Bir televizyon kanalına konuşan Çelik, şu ifadeleri kullandı:
"Müzakerenin bir usulu var. Masaya oturduğunuz zaman ve prensip anlaşmasına vardığınız zaman buna uyulur ve gereği yapılır. Ülkenin Başbakanı iki ayrı toplantıda 10 saat boyunca taraflarla konuştu ve yargı kararına uyulacağı sözünü verdi.
Yargı süreci hükümet lehine sonuçlanırsa, referanduma gidileceği ifade edildi.
Demokratik ülkelerde vatandaş protestosunu yapar istediklerini dile getirir. Bu tür eylemlerin başımızın üzerinde yer vardır. Halkımızın takdiri de tepkisi de bizim için önemlidir.
Sayın Başbakan, 16 saatlik mesaiden sonra sanatkarlar ve Taksim Platformu'nu süre kısıtlaması olmadan dinledi. Görüşme sonrası yapılan açıklamalar da aynı zeminde buluşuyordu. En son görüşme, Perşembe gecesini Cuma'ya bağlayan gece yapıldı.
Daha sonra Cuma gecesi bir anma düzenleyeceklerini belirttiler. Biz de 'hay hay' dedik. Ondan sonra da arkadaşlarıyla görüşüp Gezi Parkı'nı boşaltacaklardı, bu iş bitecekti.
Biz defalarca 'mesaj alınmıştır', 'değerlendirmesi yapılmıştır' dedik. Ama yurtseverlik adına 'ben ülkemdeki parka sahip çıkıyorum' diyenler, tüm ülkeyi olumsuz etkileyen bir olayın içerisinde bulunamazlar. Bunun bir haddi vardır.
Bu Gezi Parkı rüzgarından 'ben de yelkenlerimi şişirebilir miyim?' amacı güden çok sayıda grup var. Müdahale öncesi polis, gerekli anonsları yapmıştır. Kalabalık ayrılmamakta ısrar edince müdahale edilmiştir. Burası halka ait bir parktır. Böyle bir işgale hükümet sonsuza kadar müsaade edemezdi.
Daha önce Sayın Başbakan'a bu konuda söz vereceksiniz, daha sonra gidip aksini yapacaksınız. Ben ülkenin Başbakan'ı olsam kendimi aldatılmış hissederdim. Başbakan da böyle hissettiği için heralde böyle bir operasyonu başlattı.
Sayın Başbakan verdiği sözleri tutmakla tanınır. Bizde söz namustur. Biz ülkemizin daha fazla ağızının tadının kaçmamasını istiyoruz. Polisin de eylemcinin de canı incinmesin. Bu anlamdaki son gece olmasını diliyorum."