Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluk suçlamalarına tepki göstererek, "AK Parti'ye yolsuzluk iftirası atmak CHP içindeki yolsuzlukların üstünü örtmeye yetmez" dedi.
Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmada AK Parti'ye yönelik eleştirilere cevap verdi. AK Parti'yi kurdukları günden beri kendilerine saldıran şer odaklarının türlü oyunlarının hedefi olduklarını ifade eden Erdoğan, "Bizimle milletin huzurunda rekabet edemeyenler her zaman yaptıklarını yaptılar, belden aşağı vurmak suretiyle bizi devirmek istediler. İnsanın belini kırmayan her darbe onu güçlendirir. Biz bütün bu süreçlerden yara almadan, yıkılmadan, tam tersine daha da güçlenerek, saflarımızı daha da sıklaştırarak bugünlere geldik" diye konuştu.
AK Parti'de demokratik bir kültür içinde, bir parti kültürü içinde herkesin yapıcı eleştirisini ortaya koymakta serbest olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bizim arkadaşlarımız tribünlere oynamak için, şöhret için değil ülke için, millet için söz söylemiştir" dedi.
TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİNDEN RAHATSIZ OLUYORLAR
Erdoğan, Türkiye'nin büyümesinden rahatsız olan çevrelere fırsat da, malzeme de vermeyeceklerini ifade etti. Türkiye'de çok ciddi bir muhalefet boşluğu bulunduğuna işaret eden Erdoğan şöyle konuştu: "Demokrasilerde iktidarlar gücünü güçlü muhalefetten alır. Demokrasilerde yönetmenin kalitesi kadar muhalefet etmenin kalitesi de önemlidir. Dün gördünüz, CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin genel başkanları Meclis'te konuştular. Ne dediler? Hangi yapıcı eleştiriyi ortaya koldular? Hangi öneriyi getirdiler? Ülkenin yararına olacak hangi projeyi sundular? Ülkenin derdine çare olacak hangi öneriyi sundular? Sadece saldırgan bir üslup içinde iktidara vurup vuruşturdular. Başka bir sermaye yok, başka bir altyapı yok. Onlara gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Bu ülke için bu ana muhalefet veya diğerleri acaba çıkış için ne gösteriyor? Bir yol haritaları var mı bunların?"
AK Parti'ye yolsuzluk suçlamaları yönelten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu'na tepki gösteren Erdoğan, "Ana muhalefet liderine samimi bir tavsiyede bulunuyorum. AK Parti'ye yolsuzluk iftirası atmak CHP içindeki yolsuzlukların üstünü örtmeye yetmez. AK Partiye yolsuzluk çamuru atmak CHP'nin tarihe malolmuş başarısızlıklarının üzerini örtmez" şeklinde konuştu.
"ALNI SECDEYE VARAN BİR İNSAN, 'LA İLAHE İLLALLAH' DİYEN BİR İNSAN, KALBİNDE YARADANININ SEVGİSİ OLAN BİR İNSAN BUNLARLA AYNI YÖNE BAKABİLİR Mİ, SORUYORUM SİZLERE?"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşlara seslenerek PKK terör örgütünün gerçek yüzünü görmelerini istedi. Erdoğan, "Alnı secdeye varan bir insan, 'La ilahe İllallah' diyen bir insan, kalbinde merhamet olan, kalbinde kutsalı olan, kalbinde Yaradanının sevgisi olan bir insan bunlarla aynı yöne bakabilir mi, soruyorum sizlere? Bu toprakların ezanla, Kuran'la, secdeyle yoğrulmuş bir tarihi var. Bu topraklardan ezanı, Kuran'ı o secdelerle yücelen mescitleri hiç kimse ama hiç kimse silip atamaz. Buna hiç kimsenin gücü yetmez, yetemez" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Konuşmasının büyük bir bölümünde BDP'ye ve terör örgütü PKK'ya yüklenen Başbakan Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşların artık terör örgütünün gerçek yüzünü görmesi gerektiğini söyledi. "Biz bu tarihi birlikte yazdık, bu tarihi ortak şehitlerimizle yazdık. Her zaman ifade ediyorum, Selahaddini Eyyubi bizim, hepimizin ortak kahramanıdır" diyen Başbakan Erdoğan, Ahmedi Hani, İdrisi Bitlisi gibi büyük değerlerin de yine Yunus Emre gibi, Hacı Bektaşı Veli gibi bu milletin ortak gönül erleri olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, "Bizim Anadolu'nun hatta dünyanın her karışına dağılmış şehitliklerimiz, ortak tarihimizin olduğu kadar kardeşliğimizin de nişanesidir. Allah aşkına Kürt kardeşime soruyorum, yahu Selahaddini Eyyübi ile bu terör örgütü aynı kefede olabilir mi? Bu düşünsünler, olabilir mi? Ahmedi Hani ile bu teröristler aynı kefede olabilir mi?" diye sorarak şunları kaydetti:
"Alnı secdeye varan bir insan, 'La ilahe İllallah' diyen bir insan, kalbinde merhamet olan, kalbinde kutsalı olan, kalbinde yaradanının sevgisi olan bir insan bunlarla aynı yöne bakabilir mi, soruyorum sizlere? Bu toprakların ezanla, Kuran'la, secdeyle yoğrulmuş bir tarihi var. Bu topraklardan ezanı, Kuran'ı o secdelerle yücelen mescitleri hiç kimse ama hiç kimse silip atamaz. Buna hiç kimsenin gücü yetmez, yetemez. Malazgirt'ten, Kurtuluş Savaşı'na kadar biz bu topraklarda Ezan özgürce okunsun diye mücadele verdik. Hani İstiklal Marşı şairimizin ifade ettiği gibi, 'Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.' Evet, bu ezanlar ebedi yurdumuzun üzerinde inlesin diye ecdadımız da, biz de evet, canımızı ortaya koyduk.
Bugün hiçbir kutsalı olmayan, terör örgütüne sempati duyan Selahaddini Eyyübi'nin hatırasını çiğner. Dini değerleri ayaklar altına alan, terör örgütüne kalbinde muhabbet besleyen birisi Ahmedi Hani'nin hatırısını çiğner. İnsani değerleri ayaklar altına alan, öldürmeyi ahlaksız bir mücadele yöntemi olarak seçen terör örgütüne buğz etmeyen, kendisine, kendi özüne, kendi tarihine saygısızlık yapar. Bu topraklar Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, diğer bütün etnik gruplarıyla kahramanlığın, cesaretin, kardeşliğin topraklarıdır. Muhabbetin vatanıdır bu vatan. Bizim dini değerlerimizle, dinimizle, peygamberimizle, namazımızla alay eden, bunların herhalde çekimlerini falan televizyonlarda izlemişsinizdir. Nasıl alay ettiklerini falan duymuşsunuzdur. Bu örgüt bütün bunları yapıyor, özel çalışmalar var bunlarla ilgili. Benim dindar Müslüman Kürt kardeşim bu oyunu ne zaman fark edecek? Sadece biz Kürtlerin temsilcisiyiz demek, bunlar için bir iltifat merci mi oluyor? Bunlar hiçbir zaman benim Kürt kardeşimin temsilcisi olması, bak yine sesleniyorum size; değerler silsilesi içinde diyorum ki, size bunlar hangi hizmeti getirdiler? Artık Selahaddini Eyyübi'nin torunu, Kürt kardeşlerimin 'yeter artık' demesi gerekir.”
"KAYSERİ'DE YOLSUZLUK VAR' DEDİ, KAYBETTİĞİ TAZMİNATLARLA KAYSERİ SUCUĞA DOYDU2
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şiddete sığınarak siyaset yapılamayacağını belirterek, "Eğer BDP bir siyasi aktör olmak istiyorsa, sorunun çözümüne katkı yapmak istiyorsa meşru siyasetin dilini, araçlarını kullanmak zorundadır. Aksi halde siyasi muhataplık iddiasında bulunamaz. Bulunsa da bu iddia ciddiye alınmaz" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu. Konuşmasının başında dün gerçekleştirilen İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nı hatırlatan Erdoğan, bazı televizyon programlarında kendisinin kapalı oturum başladığında salondan ayrıldığının iddia edildiğini belirterek, "Halbuki başından sonuna kadar beraber burada bu değerlendirmeyi yaptık ve bu tür bir toplantıyı yapmamızın bile yanlış olduğunu söyleyecek kadar bize siyasi partilerin yaşamına yönelik ders vermeye kalkan bazı siyaset garibi tipler de ve köşe yazarı tipler de var. Biz artık bunlara alıştık, yolumuza böyle devam edeceğiz. Nerede, ekibimizle oturur, beraberce kapalı oturum yaparız ki bu yasalar içerisinde bile ayrıca var. O ayrı bir konu. Hele hele siyasetçiler olarak, gruplar olarak biz bunun kararını kendimiz veririz. Bunları da köşe yazarları belirleyecek değil" diye konuştu.
AK Parti'nin her işinde istişare yapıldığına dikkat çeken Erdoğan, "Hangi makamda olursa olsun, hangi gücü, hangi iradeyi, hangi iktidarı elinde bulundurursa bulundursun, bizim hareketimiz, bizim davamız her meseleyi istişare etmeyi, her meselede de korkmadan, çekinmeden, tereddüt etmeden hakkı ve gerçeği söylemeyi gerektirir. Bu istişareleri de Kızılay Meydanı'nda yapacak halimiz yok" dedi.
“KAYBETTİĞİ TAZMİNATLARLA KAYSERİ SUCUĞA DOYDU”
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluk iddialarına da cevap verdi. "Yolsuzlukların olduğu bir iktidar 23 buçuk milyar dolardan milli bütçeyi alıp 117 milyar dolara çıkaramaz" diyen Başbakan Erdoğan, "Çünkü o yolsuzluklarla uğraşacak. Ama biz üreten bir iktidar olduk" dedi.
Muhalefetin kısır döngünün dışına çıkamadığını belirten Erdoğan, "CHP Genel Başkanı yine belli ki, konu bulamamış, konu sıkıntısı çekiyor ki, her zaman başvurduğu yönteme, iftiraya, çamur atmaya, karalamaya başvurdu. Bakın buradan CHP Genel Başkanı'na açık açık söylüyorum; yolsuzluk yapmak, yetimin hakkını yemek ne kadar insanlık dışı bir suçsa, delili, belgesi, mesneti olmadan yolsuzluk ithamında bulunmak da o kadar insanlık dışı bir suçtur" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun 2 buçuk yıldır her kürsüye çıktığında yolsuzluktan bahsettiğini anlatan Erdoğan, kendilerinin ise yolsuzlukla mücadele için yola çıktığını ifade etti.
"Bugüne kadar bir tek yolsuzluğu ispat edebilmiş, delillendirebilmiş, belgelendirebilmiş değil. 'Kayseri'de yolsuzluk var' dedi, kaybettiği tazminatlarla Kayseri sucuğa doydu. 'ÖSYM'de yolsuzluk, usulsüzlük var' dedi eline tutuşturulan belgenin sahte olduğu ortaya çıktı, rezil oldu. Giydiği gömlek tartışma konusu oldu rezil oldu. Havuzlu villa dedi, havuz problemine takıldı, kendi havuzlu villası çıkınca yine rezil oldu. Kendi belediyelerinde, CHP'li belediyelerdeki yolsuzlukları görmezden geldi bize bakanlarımıza belediyelerimize yönelik en omurgasız iddialarda bulundu. Bunları yüzüne vurduğumuz zaman da maalesef yüzü kızarmadı. Buradan CHP Genel Başkanı'na samimi bir tavsiyede bulunuyorum. AK Parti'ye yolsuzluk iftirası atmak, CHP'li belediyelerdeki yolsuzluğu örtmez. AK Parti'ye yolsuzluk ithamında bulunmak, CHP içindeki tartışmaları örtmez. İçinizin nasıl kaynadığını biliyoruz. AK Parti'ye yolsuzluk çamuru atmak, CHP'nin tarihe mal olmuş beceriksizliğinin üzerini kapatmaz."
“YOLSUZLUKLAR İÇİNDE OLAN BİR HÜKÜMET BUNLARI YAPAMAZ”
AK Parti iktidarının 157 milyar lira borç ödediğini anlatan Erdoğan, "Soruyorum ben CHP'ye, tarihiniz boyunca iktidarda olduğunuz dönemlerde Merkez Bankası rezervini nereden aldınız, nereye çıkardınız? Az önce söyledim. İMF'ye olan borcu 23 buçuk milyar dolardan almış, 900 milyon dolara indirmiş hükümetimize nasıl oluyorda yolsuzluk iftirası atıyorsun? Şu borçları ödeyen bir iktidara kalkıp nasıl oluyor da yolsuzluk iddiaları atıyorsun? Merkez Bankası rezervlerini 27 buçuk milyar dolardan alıp 117 milyar dolara çıkaran bir iktidara nasıl oluyor da sen yolsuzluk iftirası atıyorsun. Nereden aldınız, nerede bıraktınız? Hesap ortada" şeklinde konuştu.
AK Parti'nin yaptığı bölünmüş yol çalışmalarını ve TOKİ eliyle yürütülen konut çalışmalarını anlatan Erdoğan, "Yolsuzluklar içerisinde olan bir iktidar bunları yapamaz" dedi.
Erdoğan, "Hani 'yetişemediği üzüme koruk der' meselesi var ya, bunlar öyle" diyerek CHP'ye gönderme yaptı. Hakkari'ye yapılan havalimanından bahseden Erdoğan, terör örgütünün ise bunları engellemeye çalıştığını, iş makinalarını yaktığını söyledi. Erdoğan şunları söyledi:
"Ben şimdi benim Kürt kardeşlerime sesleniyorum: Ey benim Kürt kardeşim, Hakkarili kardeşim sana hizmet gelmesini engelleyen bir partiye nasıl destek veriyorsun? Bak size delille konuşuyorum. Biz size hizmet getirmek istiyoruz, onlar önümüzü kesiyor. Müteahhit makinelerini kaybediyor vesaire. Gerekli desteği veriyoruz, müteahhit tehdit altında en sonunda çekilmek zorunda kalıyor. Duracak mıyız? Durmayacağız. O havalimanını, havaalanını yine yapacağız."
“MEŞHUR İSKİ YOLSUZLUĞUNU BİLİRSİNİZ”
Başbakan Erdoğan Şırnak'a yapılacak olan havalimanın da 2013 yılında tamamlanacağını söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kimin aklına gelirdi Şırnak'a da bir gün havaalanı gelecek diye. Geldi. Batman'da eskiden pisti vesaire vardı ama şöyle bir tentenin altında gidip uçağın kalkış saatini bekliyordu. Ama şimdi çok çok modern bir terminal binası var. Biz bu ülkede bölgesel milliyetçilik yapmadık. Ayrımcılık yapmadık. Hepsine bu hizmeti yaygın bir şekilde taşıdık. AK Parti iktidarı, 10 yıllık iktidarı rekorlarla anılıyor ve tarih boyunca da inşallah rekorlarla anılacak. Ama CHP'nin tarihinde yasakçı anlayışı da zulmü de yoksulluğu da en önemlisi de yolsuzluğu da gördük, görürüz. Ben, İstanbul Belediyesini, Belediye Başkanı olarak devraldığımda benden önceki belediye yolsuzluklar belediyesiydi. Meşhur İSKİ yolsuzluğunu bilirsiniz. Tescilli artık. Bunun hakkında fazla konuşmaya gerek yok. Yediden yetmişe herkesin bildiği duyduğu bir olay. Onlardan devraldık. Biz 2,5 milyar dolar borçla devraldık ve İstanbul'u hamdolsun ben, 1,2 milyar dolar borçla devrettim. Ama bu arada İstanbul'un su sorunu, çöp sorununu çözdük. İstanbul'da hava kirliliğini ortadan kaldırdık ve İstanbul'da yeni bir dönemi kavşaklarıyla her şeyiyle başlattık. 4,5 senede bunları gerçekleştirdik."
“MARJİNAL SOL TERÖRE SEMPATİYLE BAKIYOR”
Başbakan Erdoğan, konuşmasının büyük bir bölümünde ise terör örgütü PKK ve BDP'ye yüklendi. Konuşması sırasında sol kesimin daha da marjinalleştiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "CHP solcu görünümünde tatmin edici bir muhalefet sergileyemediği için aşırı uçlar güç kazanıyor. CHP aracılığıyla muhalefet yapamayan sol, terör üzerinden terörün siyasi uzantıları üzerinden, zira sol gibi görünen BDP üzerinden varlık göstermeye çalışıyor" dedi.
"Ve bu ülkede evet, marjinal sol teröre, terörist mücadeleye, eli silahlı eşkıyalığa sempatiyle bakıyor. Doğrudan veya dolaylı destekledi, destekliyor" diyen Başbakan Erdoğan, "Hiç kimse kusura bakmasın terör örgütüyle marjinal sol arasında maalesef bir gönül ilişkisi var. Kimi zaman açık kimi zaman da gizli bir dayanışma var, son seçimlerde Hakkari'de yaşadığımız gibi. Açık net her şeyi orada gördük" şeklinde konuştu.
BDP'nin mazlum rolü oynadığını belirten Başbakan Erdoğan, medyanın ise BDP'yi mazlum gibi göstermek için elinden geleni yaptığını söyledi. "Bunları Başbakan niçin konuşuyor?" denildiğini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ne olacaktı, siz attığınız başlıklarla yazdığınız yazılarla meydanı boş bulup konuşacak mısınız? Yoksa size alkış mı tutacağız, bunu mu bekliyorsunuz. Siyaseti bir çözüm aracı görmeyi reddeden BDP'yi aynı şekilde görmezden geliyorsunuz. Silahlı terör örgütüyle arasına mesafe koyamayan BDP'yi görmezden geliyorsunuz. Dağdaki eşkıya ile eli kanlı terörist ile kucaklaşan, öpüşen BDP'yi, onun zavallı milletvekillerini görmezden geliyorsunuz. Çocukların eline taş veren, molotof veren 7- 8 yaşlarındaki çocukların arkasına saklanıp tahrik üreten, ölüme gönderdikleri yetmiyormuş gibi gençlerin cenazelerini dahi istismar eden BDP'yi görmezden geliyorsunuz. Ama hukuk devreye girince, demokratik kurallar işletilince, parlamento yani milli irade sorumluluk üstlenince, aynı BDP'yi mazlum olmakla, mağdur olmakla, itilmiş kakılmış niteleyebiliyorsunuz. Yahu bu ne biçim anlayıştır? Ne olurmuş sonrası çok daha kötü olurmuş. Bak bir de tehdit ediyor. Bu ülkede o zaman hukuk niye var, AK Parti iktidarı niye var? Yani benim vatandaşım sokağa çıkmasın diye mi var?"
“BDP PARTİLERİN KAPATILMAMASINA NEDEN DESTEK VERMEDİ?”
2010 yılında BDP'nin parti kapatılmamasına destek vermediğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, bunların ise sorgulanmadığını belirterek, "Şimdi kalkmışsın bizim partimiz böyle kapandı, şöyle kapandı. Yahu bu ciddi bir duruş değil ki, bu sahte bir duruş. Niye bunu sorgulamıyorsunuz? Bu ülkede eğer 12 Eylül referandumunda eğer AK Parti ile bu konuda beraber hareket etmiş olsalardı bugün Türkiye'de parti kapatılma süreci bitmiş olacaktı. Ve böyle bir sorun gündemde kalmayacaktı. Hiç kimse bunlara 'siz ne yapıyorsunuz' demedi. Hiç kimse 'bu nasıl siyaset, bu nasıl siyasi mücadele, bu nasıl çözüm arayışı' demedi. Ama bugün çıkıyorlar, özgürlükten, demokrasiden, partilerin kapatılmasından bahsediyorlar. Yahu kendiniz ektiniz, şimdide kendiniz biçiyorsunuz. Kusura bakmayın ne biz ne de millet bu şark kurnazlığını yutmayız" diye konuştu.
“BDP SİYASETİN DİLİNİ KULLANMAK ZORUNDADIR”
Başbakan Erdoğan, BDP'nin siyasetin dilini kullanmak zorunda olduğunu söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Bu dil siyasetin dili değil, şiddeti överek şiddetten medet umarak, şiddeti arkana alarak siyaset yapılmaz. Siyasetçi en uç fikirleri bile kürsü dokunulmazlığından hareketle parlamentomuzda ifade edebilir. Eleştirinin bütün imkanlarından orada faydalanabilir. Ancak bunu yaparken şiddeti veya şiddet kullananını övemez. Elinde silah olan meşrulaştıramaz. Siyaset şiddeti dışlamaktır. Hele ki demokratik süreçlerin işlediği bir ülkede şiddeti ve şiddet kullananı övmek, şiddete prim vermek siyaset dışı, ilkel, gayri meşru bir tutumdur.
Şiddeti öldürmekten medet umanlar siyaset dışı bir alana kaymış olurlar. Siyaset meşru araçlarla yapılır. Eğer BDP bir siyasi aktör olmak istiyorsa, sorunun çözümüne katkı yapmak istiyorsa meşru siyasetin dilini, araçlarını kullanmak zorundadır. Aksi halde siyasi muhataplık iddiasında bulunamaz. Bulunsa da bu iddia ciddiye alınmaz. Şunu artık herkesin görmesi gerekiyor. Terör ve şiddet bir hak arama mücadelesi yöntemi değildir. Terör örgütün kendini var etme biçimidir. Bunu böyle bilin. İşte bunların, bunların destekçilerin dillerinden düşürmedikleri barışın en önemli engel, şiddetin ta kendisidir."