Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Geçmiş yıllarda Türkiye’de şu ya da bu sebeple sağlık çalışanlarının sayısının azlığına yol açan politikalar, özelikle doktor ve hemşire sayısının azlığına yol açan politikalar, bugün Türkiye’deki iş yükünün, stresin ve şiddetin en önemli sebeplerinden biridir” dedi.
AKDAĞ KOMİSYONA SUNUM YAPTI
Bakan Akdağ, Meclis Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’da bakanlığın konuya ilişkin faaliyetleri ile ilgili sunum yaptı.
Akdağ, şiddet ve medeniyet kavramlarını birbirine zıt kavramlar olduğunu belirterek, şiddet ne kadar çoksa medeniyetin o kadar az gelişmiş olacağını söyledi. Akdağ, her mesleğin önemli olduğun, ancak sağlık mesleğinin çoğunlukla hayatını insana adamayı gerektiren bir meslek olduğunu belirtti.
Her ne kadar son 5 yıl içinde sağlık çalışanlarının sayısı artırılmaya başlanmış olsa da Türkiye’de sağlık çalışanlarının sayısının mutlak manada çok yetersiz olduğunu belirten Akdağ, bu yetersizliğin de çalışanlara büyük iş yükü getirdiğini söyledi. Akdağ, Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa bölgesine ilişkin verilerine göre her 100 bin kişiye 350 hekim düşerken, Türkiye’de bu sayının yeni 170’lere ulaştığını belirtti.
MÜSAMAHA GÖSTEREMEYİZ
“Sağlık çalışanlarına şiddeti asla hoş göremeyiz, asla buna müsamaha gösteremeyiz” diyen Bakan Akdağ, buna karşı her türlü tedbiri alacaklarını kaydetti. Sağlık çalışanlarının iş yükünü de mümkün olduğu kadar azaltmak gerektiğine işaret eden Akdağ, “Onların emeği her türlü takdirin üstündedir. Zaman zaman sağlık çalışanlarına çok ciddi haksızlıklar yapılıyor. Herhangi bir yerde bir hadise olduğunda sağlık çalışanları rahatça ön yargılı biçimde suçlanabiliyor, mahkum edilebiliyor. Ortada daha idari ve adli karar verilmemişken bu suçlamaların basında yer alması da gerçekten hem çalışanlarla vatandaşların arasındaki münasebeti zedeleyici özellik taşıyor, hem de sağlık çalışanlarını ileri derece rencide ediyor. Bu konuda hassasiyet beklemek hepimizin hakkı” diye konuştu.
Bu konularda polemiklerden kaçınarak, suçlayıcı ve gerici bir tavır ortaya koymamak gerektiğine işaret eden Akdağ, “Eğer maksat şiddeti önlemekse, bunu tartışırken, gerginlik anlamına gelecek bir üslup sergilersek amacımızla çelişmiş oluruz” dedi.
ÇOK SEKTÖRLÜ YAKLAŞIM
Sağlık alanındaki şiddet konusunda çok sektörlü bir yaklaşım gerektiğini belirten Akdağ, Sağlık Bakanlığının büyük bir rolü olduğunu ancak, medyanın İçişleri Bakanlığı’nın, emniyet güçlerinin, Adalet Bakanlığı’nın, meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, vatandaşların ve sağlık çalışanlarının da üzerine düşen önemli görevler olduğunu söyledi.
Türkiye’de son yıllarda gelişmiş olan hassasiyet ve bu konudaki yüksek toplumsal algının işlerini kolaylaştırdığına da vurgu yapan Akdağ, “Daha önce hiç olmadığı kadar bu meseleler özellikle Adliye tarafından takip ediliyor ve ciddi cezalar verilmeye başlandı” dedi.
ŞİDDETİN NEDENLERİ
Sağlık mensuplarına yönelik şiddetin diğer mesleklere göre 16 kat fazla olduğunu belirten Akdağ, “Kişide ruhsal ya da fiziksel bozukluk varsa, eğitim düzeyinde düşüklük varsa şiddet ortaya çıkabiliyor. Çok sayıda muayene ve test yapılıyorsa şiddetin nedenlerinden biri olabiliyor. Ayrıca kalabalık, gürültülü ortamlar da şiddetin nedeni olabiliyor. Sağlık çalışanlarının yetersizliği çok önemli bir sebep olabiliyor. Geçmiş yıllarda Türkiye’de şu ya da bu sebeple sağlık çalışanlarının sayısının azlığına yol açan politikalar özelikle doktor ve hemşire sayısının azlığına yol açan politikalar bugün Türkiye’deki iş yükünün, stresin ve şiddetin en önemli sebeplerinden biridir. Yanlış anlamalar iletişim sorunu ve kişisel sorunlar da şiddete neden olabiliyor” şeklinde konuştu.
ŞİDDETİ ÖNLEME KAVRAMI
2005 yılından ten beri sağlıkta kalite standartları içinde şiddeti önleme kavramının de yer aldığına işaret eden Akdağ, çalışan güvenliğine yönelik tedbirlerin ne kadar uygulandığının da sürekli takip edildiğini söyledi.
‘Sevgi en iyi ilaçtır’ sloganıyla başlattıkları kampanyadan da bahseden Akda, kampanya filmlerini izletti. Sağlık çalışanıyla vatandaş arasındaki ilişkiyi, algıyı düzeltecek çalışmaların son derece önemli olduğunu belirten Akdağ, bununla ilgili kampanyalarda seçkin iletişim danışmanlarıyla çalıştıklarını söyledi.
“GÜVENLİK TEDBİRLERİ ARTIYOR”
Şiddetin önlenmesi için güvenlik tedbirlerini artırdıklarını belirten Akdağ, “2002’de güvenlik personeli sayısı 905 kişiymiş; bu çok felaket bir durum. Bugün bu sayı 13 bin 761. Bazı alanlarda biraz daha ihtiyacımız var ama büyük ölçüde yeterli hale geldi” dedi.
Özellikle ağır travmaların, kazaların getirildiği büyük hastane acil servislerinde polisin de hizmet etmesini istediklerini belirten Akdağ, bu konuda Emniyet’le ısrarlı görüşmelerin devam ettiğini bildirdi.
Beyaz Kod uygulamasının güncellendiğini, çalışan hakları ve güvenliği birimlerinin tüm hastanelerde kurulduğunu, risk değerlendirmesi yapıldığını güvenlik tedbirlerinin gözden geçirildiğini, çalışanlara yönelik iletişim eğitimleri verildiğini belirten Akdağ, “Tıp fakülteleri ve diğer okullarda iletişim, insan davranışı, stresle baş etme gibi eğitimler verilmiyor. Bu derslerin müfredatta yer alması için YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşüyoruz” dedi.
“SON BİR YILDA FİZİKSEL ŞİDDET YÜZDE 5.9, SÖZLÜ ŞİDDET 38.1”
Kırıkkale Üniversitesi koordinasyonunda yapılan bir araştırmanın tamamlanmamış ön sonuçlarına göre. 26 Aralık 2012 itibariyle son bir yılda sağlık çalışanlarının yüzde 5.9’unun fiziksel, yüzde 38.1’inin de sözlü şiddete uğradığını söyledi.
Beyaz kod uygulamasının ardından ‘çağrı butonu’ konusunda da çalıştıklarını bildiren Akdağ, ayrıca acil servislerde kamera sayısının artırıldığını, aydınlatma sorunlarının giderildiğini söyledi.
“BANA SÖYLENMİŞ SAYARIM”
Sağlık çalışanların ayönelik şiddet olaylarında cezaların artırılması konusunda da Adalet Bakanlığı ile çalışmaların devam ettiğini söyleyen Akdağ, “Acaba sağlık hizmetini engelleme anlamına gelecek bir tanımlama yapabilir miyiz.Bu konuda bakanlıkla ısrarlı görüşmeleri devam ettiriyoruz. Bir döner bıçağıyla acil servis çalışanlarına saldıran, ertesi gün serbest bırakılıp tekrar saldıran vaka bile var. Yani polis ve savcılıkların hassasiyet göstermeleri gerekiyor. Bu hassasiyete görevlileri davet ediyorum. Bu işin de takipçisi olacağım. Bir sağlık çalışanına değil ki fiziksel şiddet ya da görevi başında şehit edilmesi, söylenecek en kötü söz bile bana söylenmiş sayılır. Konuyu bu hassasiyetle takip edeceğim. Sağlık çalışanlarına reva değil.
Son altı ayda, kare kod uygulamasında 4 bin 342 bildirim alındığını belirten Akdağ, bunların yüzde 63’ünün sözlü, yüzde 33’ünün de fiziksel şiddetle ilgili olduğunu belirtti.
Akdağ, şiddete maruz kalanlarda sözlü şiddete daha çok kadınların, fiziksel şiddete de daha çok erkeklerin maruz kaldığını belirten Akdağ, şiddet olaylarının genellikle acil servis ve polikliniklerde sabah 10.00-11.00 sıralarında yaşandığını söyledi.
“ŞİDDETİN NEDENİ BAŞBAKANIN SÖZLERİ”
Akdağ’ın sunumunun ardından konuşan CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, performans sisteminin sağlık çalışanları arasındaki rekabeti anlamsız şekilde artırdığını, ekip zihniyetini ortadan kaldırıp rakip zihniyeti getirdiğini belirtti. Atıcı, “Sevgi en iyi ilaçtır, diyorsunuz. Sağlık çalışanlarının yakınlarına sevgi gösterecek takati kalmamıştır. Çünkü gece gündüz çalışıyorlar” dedi.
“Şiddeti artıran sizin ve Başbakanın söylemleridir” diyen Atıcı, şöyle devam etti:
“Örneğin başbakanın ‘hadi benim hastamı geri çevirsinler bakalım’ demesi ciddi bir algı şişmesi yaratmaktadır. ‘Doktorların yaygaracı olduğunu’ söylemek şiddeti artırmıştır, şiddeti artıran unsurlar içinde değerlendirilmelidir. Her yerde her söyleminizde ‘uçak ambulans, helikopter ambulans var’ dediğinizde, 112 ambulans geciktiğinde sağlık çalışanları darp ediliyor ve sağlıkta bir algı yanılsaması yaratıyorsunuz” dedi.