‘Erzurum(-lu) Olmak ve Dadaşlığa Erişmek’ yazımız hayli tepki aldı.
Binin üzerinde okurun paylaştığı yazıya gelen bir yorum oldukça dikkat çekiciydi.
‘Önemi Yok’ rumuzuyla yazan bir okurumuz:
‘Neden sürekli kusursuzluklar arayışı içindeyiz. Neden yöremizi bölgemizi hatta daha özele indirgediğimizde bulunduğu şehrin insanlarına kusursuzluğu yükleme gayreti var. Daha da genele yaydığımızda tüm bunların yetersizliği düşünüldüğünde İslam ve Türklük kavramları ön plana çıkarılıyor.Bu kavramlar zamana karışıp bitmiştir. Evrensellik içselleştirilip kendimizle yüzleşip bu özel ve genel olarak bahsettiğim kavramlardan durumu soyutlamamız gerekiyor. Eğer peşine düşeceğimiz durumlar bunla ise daha çok dizimizi döver. Kendimizi avuturuz..’ ifadeleriyle önemli vurguları içeren bir yorum yazmış.
Aslında kendi aramızda da, şehir efkarında da sıkça dile getirilen konular bunlar..Türklük ve İslamlık hariç..
Dört önemli odak:
Kusursuzluklar arayışı..
Erzurum’u ve dadaşlığı ‘özel’e indirgemek..
Şehrin insanlarına(dadaş diye adlandırdığımız) kusursuzluk yükleme gayreti..
Ve Evrensellik çağrısı..
Öncelikle şunu söylemek durumundayız..
Ev sahibi evindekini daha iyi bilir.
Biz belki hemen görüleni değil, ama, ecdadımızın bize düşündürdükleri, onlardan aldığımız ilham ile belki hayal ettiğimiz Erzurum’u aktardık..
Eleştirinin bu yönde haklılığı var..
Ne var ki, bu şehrin taşrasında Erzurum dediğinizde, dadaşlık kavramından söz ettiğinizde, hemen herkesin bize bakışı bu..
Dadaş kavramını temsil edenlerin lekesizliği ve temizliği..
Aslında biz o yazımızda da, nüfus cüzdanı Erzurumluluğunu değil, ruh Erzurumluluğunu kaydettiğimizi telmih ettirdik.
Bu topraklara, bu coğrafyaya mana verenleri..
Şablon budur..
Alvarlı Efe’dir, Naim Gölleroğlu’dur, Hacı Haşıl(Haşiizade Ali Efendidir, Yunus Kaya’dır, Veli Velioğludur……
Hale göre belki mevcut durumun ötesini temsil edenler..
Öteler ötesinin çağrısına ram olanlar..
Ancak, dadaş(lık) kavramına tarif kazandıranlar, bu şahsiyetlerin sergilediği ruh ve madde planını temsil edenler..
Zaten, vurguladık..
Dadaşlık özeldir..
Elbette bu sebepten Dadaş, eşrefi mahlukat tarifidir ve o sebeple güzeldir..
Çirkinliklerimiz yok mu?
Zanilerimiz, ayyaşlarımız, keşlerimiz..
Müfterilerimiz, müptezellerimiz..
Elbette var..
Hala bazı yerlerde bar oynanırken, barcının ağzına rakıya batırılmış şeker koyanların olduğunu biliyoruz..
Hala dadaş denildi mi, ayakkabısının arkası çökük, elinde tespih ve bıçak taşıyan bir bıçkın tipinin hatırlanması ya da hatırlatılması, bu tiplerin baskın olmasından değil midir?
Allah rahmet eylesin, Şadi Tanşu, Nusret Karasu da dadaşlığın bu olmadığını tekraren söylememişler miydi?
Neyse..
Bizim muradımız, dadaş kavramının gerçek tarifini paylaşmaktır.
Dadaşlığı taşıyanları aktarmak, yeni nesillere tanıtmaktır..
Emin olun, bizim için bunun ‘çok önemi var’dır..
Çok beliğ bir Türkçe ile yazılmış yorumu mühimsiyoruz.
Önce kusursuzluk eşiğine, sonra da diğer kayıtlara karşılık vermek isteriz..
Müteakip yazılarımızda okurumuzun bu değerli yorumu üzerinde değerlendirme yapmaya çalışacağız..
Bugünlük bu kadar ile yetinip, biraz da ‘evrensel’ çizgide bir not düşelim:
Dadaşlık öyle bir makamdır ki, -her vakit-dadaş doğulmaz, dadaş olunur..
Tabi öncelikle Erzurum mektebinden iyi derece ile mezun olmak kaydıyla..