi destekledi. Hiç önümüzü kapatmadı. Mesela; sinemayı kapatırdı, istediğim filmi oynatırdı bana. Koca sinemada tek başımıza ailecek film seyrederdik. Babam beni hep destekledi; fotoğrafçılık, müzik, sinema. Ama hobi olarak dedi. Meslek olarak olmayacak dedi. Ama biz öğrenerek büyüdük. Setlerde de bulunduk. Biz pikniğe gidiyorduk setlerde. Evimize çok misafir sanatçılar geldi. Yılmaz güney mesela çok yakın arkadaşıydı babamın.
Yani ben bu işe gireceğimi hiç sanmıyordum ama işte ben babamla ağabeyimi bir kaybedince kendimi bu işin içinde buldum.
Halit AKÇATEPE: Ama şimdi sevmesen yine girmezden sonuçta içinde var yani.
Nil GÜRPINAR: Bir de onları kaybedince, Erzurum’a hizmet edeyim. Onların başlattıklarını devam ettireyim diye düşündüm.
Kısa ama, her anı bir samimiyet, içtenlik ve sanatla dolu kısa söyleşimizi teşekkür ederek tamamlıyor, Nil Gürpınar ve Halit Akçatepe’ye veda ediyoruz.. onlara yüreğimizi ve teşekkürlerimizi bırakarak..Sağolsunlar, var olsunlar..
ORGANİZASYONUN TEMELİNDE ERZURUM SEVDAMIZ VAR..
Dadaş Film Festivalinin 9’uncusunu da büyük bir başarıyla gerçekleştirdiniz. Bu organizasyonun perde arkasından söz eder misiniz? Organizasyon sürecindeki sıkıntılar…
Nil GÜRPINAR: Çok zor, çok zor bir iş. Ben organizatör değilim ama bir tek bu memleket için, Erzurum için yapıyorum. O kadar çok şey var ki perde arkasında; protokol işleri, “protokol geliyor mu, gelmiyor mu?” diye. Davetiye gönderiyorsun arkasından bir de telefonla arıyorsunuz, aramazsanız gelmiyor.
Halit AKÇATEPE: Mesela ben gelmem. İzmir’e gitmedim o yüzden.
HALİT BEYİ HERGÜN ARADIM
Sayın Halit Akçetepe’nin organizasyona katılma sürecinde neler yaşadınız, onu da aradınız mı?
Nil GÜRPINAR: Halit bey buraya gelirken her gün ardım. (gülümseme) Ama Halit beyi ararım yani, Buradan sonrada ararım. Ama protokolün bu kadar aranma isteğini anlayamıyorum. Sanatçıyı ararsın o başkadır. Ya aslından ben biraz şikâyet etmiş gibi oluyorum ama, bu işin sistemi bu.
Halit Akçatepe: şimdi aramazsan araya başka insanlar giriyor. Ona göre davranman lazım. Sistem bu, arayacaksınız. Bizi bir yerden çağırmıyorlar. Yani Elazığ’dan çağırıyorlar beni şimdi. Ben gelemem dedim, yorgunum yani. Buradan öncede Kastamonu’dan geldiler. Dedim “gelmem ben..
Niçin?
Halit AKÇATEPE: Kastamonu’yu çok gördüm ben. Daha önceden Kastamonu’ya şey için gittim ben; Rıfat Ilgaz için. Sarı yazma ve Rıfat Ilgaz için bir gün yapmışlar onun için gittim. Bir de bir film çektim. Kastamonu’ya 4 ayrı mevsim gittim. 4 ayrı mevsimde geçen bir filmdi. Ama ben 4 film parası aldım.
Kastamonu da çektiğiniz film hangi filmdi?
Halit AKÇATEPE: ”Sürgün” filmiydi.
SİNEMA SEKTÖRÜ, YAPIMCILAR, İZLEYİCİLER VE SANAT..
Sayın Gürpınar siz uzun süredir bu film sektörü içindesiniz en ilginç bulduğunuz şey nedir?
Nil GÜRPINAR: Çok ilginçtir, seyirci izler, anlayamaz bile. Bazı yönetmenler aynı sahne malzemeleriyle 2 film birden çekiyorlarmış. Şimdi bizim firmada da olmuş; bir görüntü yönetmenimiz vardı, şimdi Fransa da yaşıyor. Dedi ki, “bu aynı malzemelerle aynı yerlerde iki film birden çekmek yapımcıların suçu değil yönetmenler yapıyor bunları. Mesela benim başıma da geldi. Bir film çekiyoruz diye üst üste çektikleri iki filmi birden çıkardılar. “Ama ben bir film parası aldım” dedi.
Halit AKÇATEPE: Evet, 3 film çekiyorlardı iç içe. Sen farkına bile varmıyorsun. Seni bu ceketle çekiyor, ‘şimdi sen bu ceketi değiştir de gel’ diyor. Sonra o çektiği başka filmde kullanıyor.
GENÇLİK VE SANAT
Gençlik hakkındaki görüşleriniz, düşünceleriniz nedir? Sinemaya, sanata yaklaşımları…
Nil GÜRPINAR: Aslında çok zekiler, teknoloji ilerledi, her şeye sahipler, ama o kadar düşünmedikleri şeyleri var ki, çok az çocuk da görüyorum, düşünen, yani onları da seçiyorum zaten, bizin gruba alıyorum.
Halit AKÇATEPE: komedi niye tutmuyor biliyor musunuz, işte bundan tutmuyor. Şimdi kapa mizahı biliyorlar. Düşüneyim de güleyim diye bir şey yok.
Nil GÜRPINAR Estetik yok, incelik yok.
KÜFÜRE GÜLÜYORLAR ŞİMDİ
Halit AKÇATEPE: Biz Deve Kuşu Kabare Tiyatrosunda oynadığımız zaman, Zeki (ALASYA), Metin(AKPINAR), ben; bir Haldun Taner yazıyordu. Öyle güzel yazıyor ki, Türkiye’nin en iyi yazarlarından birisi yani, diyalogu çok güzel yazıyor. Şimdi konuştuğu zaman seyirci onu anlıyor. Anladığı içinde ona gülüyor. Şimdi öyle bir şey yok. Şimdi ‘s.kt.r ol diyorsun gülüyorlar.
Nil GÜRPINAR: Küfüre gülüyor yani, gençlik buna alıştı.
BUNU TV YAPTI
Halit AKÇATEPE: Ama tv yaptı bunu. Teknoloji ilerledikçe tv onu kullandı. Bir de oynayanlar da bu, hoşlarına gitti. Bunun adı kolay güldürmek çünkü. Bir küfür edersin seyirci güler ama, filmden sonra seyircinin aklında bir şey kalır mı, hiçbir şey kalmaz. Muammer Karaca, ne oyuncuydu, bir şey söylediği zaman altında mutlaka başka bir şey gizlidir. Onu geçiriyor seyirci, onu geçirdiği zaman seyirci onu alır. Şimdi almıyor ki alışık değil çünkü. Alışmadan alıyor.
Nil GÜRPINAR: Mümkün oldukça tabi, bu tarz aktiviteler, kültür sanat; bunu da iyi şekilde çocuklara öğretebilmemiz lazım. Çocuklara geçirebilirsek işte o yani mesele o yani.
SANAT VE ÇOCUK EĞİTİMİ GERÇEĞİ
Halit AKÇATEPE: çocuğu yetiştirmek lazım çocuğu, ben gittim çocuk tiyatrosunda oynadım yıllarca. Sırf çocuklar tiyatroya gelsinler diye. Çocuklar beni çok seviyorlar. Halit Akçatepe diyince “aa oraya gidelim” diyorlar. Yani oraya gelsinler tiyatroyu görsünler. Çocuğu yetiştirmek lazım. Çocuğu yetiştiremezsen o da büyüğünce senin gibi oluyor. Öğrenmeyince ya da yanlış öğrenince gençlik kötü diyoruz. Ama bunlar hep kültür meselesi yani. Kültürün yoksa bir şey olmaz ki.
Nil GÜRPINAR: Aile; aile, hocalar. Ben şimdi festival dolayısıyla üniversitedeyim mesela, üniversitede çok sıkıntı çekiyorum mesela. Yani inanamıyorum. Ya buraya getirdiğim konukları görmeye gelmiyorlar. Ayağına gelmiş sanatçılarla konuşmaya, görmeye gelmiyorlar. Siz nerden bulacaksınız Halit Akçetepe’yi. Hayatta ulaşamazsınız. Ama gelmiyor işte.
Halit AKÇATEPE: ama ne yapacaksın işte. Böyle başa böyle traş.
Nil GÜRPINAR: Ama bizim sorumluluğumuz çok yani. Bu memlekette sağlam durmamız gerekiyor. Elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Siz yaptınız mesela Halit Bey.
Halit AKÇATEPE: Yaptık yani ama sonra ne oldu, neye yaradı, hiçbir şey değişmedi ki.
Nil GÜRPINAR: Onun için mi şey diyorsunuz, belki de hani: artık her şeyi boş ver.
Halit AKÇATEPE: boş ver yani artık yapacak bir şey yok.
Nil GÜRPINAR: olsun hani sonuçta siz diyorsunuz her şeyi yaptım, elimden geleni yaptım. Hani bende derim ‘her şeyi yaptım’. 9. Senedeyim. Tamam hani sizin kadar emeğim geçmedi hiçbir şeye de ama hani dokuzuncu senem ben diyeyim elimden gelen her şeyi yaptım. Pes etmedim yani. Alan aldı almayan almadı. Artık onların sorumluluğu.
Halit AKÇATEPE: herkesi teker teker eğitemezsin. Seyircinin bize gösterdiği ilgiyi devlet göstermiyor bir kere. Devlet destek vermeyince bu iş yürümez. Önce o destekleyecek. Ama bu bu gün için de değil. Atatürk’den sonra gelen bütün hükümetler için geçerli. Hepsini yaşadım. Ben Atatürk öldükten 9 sene sonra doğdum ben. Ona da üzülüyorum aslında. “tüh onun zamanında olsaydım.”. Hepsini gördüm ben. Bütün cumhurbaşkanlarını başbakanlarını hepsini gördüm.
AKÇATEPE’NİN SİTEMİ
Hükümetlerin desteği oldu mu sanat çalışmalarınıza…
Halit AKÇATEPE: Hayır hayır. Çünkü kendilerine çalıştılar hep. Mesut Yılmaz’a çok gülerdim ben. Ulan torununun torununa yetecek kadar parayı aldın, daha ne istiyorsun. Bırak git yani. Ama yok bırakmıyor…
Halit AKÇATEPE: Eğitim yok. Türkiye’de eğitim sistemi kötü. Eğer pazarda patlıcanın fiyatı niye bu kadar pahalı diyeceksen bunu eğitime bağlayacaksın. Eğitim yok onun için pahalı.
GÜRPINAR’IN SANAT SEVGİSİ KAYNAĞI…
Sayın Gürpınar çok önemli bir şeye imza atıyorsunuz bu festivalle. Sanat camiası kadar sanatseverlerde minnettar. Sizim bu sanat sevginizin kaynağı nedir, Merhum Babanızın katkısı…
Nil GÜRPINAR: Hem Erzurum’u sevdirip, hem sinemayı sevdirdi, hobilerimizi destekledi. Hiç önümüzü kapatmadı. Mesela; sinemayı kapatırdı, istediğim filmi oynatırdı bana. Koca sinemada tek başımıza ailecek film seyrederdik. Babam beni hep destekledi; fotoğrafçılık, müzik, sinema. Ama hobi olarak dedi. Meslek olarak olmayacak dedi. Ama biz öğrenerek büyüdük. Setlerde de bulunduk. Biz pikniğe gidiyorduk setlerde. Evimize çok misafir sanatçılar geldi. Yılmaz güney mesela çok yakın arkadaşıydı babamın.
Yani ben bu işe gireceğimi hiç sanmıyordum ama işte ben babamla ağabeyimi bir kaybedince kendimi bu işin içinde buldum.
Halit AKÇATEPE: Ama şimdi sevmesen yine girmezden sonuçta içinde var yani.
Nil GÜRPINAR: Bir de onları kaybedince, Erzurum’a hizmet edeyim. Onların başlattıklarını devam ettireyim diye düşündüm.
Kısa ama, her anı bir samimiyet, içtenlik ve sanatla dolu kısa söyleşimizi teşekkür ederek tamamlıyor, Nil Gürpınar ve Halit Akçatepe’ye veda ediyoruz.. onlara yüreğimizi ve teşekkürlerimizi bırakarak..Sağolsunlar, var olsunlar..