Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, 90 bin askerin donarak şehit düştüğü ‘Sarıkamış Harekatı’ ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, her konuda olduğu gibi, Sarıkamış faciası konusunda da çok tezat fikirlerin olduğunu kaydetti.
ENVER PAŞA KAHRAMAN MI, SUÇLU MU
KAÜ Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kop, Sarıkamış faciasında kimilerinin Enver Paşa’yı sorumlu olarak gördüğünü, kimilerinin kahraman ettiğini ve Sarıkamış ile ilgili konuyu bileninde bilmeyeninde konuştuğunu söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop; “Sarıkamış faciası. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok tezat fikirler var. Kimisi Enver Paşa’yı sorumlu olarak görmekte. Kimisi kahraman ilan etmekte. İki konu var ki, herkes konuşur. Bilende konuşuyor bilmeyende konuşuyor. Bunlardan bir tanesi tarihtir. Bir diğeri de dindir. Elbette ki Enver Paşa suçsuz değildir. Elbette ki Enver Paşa’nın fazlasıyla hatası vardır. Ama bir kişiye yüklenmek vurun ‘abalıya’ yapmak çok yanlış bir ifadedir. Ya da Nasrettin Hoca’nın ifadesiyle; ‘hırsızın hiç mi suçu yok?’ tarzındandır” dedi.
HAFIZ HAKKI PAŞA’NIN; ‘LÜTFEN NE OLUR PAŞAM. HADİ TAARRUZA GEÇELİM’ DİYE BİR RAPORU VAR
Enver Paşa’nın savaşa pek sıcak bakmadığını ve birilerinin Enver Paşa’yı savaşa sürüklediğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop; “İlginç olacak şeyleri söyleyecek olursak, bunlardan bir tanesi şudur. Enver Paşa hem harbiye nazırdır. Hem de Genel Kurmayı vekaleten yürüten bir komutandır. Kendisi ilk başta bu savaşa pek sıcak bakmamaktadır. Kitapların söylediğinin aksine, fakat o gün öyle olaylar olmuştur ki, tabiri caizse birileri Enver Paşa’yı sürüklemiştir. Bunlardan bir tanesi Köprüköy yada aynı zaman da Azap Muharebeleri olarak bilinen peşi sıra gelen iki tane muharebe var. 7 Kasım ile 17 Kasım arasında orada Ruslar 7 bin tane askerini kaybetmiş. Ve kaçmaya başlamışlar. Şimdi birinci olay bu. İkinci olay orada 10’ncu Kolordu. 3’ncü Orduya bağlı 3 tane kolordu var. 9-10-11, 10’ncu Kolordu’nun başındaki o dönemki rütbesiyle albay olan Hafız Hakkı Paşa’nın rapor hazırlayıp ‘Lütfen ne olur Paşam. Hadi taarruza geçelim’ diye bir raporu var. Sonra onun haricinde 9’ncu ve 11’nci Kolorduların da ‘Paşam eğer böyle bir şey yapacak olursak biziler sizin yanınızdayız.’ Demiş oldukları bir ibare var. Bunun haricinde özellikle karar verildikten sonraki aşamada 9’ncu kolordunun başında bulunan Ahmet İzzet Paşa, 11’nci Kolordunun başında bulunan ise Galip Paşa ne kadar talepte bulunurlarsa, bulunsunlar Kurmay Başkan rütbesinde bulunan Alman kökenli Guze’ye hep takılmışlar. Enver Paşa’nın bundan haberi yok. Bunun haricinde iki tane çok önemli olay daha var. Bu olaylardan bir tanesi şu. ‘ 6-7 Kasım’da batırılan 3 tane gemimiz var. Rus donanması tarafından batırılan’ Tabi şu niye önemli eğer onlar batırılmamış olsaydı ki, tarihte keşke olmaz. Ama biz bu meyanda konuşacak olursak bunlardan bir tanesi Mithat Paşa gemilerden birinin ismi bunlardan bir tanesi Bahri Ahmer, bir tanesi Bezmi Alem keşif uçağı getiriyor. Mühimmat getiriyor ki mühimmat silahtan farklı tek kullanımlık olan tabiri caizse silah. Bir diğeri ise levazımat getiriyor. Ama bunların 3’üde batırılıyor. Bunların batırıldığı yer Karadeniz sahilinde çünkü Rusların donanmasının hakim olduğu bir mevkide. Başka bir hadise ise şu. Hakkı Paşa’nın başında bulunan 10’ncu kolordunun asker sevkiyatı Erzurum’a yapılacağı esnada ilk önce deniz yoluyla yapılıyor. Peşine ise vaz geçtik denilip, karayolu ile yapılıyor. Ve bu 4 haftalık bir gecikmeye vesile oluyor. Az önce de söyledik tarihte keşke olmaz. Lakin 4 hafta gecikmemiş olunmasa idi. Eksi 35, eksi 37’diler. Kesinlikle karşılaşılmamış olacaktı” diye konuştu.
SARIKAMIŞ’A İLK ÖNCE GİREN PAŞA BAŞ TACI OLACAKTI
3’ncü Ordu Komutanlığı’na atanan paşanın bölgeyi hiç bilmediğine dikkat çeken Kop; “Sadece bunlar mıdır? Ebetteki değil! Niye değil? Çünkü ilk etapta 3‘ncü ordunun başında bulunan Hasan İzzet paşa diye birisi var. Maalesef bölgeyi hiç tanımıyor. Bölgeyi tanımayan o bölgeye gelmeyen, o bölgenin arazi şartlarını bilmeyen bir komutanın 3’ncü Ordu’ya atanmış olmasının doğuracağı sonuçları varın düşünün. Sonra bunun haricinde her işyerinde olduğu gibi, halk arasında olduğu gibi, hatta aileler arasında olduğu gibi çekememezlik var. Çünkü amaç şu: ‘Sarıkamış’a ilk önce giren paşa herkesin baş tacı olacaktır’ sloganıyla hareket ettiği için, birlik yok! Ben varım. Ben varım var! Daha da önemlisi bir olay daha var. Enver Paşa’nın emrini dinlemeyenler var. Hafız Hakkı Paşa, Enver Paşa’dan aldığı bir emir var. Emir şu ‘22 Aralık’ta Oltu’yu alıp, sonrasında Kars ile Sarıkamış arasındaki şuan kullanılan E-5 yada D-100 Karayolunun kapatılmasıyla Rusların Kars’a gidip saklanmasına izin verilmeyecek’ Ama Hafız Hakkı Paşa ‘Ben daha önce Sarıkamış’a girmeliyim!’ edasıyla maalesef ki kuşatmanın ebatını büyütmüştür. Ve ortalama bir asker günde 3-5 kilometre yürüyeceği yerde, 20 kilometre değil, 40 kilometre yürümek zorunda bırakılmıştır. Arazi gittikçe genişletilmiştir. Ve bu taarruzdan ziyade maalesef faciaya dönüşmüştür” şeklinde konuştu.
ENVER PAŞA’YI KASITLI OLARAK KARALAMA KAMPANYASI BAŞLATILDI
‘Enver paşanın kasıtlı olarak karalanma kampanyası’ şimdi artık bunları bütün tarihçiler yazıyor, çiziyor. Bunları bir zamanlar söylemek kara kutu gibiydi. Söylenmesi bile abeste iştigaldi. Ama artık bunlar yazılıp çizildiği için bunları rahat rahat söylemekte bir sakınca yok diyen Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kop, özetle şunları söyledi:“Enver Paşa ile Mustafa Kemal Atatürk’ün geçinemediği aşikar. Enver Paşa ordularıyla Batum’da şu an Gürcistan sınırlarında kalan Batum’da askerleriyle beraber beklerken, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstiklal Harbi yada Milli mücadelede başarısız olmasını bekliyor. Eğer başarısız olursa gelip Milli Mücadelenin başında oturup, tabiri caiz ise belki de Mustafa Kemal Atatürk’ün yapmaya çalışacağı, yada yaptığı şeylerin aynılarını başarabilmek. Fakat Ankara bunu duyunca ister istemez ve buda o dönem oranın şartlarına göre kurallarına göre her şeyi dönemine göre değerlendirmektir. Karalama kampanyasına girişiliyor. ‘Enver Paşa Ruslardan para aldı’, ‘Enver Paşa Bolşevik’tir’, ‘Enver Paşa komünisttir’, ‘Enver Paşa bir sürü katliamlarda bulunuştur.’ ‘Enver Paşa odur budur’ Bakın zaten Sarıkamış faciasının akabinde hemen hemen hiç bir yerde bilgi yoktur. İlk etapta. Taaki 8 yıl geçinceye kadar. Herkes Hafız Hakkı’ya, Enver Paşa’ya, Hasan İzzet’e kim bilir belki Ali Galip’e yada Ahmet İzzet’e yüklenirken aslında yüklenilmesi gereken şahıslardan bir tanesi de bu kampanyanın, karalama kampanyasının baş aktörlerinden biri olan dönemin Yarbayı Şerif Bey’in yapmış olduklarıdır. Şerif bey orada esir düşüyor. Esir düştükten sonra Sibirya’ya gönderiliyor. Bir yolunu bulup o Bolşevik ihtilali ile beraber kaçıyor. Bakın geldiğinde kendi hatırlarını Akşam Gazetesi’nde yayınlanmasını istiyor. Akşam Gazetesi’nde de tamamı olmamakla beraber yayınlanıyor. Fakat çok büyük bir tepki çekiyor. Tepki çektiği içinde bunu tabiri caizse birin üzerine bin koyarak ki, bugünde şuan Mustafa bey tarafından ya da Şerif bey tarafından yayıma hazırlandı ve baskısı var. ‘Çevirme manevrası ve meydan muharebesi’ isimli kitap. Orada anılarını yayınlıyor. Ama öyle büyük bir abartı var ki 90 bin ifadesi gibi ki şunu hemen belirtmek lazım. ‘şehidin birde birdir. Binide birdir’ eğer Enver Paşa ise Ever Paşa, Hasan İzzet ise Hasan İzzet, Hafız Hakkı ise Hafız Hakkı ya da diğerleri. Bir kişinin ölümüyle sorumlusu ise suçludur. Ama Rus arşivlerinde 23 bin deniliyor ise, eğer Genel Kurmay Başkanlığı bizim 3’ncü Ordumuzun muharip olan yani o sırada savaşa katılan askerlerinin sayısı 75 bindir deniliyor ise yada bilimsel olmadığını ifade etmek kaydıyla ‘ Fevzi Çakmak ki, Genel Kurmay Başkanlığı çok uzun müddet yapan şahıs 60 bin civarındadır deniyorsa’ abartmamak gerekir diye düşünmekte fayda var. Birde Hafız Hakkı Paşa’nın şuan Murat Bardakçı’nın elinde olduğunu söylediği yakında da yayınlayacağını ifade ettiği günlüklerinden birkaç satır var. Kendisi de bunu programlarında dile getirmiştir. Hafız Hakkı Paşa diyor ki; 10’ncu kolordu komutanı olup, albay olup, birde bire Enver Paşa’nın, Hasan İzzet’in yanlışlarını görüp, onu 3’ncü Ordu Komutanlığına Paşa rütbesiyle atadığı şahıs. Diyor ki bu facianın sorumlusu benim. Bunu tamir etmekse, telefi etmekse, ne yapacaksam onu da yapacak olan benim diyor ki; biliyorsunuz kendisi çok kısa süre paşalık rütbesinin bile tadını alamadan ortalama 1,5 ay sonra o dönemdeki tifüse yakalanıp maalesef şubat 1915 tarihinde vefat etmiştir.”