Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir. Bunun riskleri, geçiş süreçleri olabilir, zaman zaman sorunlar yaşanabilir” dedi.
Başbakan Erdoğan’a, Erzurum’daki son programında Atatürk Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler alanında fahri doktora unvanı verdi. Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, “Eğitim-öğretimi artık iç içe birlikte yürütecek bir hale geliyoruz. Üniversiteler şehirlere içinde bulundukları bölgelere halkla yol gösteren geniş ufuklar açtıran kurumlardır. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin kuruluş hikayesi çok manidardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Doğu’da büyük bir üniversite kurulması gerektiğini söylüyor. Unutuluyor, unutturuluyor. Merhum Menderes döneminde bu hatırlanıyor. Bu kısa tarihçe, Türkiye’nin tarihçesi hakkında çok önemli bir ipucu veriyor. Türkiye, 1950 yılına kadar, içe dönük, dışa kapalı bir toplum görüntüsü verdi. 1950-1960 yılları arasında, Menderes döneminde bu içe kapanık yapı kırılırken, 1960 darbesiyle birlikte Türkiye yeniden içine kapandı. Bu kısır döngü 1980'lere, Özal dönemine kadar devam etti. İçe kapanık Türkiye'de, iç siyaset ile dış siyaseti ayrıştıran, dış siyasette sorun yaşamamayı esas alan bir anlayış vardı. Sorundan uzak durma kaygısı, Türkiye'yi dış siyasette idare-i maslahatçı bir ülke konumuna sürüklemişti. Türk dış politikası statik yani durağan bir vizyona sahipti” diye konuştu.
Yıllarca tarih, kültür ve medeniyet birikimini, komşuları, kardeş ve akraba toplulukları yok sayan bir dış politikanın Türkiye siyasetine egemen olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, bugün Türkiye'nin mevcut dış politikasına yönelik eleştirileri hatırlatarak, ''Bu eleştiriler son derece manidardır. Zira bu eleştiriler, işte o 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür. 'Aman sorun çıkmasın' diyerek, Türkiye'de çok uzun yıllar dış politikada adım dahi atılmamıştır. 'Aman risk almayalım, aman hiç kimseyi ürkütmeyelim' diyerek, Türkiye'nin dış politikada on yılları çarçur edilmiştir. Ekonomi bir risktir, siyaset bir risktir. Aslında hayat bir risktir. Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız. Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir. Bunun riskleri olabilir, bunun geçiş süreçleri olabilir, zaman zaman sorunlar yaşanabilir. Ancak, 'sorun çıkacak' diyerek, Türkiye pısırık bir politikayı, geleceğe ağır faturaları olan bir politikayı bu saatten sonra idame ettiremez, ettirmeyecektir. Bugün Türkiye, statik dış politikadan dinamik dış politikaya geçmiştir. Türkiye'nin dünya ile arasındaki perde kalkmıştır, ufku genişlemiştir” dedi.